Geçmiş Zaman Olur Ki..
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
GEÇMİŞ ZAMAN OLUR Kİ..
İnsan yaşadığı müddetçe seferidir.Hep bir yerden bir yere gider-gelir. Aracımız kah otobüs olur, kah bir uçak ya da bir gemi. Şüphesiz en kolay ve masrafsız yolculuğu kendi içimize, geçmişimize yaparız. Özellikle de çocukluğumuza. Hangimizin en müstesna yerinde değildir ki çocukluğu ve anıları?
80’ li yıllar o dönemi yaşayanlar için oldukça sancılı geçmiştir. Bendenizde o sancılı ve meşakkatli dönemi çocukken geçirenlerden biriydim. (maalesef)
Evimiz bulunduğu yer itibarıyle oldukça tezatlık arz etmekteydi. Balkonundan görülen o güzelim Boğaz tüm ihtişamı ile hayat sunarken, yol tarafına bakan pencereden görülen mezarlık daha o yaşta ölümün hakikatini bizlere hissettiriyordu.
Çocuktuk... Okullarımızdan geldiğimiz gibi sokağa çıkıyor, güneş kaybolup yıldızlar atlas bir yorgan gibi gökyüzüne serildiğinde dahi oyunlarımıza devam ediyorduk.
Uyuşturucunun henüz İlkokula düşmediği zamanlardı o vakitler. Abilerimiz, ablalarımız vardı. Korkmazdık yanlarında hiç bir şeyden, hiç kimseden. Ailelerimiz kalabalık, sofralarımız bereketli ve evlerimiz pür neşeydi. Televizyon denilen aptal kutusuna, bilgisayara meftun olmamıştık henüz. Annelerimiz birbirlerine çat kapı oturmaya gittiklerinde Amerikan salatası ya da Tiramusu da yapmazdı o zamanlar. Çok çok fırından alınan 2 hamur kızartılır yanına bir kaç bisküvi ve kraker ilave edilirdi.
Biz kız çocukları annelerimizin küçük birer kopyasıydık. Uslu uslu bir kenarda oturur, büyük sözüne, sohbetine karışmazdık. Eğer duymamamız gereken bir şey konuşulacak olursa ya başka bir odaya ya da sokağa tabiri caizse postalanıverirdik ki; bu da canımıza com com bir olaydı.
Gün geldi büyüklerin bizlerden sıkıldığında en büyük kurtarıcısı, bizimse oyunlarımızın baş kahramanı olan sokaklardan kısmen koparıldık. Artık akşam geç vakte kadar dışarıda oynamamıza izin verilmiyordu. Okullarımızı bile nedenli nedensiz tatil eder olmuşlardı. Bir şeyler dönüyor ama biz olanlara bir anlam veremiyorduk. Evlerimize endişeli ve kasvetli bir hava hakim olmuştu. Radyodaki Arkası Yarın’ ın, henüz Siyah-Beyaz ve tek kanallı televizyonlarımızın en sevdiğim programı olan Adile Naşit’ li Uykudan Önce’ nin önceliğini babamın pür dikkat izlediği, dinlediği ajanslar almıştı.
Sadece gündüz o da çok kısa bir süre çıkmamıza izin verilen akşamsa, zinhar yasaklanan sokaklar geceleride büyüklerimize yasaklanmıştı nedense. Bir tek bekçiler imtiyazlı olmalıydı ki; sadece onları görebiliyorduk perde arkalarından, keza arada bir çalan tiz sesli düdükleri varlıklarının habercisi oluyordu. Büyükler şöyle bir irkiliyor, farkettirmeden kulak kesiliyor, bir süre sonra iç sıkıntısıyla nefeslerini bırakıyorlardı.
