...GEL YOLCUM...
Ben bir yolcuyu bekliyorum bu limanda. Uzun zaman önce giden yolcumu…
Gemi gitti uzaklardadır şimdi; ama bitmek bilmez bir özlemle arıyorum onu. “Geleceğim” dedi ve gitti. Gelecek benim yolcum. Gelecek benim yolcum ve ben sımsıkı saracağım onu…
Gitmeler olmasa anlamı kalır mıydı kalmaların? Ya beklemek? Beklemek; son nefesini soluyan yatalağın boğazına hançeri dayayıp, ölümle tehdit etmek kadar karmaşık… Gönül karmaşası, can bunalması, göz kararması… Beklemek tedavisi olmayan hastalık…
Sebebi var beklemelerimin. Gelecek benim yolcum. Sımsıkı sarılacağım ona. Onsuz geçen zamanlarını, içinde o olan anlara takas edeceğim. Gelecek benim yolcum. Bilmez zaten uzak eller neresidir, yakın yer dururken gitmek anlamını bilmez. El bebek gül bebektir biraz da. Kalamaz uzak yerlerde. Geleceğim dedi yolcum. Bütün söylenenler bir yana ben “geleceğim” sözlerine takılı kaldım. Bütün sevmeler bir yana, onun sevgisinde uslandım… Geleceğim dedi ve gitti. Çabuk gel yolcum…
Uzaktır yollar gücüm yetmez, dermanım el vermez benim. Sevmektir sana verebileceğim, sevdan olmadan fakirim. Üzme gönlümü, söndürme günümü. Aşk olsun gitmelere, kalmalar amenna. Kalsaydın be yolcum, gitmeseydin… Bilirim geleceksin, bekleyeceğim…
Papatya falları açılır; seviyor, yok yok sevmiyor. Sevmeyecekse açmasınlar falları. Sevmeyen fallarla sevmez ya. Bir papatya falı oldu gitmek; kalacak, kalmayacak… Söyleyecek başka söz yok papatya falları oldu kalmalar ya da gitmeler. Aldırmayın bana arada yarım yamalak konuşurum böyle. Ne de olsa fayda yok kalandan da gidenden de…
Yalan! Yalanlarla dolu yaşamayı öğrendim ben. Kim kalmak için kim gelmiş ki, gitmek için yürek atılmasın?.. Neden alaylı bakıyorsunuz yüzüme… Gördünüz ya yalan söyledim kendime, ne var sanki şaşacak… Gelmez ben de bilirim ama ya gelmeler daha akın düşerse?...
Ben bir yolcuyu bekliyorum bu limanda. Uzun zaman önce giden o yolcuyu. Gelecek benim yolcum, inecek bu limana. Sımsıkı saracağım onu, satacağım onsuz günleri o olan zamanlara… Geç kalma yolcum…
İshak SAKA