KEMALİZM-6
KEMALİST EKONOMİDE SANAYİ POLİTİKASI...
Beş Yıllık Kalkınma Planları:
Kemalist Ekonomi Modelinde, karma ekonomik kurallar kullanılarak ekonomi üretime dayandırılır… Bunun için, kamu yatırımlarına emredici, özel sektöre de yol gösterici Kalkınma Planları uygulanır.
Kısa, orta ve uzun vadede hedeflenen kalkınma bu planlarla uygulanır. Türkiye hangi alanlarda marka yaratacaksa, ülkenin hangi alanlarda sıkıntısı varsa, nerelerde zayıfsa, neleri ithal edecekse, nerelerde büyüyeceksek bunlara karar vererek, plan yapmalıdır.
Kalkınmadan taviz vermemek için, demokratik ve katılımcı “Beş Yıllık Kalkınma Planı” uygulanır. Ve seçilmiş kritik sektörlerde devleti yönetenlerin, ara malları, yatırım malları, örneğin yeşil enerji sektörlerinde ve alt sektörlerinde, kamusal yatırımlara dayalı ve teknoloji politikalarını içeren bu planları ithalatı ortadan kaldıracak biçimiyle taviz vermeden düzenlemeleri ve uygulamaları, Anayasal bir yükümlülük haline getirilir.
Ar-Ge:
Ar-ge teknoloji üretmektir, bilim üretmektir. Ar-genin geri dönüşü kesin değildir. Ne zaman döneceği de belli değildir. Özel sektör kar peşinde olduğu için bu belirsizliğe yardım etmek istemez.
Ama kalkınmanın yolu da budur. Devlet özel sektör gibi anında karına bakmaz, ülkenin uzun vadeli çıkarına göre hareket eder.
Yatırım:
Kemalist Ekonomik Modelinde Halkçılık-Devletçilik kuralı gereği olarak yatırım yapılması ve yatırım yapanların teşvik edilmesi gereklidir.
Devlet yabancı sermayeye emperyalist niyetli olmamak kaydıyla izin verir, ama asıl olan KOBİ’lere destek yoluyla ulusal sanayi desteklemektir.
Maliyetleri aşağıya çekmekte atılacak ilk adım, kaynak ve para (kredi) teminini kolaylaştırarak yatırımları yaygınlaştırmak ve bunların tekellerin elinde toplanmasını önlemektir.
Maliyetleri aşağıya çekmek için ölçek ekonomisinde üretim yapılmalı. Çünkü, dünya küresel ekonomi içinde en iyi eleman, en iyi makine kullanarak, çok uluslu şirketlerin elinden dev üretim yapıyor.
KOBİ’lerin bunlarla rekabet şansı olamaz. KOBİ’leri teşvik etmeli, ama iç talepler için. İthalatı önleyecek KOBİ yatırımları Ekonomik Planlarla bir program sürecinde öncelikle gerçekleştirilir. İç tüketimde dışa bağımlılık bertaraf edildikten sonra da KOBİ’lerin kendi aralarında birleşerek ölçek ekonomisine yönelmelerine (tekelleşmeden) izin verilerek dış satımda önleri açılır.
Zarar eden ya da işverenler tarafından kapatılmak istenen/bırakılıp kaçılan işletmeler derhal çalışanlarına devredilerek kolektif mülkiyete dönüştürülür, kredi sistemiyle desteklenerek işletilir ve canlandırılarak ekonomiye kazandırılır.
İstihdam ve işsizlikle mücadele:
Kemalist Ekonomi Modelinin Halkçılık kuralı gereği, Devlet tam istihdam sağlayacak her türlü (yasal, parasal, v.s.) tedbirleri almakla ve bunun için gerektiğinde fedakârlık yapmakla mükelleftir. Ana hedef tam istihdamdır.
Devlet, Kemalist İdeolojiyi benimsemiş insanlarla yönetilir, Kemalizmi benimsememiş insanların istihdamına engel olunmaz, ama söz sahibi (yönetici, temsilci, v.s.) olmalarına engel olunur.