Zavallı mezarlık duvarımız! En has oyun arkadaşımız içindeki ölüler kadar sessiz ve kimsesiz kalmıştı. Üstüne yumup "...49-50 önüm, arkam, sağım, solum sobe. Saklanmayan ebee! " diyen bizler yoktuk artık. Lakin geceleri el ayak çekildiğinde sağı-solu belli olan esrarengiz ziyaretçileri oluyordu sevgili duvarımızın. Bizler Saklambaç oynuyorduk ama abilerimiz Köşe Kapmaca oynuyordu duvarımızın üzerinde.
Bir sabah kalktığımızda " Yaşasın ..." yazarken bir kaç sabah sonra " Kahrolsun ..." yazısını görüyorduk. O yazılar hemen siliniyor ama inatla ertesi gece yeniden yazılıyordu. Bazen o abilerin akşam işinden dönen başka abilerin önünü kesip hangi taraftan olduğunu sordukları söyleniyordu. Önü kesilen zavallı ne desin? Kesenlerinde hangi taraftan olduğunu bilmiyordu ki sizdenim desin. El mecbur bitarafım abi diyordu. Her halükarda dayak kaçınılmaz oluyordu hasıl_ı kelam.
Bir de gözaltında yitip gidenlerden söz edilmekteydi. Hatta mahallemizde bir Ali abimiz vardı, dünya iyisi bir gençti. Bizim apartmanda oturan Halime ablaya sevdalıydı. Hiç unutmam bir keresinde mektup yollamıştı ona benim aracılığımla. Ali abiyi alıp götürmüşler, günlerce, haftalarca sorgulamışlardı. Gördüğü işkenceler, vücudundaki darplar yüzünden iyileşememiş, bir kaç ay sonra hayatını kaybetmişti.
Sosyal yaşamımızda değişmeye başlamıştı. Tüpgaz kuyruklarında nöbetleşe bekleniyor, bir paket sigara ya da margarin için mahalle bakkalına yalvar yakar olunuyordu.
Aradan ne kadar geçti bilemiyorum. Radyoda sonradan adının Hasan Mutlucan olduğunu öğrendiğim bir adam çıkıyor, kahramanlık türkülerini davudi sesiyle söylüyordu. Tv haberleri meydanları gösteriyor ve o meydanlarda toplanan halk’ a birisi " Netekim" li nutuklar atıyor ve o halk bu kişiyi çılgınca alkışlıyordu.
Biz çocuk yanımızla hiç bir şeyin farkına varamazken, ülke yeni oluşumları karşılıyordu. Kocaman göbeği ve gıdısı, kavanoz camlı gözlükleriyle yeni bir yüz arz_ı endam eylemekteydi mavi camlı ekranlarımızda. Ülke değişecek, yaşam kalitesi artacaktı bu zat_ı muhteremin söylediğine göre. Öyle ki; önceden es kaza cebinden yabancı sigara çıktığı için günlerce kaçakçılıktan sorguya çekilmek yerine her bakkaldan rahatça alınabilecekti bu zıkkım. Amerikalılar gibi Nescafe içebilecektik mesela ayrıca eskisi gibi 70 cent’e muhtaç olmayacaktık. Serbest piyasa ekonomisi uygulanacaktı, yeni otoyollar inşa edilecek, herkes mutlu, mesut yaşayacaktı.
Sosyo-ekonomik dile " Ortadirek" tabiri o günlerde yerleşmişti. Zamanın en popüler mizah ve hiciv dergileri olan Gırgır ve Çarşaf bu kesimi cansiperane savunuyor, ülkenin yeni oluşumla kaymağını yiyen üst tabakasına mizah yolu ile en sert tepkileri gösteriyordu ki; Muhalefet bile bu konuda bu kadar başarılı değildi.
Bizi o günlerde sevindiren tek şey televizyon ekranlarının renklenmesiydi. " Şeker kız Candy" yi rengarenk izlemek büyülemişti bizleri doğrusu. İlk zamanlar hep alt komşumuza indiğimden babacığımın eve de bir renkli tv almaktan başka çaresi kalmamıştı.
Hala çocuktuk ama sadece bedenlerimizde kalmıştı bu görüntü. Ruhlarımız yaşından erken olgunlaşmış, bir takım görevler isteğimiz ve becerilerimiz dışında bizlere empoze edilir olmuştu. Basit bir kaç yemeği pişirmek, bulaşık yıkamak, eski usül el süpürgesiyle evi her gün süpürmek gibi.
Sokaklara içimiz gidiyordu hala ama " Sen artık koskoca kız oldun ayıp, oturda elişi yap" deniyordu. O dönemlerde en kadim arkadaşım Jale’ nin de yeni bir kardeşi olduğundan onunla da görüşemiyordum. Çünkü o da bu süreçten " Küçük Anne" olarak nasibini alıyordu.
Şimdi geriye dönüp baktığımda çok uzaklarda gibi gözüken o yılları nasıl yad edeceğime karar veremiyorum. Her şeye rağmen güzeldi sanırım diyorum. Çünkü saf, tertemiz büyüdük. Kabul, şimdiki çocuklar gibi PS’ lerimiz, Nintendo’ larımız olmadı ama sorarım size güneş kaybolup, yıldızlar atlas bir yorgan gibi gökyüzüne serildiğinde o göğün özgürlüğünde Saklambaç oynamanın hazzını hangimiz bir daha yaşaya bildik?
Yıl 2011... Fasılasız, bir solukta, araçsız, aracısız, masrafsız yapılan bir yolculuğun geri dönüşünün şu an için son durağındayım. Valizimde hep güzel hatıralar, arka ceplerimde gazoz kapakları, kukalar, en kaymağından sek sek taşları. Sol yanımda bugün çoğu hayatta olmayan, o zamanlar kocaman bir aile olduğumuz komşularımız. Ve bugün bile sapasağlam duran, hiç korkmadığımız, oyunlarımıza ortak edip yarenlik ettiğimiz o mezarlık duvarı.
Çocukluğumun en müstesna yerine sahiptiniz. Hep öyle kalacaksınız.
Bugün ve daima...
YORUMLAR
güzel bir yazıda kurdele görmek ne güzel...
tekrar tebrik ediyorum..
sevgilerimle...
selamlar..
Hamuş-71
Ne kadar zarifsiniz Sevilay hanım. Çok teşekkür ediyorum yeniden ziyaretinize ve nezaketinize.
Sevgiyle...
Merhaba sevgili Hamuş..
Yeniden seni ve satırlarını görmek güzel. Öncelikle haklı başarını tebrik ediyorum. En başından beridir kullandığın yalın ve akıcı dilin kendini yenileyerek, hep daha iyisine doğru yol almakta. Yazılarının su gibi akışı da bundan sebep...
Ben seksenlerde ufacık bir çocuktum. Çok net hatırlamasam da, sokağımızdan geçen tankları ve gece sokağa çıkma yasağını hayal meyal anımsıyorum. Sen bir çocuğun gözünden olabileceği tüm çıplaklığıyla ve anlayabildiği kadarıyla anlatmışsın o zamanları. Çocukların hafızasından sanırım daha zor siliniyor o günler.
Çocukluğun en özlenerek yad edilen hatırası hangi yetişkine sorsan saklambaçtır galiba. Şimdilerde bizim çocuklarımızın hani o hiç oynamadığı oyun. Ama bilgisayar oyunu olarak tasarlanırsa eğer belki o zaman oynarlar :) Ne dersin?
Kendi adıma verdiğin emek için teşekkür ediyorum
Sevgi ve saygılarımla...
Nicelerine....
Fulya CODAL tarafından 12/23/2011 8:55:17 PM zamanında düzenlenmiştir.
Hamuş-71
Merhaba sevgili Fulya
Öncelikle bende hoşgeldiniz demek istiyorum. Sizi de yeniden sayfamda görmek ne güzel, nasıl memnuniyet verici bilmenizi isterim.
Güzel olduğu kadar yapıcı ve yüreklendirici eleştiriniz içinse kalben teşekkür ediyorum. Sizin gibi kalemine hakim usta bir yazar/ şairden bunları duymak ziyadesiyle mutlu etmiştir beni.