İşsizlikle mücadelede acil çözümler:
1-Derhal, günlük çalışma saati 6 saat (x6 gün) ile sınırlandırılır. Kamu ya da özel Hizmet Sektöründe altışar saatten iki vardiya halinde oniki saat hizmet verilir. Sanayi Sektöründe, Vardiyalı çalışılan üretim işletmelerinde yirmi dört saatlik süre altışar saatten dört vardiyalı biçimde çalıştırılır. Vardiyasız çalışılan işletmelerde ise 6+6=12 saat çalışılır. Bu şekilde meslek okulu çıkışlı işçilerin, vasıfsız işçilerin ve diğer büro elemanlarının istihdamı hızla yaratılır.
2-Atıl vaziyette bulunan yetişmiş elemanların istihdamı öncelikli olarak hızla yaratılır. Bunun için gerekli kadrolar derhal açılır. Bu şekilde piyasada atıl vaziyette eğitimci, hukukçu, sağlıkçı, güvenlikçi eleman bırakılmaz.
3-İmalat Sanayii/KOBİ’ler hızla desteklenir. Buna paralel olarak Tarım da hızla desteklenir… Bu iki sektör ile Hizmet Sektörünün de desteklenmiş olacağı aşikardır; (yani, muhasebecisi, reklamcısı, nakliyatçısı, bankası, v.s., v.s. de desteklenmiş olacaktır)…
Ücretlendirme:
Toplumun hiçbir kesimi bir diğerine karşı rakip olarak algılanmaz, toplumu oluşturan bireylerin tamamına fayda sağlanacak yaklaşımların önü açılır.
Asgari ücret yoksulluk sınırıyla aynıdır. Asgari ücretten kesinlikle hiçbir vergi alınmaz. Tüm çalışanlara istisnasız ödenir ve maliyete yansıtılır (brüt kazançtan ödenir).
Prim: Net kazançtan, yapılan işin karlılığının 1/3 oranı prim olarak emek faktörüne yansıtılır.(Diğer 1/3 müteşebbis/yatırımcı kazancı, öteki 1/3 ise ar-ge / dahili yatırımdır) Kazancı elde edenler arasında kazanç farklılığı bu primden kaynaklanır, (yani, örneğin, genel müdürle odacıya yansıtılacak prim oranı farklıdır.)
Gerçek ücret, asgari ücret artı primden oluşur.
Emek Faktörüne, Gerçek Ücret ile ödeme yapılır. Asgari ücret, asgari geçim tutarı gibi başka modellerde kullanılan kıstaslara göre değil…
Arz-Talep İlişkisi:
Üretimi belirli zümrelerin inisiyatifine bırakmış ekonomik modellerde (kapitalizmde müteşebbislerin, sosyalizmde bürokrasinin inisiyatifine, v.s.) “Arz-Talep” dengesinden bahsederler ama üretim faktörlerine (emek, hammadde, v.s.) ödenen paranın tamamı piyasada dolaşıma çıkarılsa bile; yapılmış olan üretimin bedeli (+kar) kadar fazla olduğundan, üretim faktörlerince elde edilen gelirler hiçbir zaman arzı karşılayamaz. Dolayısıyla bu piyasaların, üretimi yapan zümrenin (kapitalistin yâda devletin) elinde biriken kapitalden (+kar) dolayı arz, talep dengesini kurabilmeleri mümkün olmaz. Bundan dolayı da, bu modellerde dengeli bir gelir dağılımının, istikrarlı bir büyüme oranının ve tam istihdamın yakalanabilmesi mümkün olamamakta ve o ekonomik modelleri uygulayan ülkeler sık sık ekonomik krizler yaşamaktadırlar.