Ve evet haklısınız şimdiki çocuklar saklambaç, seksek, yakantop gibi oyunları zahmetsizce sanal oynamayı tercih ederler sanırım. Ama sizi temin ederim ben bugün bile hala çok iyi seksek oynar, yanmadan ip atlaya bilirim :)
Eşlik etmek ister miydiniz? :)
Selam ve sevgi ile...
Fulya CODAL
Merhaba sevgili Hamuş, zevkle eşlik edebilirim sana..
Ama daha sonra da tombik oynayacağımıza söz verirsen eğer :)
Benim en iyi bildiğim ve en sevdiğim oyun o idi :)
Sevgiyle.. Her daim..
"geçmiş zaman olur ki, hayali cihan değer"
ne güzel anlatımdı
kutlarım yürekten
selam ve saygılarımla
Hamuş-71
Ne kadar zarifsiniz çok teşekkür ediyorum nazik ziyaretinize, değerli yorumunuza.
Selam ve dua üzre...
Saygılar.
Sevgili yazarım, güzel dostum,
Çalışmalarını ilk günden keşfedenlerden biri olarak, senin çok başarılı eserlere imza atabileceğini söylesem, hiç abartmış olmam. Bu küçük eserler, büyük bir eserin müjdecisi, akıncısı olsun dilerim.
Çok beğendim. Zaten "geçmiş" ilgi alanlarımdan biri. Geçmiş ama geçip gidememiş duyguların yazısı bu.
Kutluyorum.
Sevgiler benim sevgili yazarım.
Hamuş-71
Günışığım...
İlk günden beri yanımda hissettiğim o değerli varlığın ve yüce gönüllü desteğin için ne kadar teşekkür etsem az.
Güç veriyorsun bana her daim. Ne kadar güzel ve yüreklendirici sözler etmişsin yine varolasın.
En derin ve kalbi sevgimle...
Beni de götürdünüz o geçmiş zaman'a...
Ve ne güzel anılarım vardı bir bilseniz o ihtilal zamanlarında, sıcacık evimizde bütün aile toplanır anlamadığım konuladan bahsederlerdi...
Her seferinde sağ ve sol nedir dediğimde, sen karışma böyle şeylere daha küçüksün lafını hep duyduğumdan olsa gerek, hiç büyümedi Allah o çocuk içimde...
Tebrikler...
Hamuş-71
Haklısınız Sn. Yazarım hep sen küçüksün aklın ermez denilerek susturulduk biz.
Büyüyünce de sırf bizi o çocukluğumuzdan mahrum bıraktı diye apolitik olmayı tercih ettim ben maalesef. Hiç bir siyasal görüşe sıcak bakamadım. Herkes seçim zamanı çeşitli vaatlerle geldi ama hiç birisi bize kaybettiğimiz o gökyüzünü geri veremedi.
İşte bu yüzden bende " Sağım-Solum sobeee" diyorum :)
Teşekkür ediyorum. Saygıyla.
(( Seçil Nimet ))
Siz yinede sevmediğinizin başa gelmemesi için en azından en az kötü olanı seçin ve arkasından gidin lütfen...
Seçiminiz her ne olursa olsun emin olun kararsızlığınızdan ve boş attığınız her oydan daha hayırlı olacaktır bizlere...
Dolayısıyla vatana, millete...
Saygılar...
Ben de 80'li yıları çocuk yaşta tanık olmuştum. bu yazıyı okurken ülkede yaşayan hemen hemen herkesin yaşadığı heyecan, ve korkuların, birbirine ne çok benzediğini; farklı iklimlerde olmamıza rağmen aynı olumsuzlukları tatmışız. Bir deneme yazımda "Teknoloji yanlızlaştırır" da eski günlere gönderme yapmıştım.