Kemalist Ekonomi Modeli, çok önemli iki faktörün birincisi üreten ve tüketen insanı, ikincisi ise üretimi ve tüketimi finanse eden bankaları kullanarak ihtiyaçları tatmin etmektedir. Bununla eş anlı olarak sosyal projelerle (tarımsal destekler, sosyal güvenlik destekleri, sağlık destekleri, eğitim destekleri, proje destekleri, sanatsal teşvikler, v.s.) desteklenen halkın bütçelerinde bir refah artışı sağlamak suretiyle talep miktarı ile arz miktarını dengeleyebilmektedir. Kalkınmasını bir istikrar içinde yürütebilmekte, gelir dağılımında dengeleri kurabilmekte, istihdamı sağlamakta ve sosyal devlet işlevini yerine getirebilmektedir.
Kemalist Ekonomi Modeli insan merkezlidir; yani, insan hem amaç, hem de araçtır. Bir başka deyişle bir tek insanın merdiven basamaklarında gösterilen beslenmek, barınmak, giyinmek, kültürel, v.s. öncelikli ihtiyaçlarını tatmin etmek için çalışabilecek milyonlarca insan, kullanılabilecek milyonlarca çeşit üretim faktörü söz konusudur. Önemli olan ihtiyaçları karşılamaya yönelik olarak bu olanaklarla yapılabilecek milyonlarca üretim miktarını tüketecek talebin oluşmasıdır. Yani üretim işin kolay tarafıdır, zor tarafı o üretimi tükettirebilmektir. İnsan davranışlarıyla ilgili eğitim ve öğretilerin ilgilenmesi gereken bir konudur bu; kuruluş döneminden itibaren ortaya atılan “yerli malı yurdun malı, onu her türk kullanmalı” türünden politikalarla bu amaçlanmıştır. Yegâne amaç, bireylere toplumun yararına olacak standartları benimsetebilmektir. Teker teker bireyleri koruyup kollayan sosyal ve eğitim politikalarıyla tüketebilecek duruma getirdiğinizde o toplumun tamamını da tüketebilir duruma getirmiş olacağınız açıktır. Bunun eş anlı yansıması da atıl durumdaki müteşebbisleri proje bazında kolay ve ucuz krediyle desteklediğinizde ve atıl emek faktörünü oluşturanları istihdam edip, ücret olarak desteklediğinizde ve bunların yanı sıra diğer sosyal projelerle katkı sağladığınızda, üretebilir bireyden üretebilir topluma ulaşmak olacaktır. Politikaların bireysel ve toplumsal özelliklere uygun olarak seçilip yürürlüğe konulması ve başka birey ve toplumlara muhtaç olmayı gerektirmeyecek biçimde gerçekleştirilmesi profesyonel çalışmalarla olmalıdır.
Enflasyon ve Devalüasyon
Bütçe açığı ve dış ticaret açığı engellendiğinde, ekonomide fiyat istikrarı ve milli paranın iç ve dış ekonomide değerini koruması sağlanmış olacaktır. Bir başka deyişle, böyle bir ekonomide enflasyon ve devalüasyon olmayacaktır.
Dış Ticaret
Dış Ticarette Malımı Alanın Malını Alırım ilkesi uygulanır.
>Malımızı alanın malını alma ilkesi yöntemiyle, bitmiş mallar ya da ara ve yatırım mallarını satın almak yerine bunları üretecek makineler satın alınmak ve fabrikalar kurulmak suretiyle iç talebi/tüketimi iç üretimle karşılayarak ithalatı kısacak yatırımlar yapılmalıdır.
>Aynı anlı olarak İhracatı arttırarak döviz fazlasından doğan birikimlerle eskilerden devreden dış borçlar da kapatılır.
>İhracata dayalı büyüme tercih edilmez. Büyüme iç dinamiklere dayandırılmalıdır ve iç üretime ait talep arttırılmalıdır.
>İhracatın yegane amacı rezervi artırmak olmalıdır, büyümek değil. Paranın değeri eksik tutularak dış ticaret fazlası yaratılır ve bu yolla rezerv oluşturulur. Güçlü rezerv dış kaynaklı krizlerle mücadele için gereklidir.
>Çok yüksek faizler ödeyerek çağırılan/üstelik kuru baskı altına alıp parayı değerlendirerek oradan da kazandırılan spekülatif amaçlı sıcak para, çıkışlarıyla kriz yaratılıyor. Paranın değerlenmesi önlenerek ve faizler düşük tutularak büyük çaplı fon girişlerinin önü kesilir.
>Dış Ticarette, dış ticaret açığı yaratan (petrol, doğalgaz, plastik, ilaç, petrokimya ürünleri, makine-teçhizat, ana metal sanayii) v.b. gibi sektörlerde iç dinamikler (halk, yerel kurumlar, üniversiteler, ar-ge kuruluşları, diğer kurumlar ve özel yatırımcılar) harekete geçirilerek, iç yatırım/üretim desteklenir, alternatif yatırım/üretim desteklenir…
>Bunlar gibi dış ticaret açığını arttırıcı tüm malların ithalatında ─ özellikle de iç üretimi mevcut mallarda─ gümrük duvarları yükseltilmek suretiyle iç üretimlerin tüketilmeleri / rekabet imkanları arttırılır…
>“Aynı Millet, Ayrı Devlet” olarak bulunduğumuz Türkî Cumhuriyetlerle her türlü işbirliğini arttırmak suretiyle, (aradaki Rusya gibi üçüncü ülkeleri de dışlamadan) Stratejik Ortaklık tesis edilmelidir. Stratejik ortaklık karşılıklı fayda sağlamaktır. Ulus olarak petrol ve doğalgaza sahip değiliz. Bunlar ise Türki Cumhuriyetlerde mevcut. Bu durumda, boru hatları ile bunları nakletmelerine destek olmalıyız ve ihtiyacımız olan bu ürünleri onlardan temin etmeliyiz.
>Ulusal İlaç Sanayinde ki jenerik ilaç üretiminin önüne geçilerek, ar-ge teşvik edilmek suretiyle icat edilen ilacın üretilmesi sağlanır.
>Dış Ticarette ticaret fazlası verme meyilli olan tekstil ve giyim sanayii, gıda sanayii (yaş sebze-meyve, içecek, konserve, v.s.) ve inşaat sanayii (müteahhitlik hizmetleri) teşvik edilir ve desteklenir.
>Yine, Bor gibi, Ferro gibi zengin madenlerimizin hammadde olarak dışsatımı önlenerek bunların işlenmiş olarak dış satımına izin verilirse burada da dış ticaret fazlası oluşturulur.
>Dış Satımda Markalaşmaya önem verilir.
İç ve Dış Borçların Ödenmesi –
Dış borçların aşırılığı nedeniyle ödemelerin durdurularak yeniden yapılandırılmaları ve kaynakların ekonomiyi canlandırmak için kullanılması planlanmalıdır. Aslında bu borçlar yüksek faiz mekanizması sayesinde kat be kat ödenmiş borçlar zaten.
İç borçlar ertelenir ve tefecilere aktarılan bu kaynaklar yatırıma yönlendirilir. Benzer şekilde iç borç senetleri üzerine de artan oranlı bir servet vergisi getirilir ve bu oran belli bir limitin üstündeki bölümünde yüzde 100 e kadar yükseltilir. Hortumcuların ellerine fırsat geçtiğinde çalıp çırptıkları her şeye el konulur ve bu kaynak tarım ve sanayiye kullandırılır.
Sermaye kaçışlarının, kaynakları yok eden ve kriz yaratan etkisini durdurmak için sermaye hareketlerinin kontrolü ve kısa süreli olarak kriz döneminde dondurulması gerekir.
Uluslar arası eşgüdümlü bir hareketlilik emeğin gücünü arttıracaktır. Küresel eşitsizliğe karşı küresel bir yatırım programı için küresel bir fon oluşturulması, kalkınmayı destekleyen yeni bir küresel dış ticaret politikası, egemen bir para birimi içermeyen yeni bir küresel sabit kura dayalı parasal sistem…
Stratejik Kuruluşların Kamulaştırılışı:
Yabancılara satış yoluyla özelleştirilmiş bulunulan ağır sanayii (özellikle demir dışı metaller sektörü), kimya sanayii, demir-çelik sanayii, enerji, telekomünikasyon, bankalar, madenler gibi stratejik sektörler tekrar kamulaştırılır.