Evet, geçmiş zaman olur ki, artık onu mumla ararız veya anılarda bir masalmış gibi geleceklere aktaracağız. Çocukluğumun bir kısmı köyde, bir kısmı kente geçti sayılır. Hiç bir modern oyuncaklar- çamurdan yaptığım oyuncaklar gibi olmadığı; hiç bir serbestlik köyde kırlarda dolaştığım hazı vermedi, vermeyecek de...
Şöyle tamamlarsam, önceleri insanlar yoksul fakat insanlık varsıldı, yardımlaşma, merhametce zengindi. Şimdi insanlar zengin fakat insanlık nerdeyse bitmiş, nesli tükenmiş duygular arasında yerini almaktadır.
"
Ve bugün bile sapasağlam duran, hiç korkmadığımız, oyunlarımıza ortak edip yarenlik ettiğimiz o mezarlık duvarı"
Belki bu mezarlıklar dışında beraber olabileceğimiz bir an bulmak artık çok güç olacaktır.
Gerçekten, hayatın gerçek kesitlerindendi ve yaşanmış ve yaşanacakların analiziyidi bir bakıma
Yürekten kutluyorum
Selamlarımla
Hamuş-71
Ne güzel söylemişsiniz Sn. Yazarım. O günler hepimizin çocuk yüreğinde başka başka izler bırakmış. Ama en büyük özlem hepimizde aynı değil mi? İster kırsal da isterse kentsel yaşamda olsun en büyük kaybımız manevi değerlerde oldu maalesef. Biz o mahallede kocaman bir aileydik, birbirimizi tanır ve yardımlaşırdık. Şimdi aynı apartmanlarda yan komşumuza bile yabancılaşır olduk ne acı.
Çok teşekkür ediyorum ziyaretiniz ve değerli yorumunuz için.
Selam ve saygı bizden olsun efendim.
DemAN
Çok teşekkür ederim, Sizin eserlerinizi okumak başka bir güzeliktir beniim için
sevgiyle kalın
Hamuş-71
Çok teşekkür ediyorum Sn. Yazarım.
Ziyaretiniz, değerli yorumunuz ve beğeniniz ziyadesiyle mutlu etmiştir beni.
Bahsettiğiniz güzellikleri bir nebze de olsun yaşatabildiysem ne mutlu bana.
Saygıyla..
aynı jenerasyondayız..
yazınız kendi çocukluğumu hatırlattı..
tebrik ederim..
çok güzeldi..
sevgilerimle..
Hamuş-71
Sizi yeniden sayfamda görmek ne kadar güzel Sn. Yazarım.
Teşekkür ediyorum her daim yaşattığınız o mutluluğa
Selam ve dua ile...
tEBRİKLER SANKİ O ZAMANLARA DÖNDÜM.MÜKEMMELDİ .AMA BENİ ÇOK DUYGULANDIRDINIZ VE HÜZÜNLENDİM.ÇOK GÜZELDİ KUTLARIM
Hamuş-71
Teşekkür ediyorum Sn. Yazarım değerli sözleriniz için. İnanın bende çok duygulandım yazarken ve bir bir gözümün önünden geçti yitirdiğimiz eski komşularımız, yıllardır görmediğim arkadaşlarım ve çocukluğumun en güzel yıllarını geçirdiğim mahallem.
Sayfama ziyaretiniz ve yazımı okuma nezaketinize tekrar teşekkür ediyorum.
Saygıyla...
Hamuş-71
Teşekkür ediyorum güzel sözlerine canım benim.
Güzel yüreğin nereye değse orayı ışıl ışıl yapıyor. Sayfamı da sıcaklığınla kaplamışsın. Hoş gelmişsin... Ne güzel gelmişsin.
En kalbi sevgimle...
bona_dea
Ne güzel günde görmek...
Çok sevindim. Hakkıdır yazının.
Çokça tebriklerim ve sevgimle.
Hamuş-71
Teşekkür ediyorum bitanem inceliğin ve zerafetin için.
Nicelerine inşaallah hep birlikte...