Kemalist Ekonomi Modelinde Stratejik Kuruluşların özelleştirilmeleri, %51 devlet yönetiminde kalmak şartıyla, % 49’u halka mal etmek şeklinde yapılabilir.
Devlet stratejik kuruluşlarda yatırımı kendisi yapar. Bu kuruluşlar halka mal edilir. Stratejik kuruluşlarda, dış sermayeye ve bireysel yatırımcılara özelleştirme yapılması yasalarla engellenir.
Hâlihazırda yabancı yatırımcı ve özel yatırımcı elinde bulunduğu saptanan Stratejik Kuruluşlar derhal kamulaştırılır.
Özel Sektör:
Özel sektörün dış rekabeti desteklenir.
Türkiye’ye özgü turizm gibi, müteahhitlik hizmetleri gibi ve tekstil gibi sektörlerde sağlanacak desteklerin ekonomik kalkınmaya katkılarına önem verilir.
Yabancıların süpermarketleri değil, yerli esnaf desteklenmeli ve korunmalıdır.
Bayındırlık...
Bayındırlık politikasının ana hedefleri ulaşım, su işleri ve enerji (özellikle elektrik) ile ilgilidir.
Toplu Ulaşımda raylı sistem (metro, tramvay, banliyö, tren) olanakları öncelikli geliştirilir.
Sulama projeleri ile mümkün olduğunca geniş arazilerin sulak topraklara dönüştürülmesi amaçlanır. Damlatma suyla sulama projelerine özel önem verilir.
İçme suyu projeleri ile her eve ulaştırılacak içme sularının halkın ucuz (hatta bedava) kullanımına ulaştırılması amaçlanır.
İçeride üretilebilen alternatif enerji yatırımlarına, yenilenebilir enerji yatırımlarına, hidroelektrik santralleri yatırımlarına önem verilir. Türkiye sathında kurulacak elektrik santrallerinin nihai amacı, elektriğin dış alımlarla temin edilen diğer enerji girdilerinin yerine ikame edilmesidir. Örneğin, elektrikle işleyen tramvay gibi, banliyö gibi toplu taşıma araçları petrol ile işleyen belediye otobüslerinin yerini alacaktır. Ya da, yurtdışından satın alınan pahalı doğalgazla ısınma yerine yurtiçinde üretilebilen ucuz elektrikle ısınma (klima, kombi sistemi, ISIDO, v.s.) ve kömürle ısınmadan yararlanılacak.
Petrol arama faaliyetlerinin yurtiçi kurumlarınca yapılmasına ve üretilmesine önem verilecektir. Buna rağmen Türkiye’nin ihtiyaç duyduğu ilave petrol ve doğal gaz karşılıklı ticaret anlaşmaları yapılacak ülkelerden temin edilmeye gayret edilecek, bunun için özellikle Türkî devletlerle ilişkiler güçlendirilerek, harcanan döviz mümkün olduğunca aşağıya çekilecektir.
Sonuç: Kemalizm, LİBERALİZM VE SOSYALİZM İDEOLOJİLERİNİN karmasıyla oluşmuş, "AKILCILIK VE BİLİM" ışığında üke yönetimine katkıda bulunan bir YÖNTEMLER BÜTÜNÜDÜR. Onun bir ideoloji, bir din vs olduğunu iddia etmek abesle iştigaldir. Hiç bir zaman duragan değildir, çünkü İNKILAPÇIDIR, yani İLKELERİNE AYKIRI OLMAMAK KAYDIYLA ister liberalizmden gelsin, ister sosyalizmden gelsin, kullanılabilirliği olan her YÖNTEMİ kullanır.