- 1472 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
ANNEME MEKTUPLAR - 1
ÖLÜ DOKULAR
Yoğun sigara dumanına maruziyet, nefes alamamak… Hayır, sadece sigara dumanından değil sol yanımın şu sancısı; büyük bir leke gibi yapıştı yakama, yıkamadan geçmiyor… Yıkasam da izi kalıyor, sonra büyüyor; baş edemedim her ne yaptımsa, ne yapmadımsa…
İşte bu sabah, sanki kaybolduğunda ölecekmişim gibi hissettiğim o sancıyla uyandığımda, yine nefes alamadığımı hissedip pencereyi açmaya koyuldum, birkaç serçe konmuştu kardan üşüyünce o siyah-yeşil aracın üzerine ve küçük bir bayrak vardı aracın üzerinde; kış, kar, kuşlar, bayrak… Resmetmeliydim o kartpostalı, telefonumun kamerasını açtım ve sonra usulca pencereyi… Kuşların hepsi uçup gitti bir anda, sessizliğin sesini duymuşlardı.
Yerlerde kar var, ağaçların dallarında… Ne güzel fotoğraflar çektim bir görsen, bir tek kuşları çekemedim anne, yaklaşamadım yanlarına. Yere serptiğim ekmek kırıntılarını ben gittikten sonra yediler ve ben onları bir pencerenin ardından izleyebildim sadece. Belki bir gün uzağı yakına odaklayan pahalı bir fotoğraf makinesi alabilirsem onların da fotoğrafını çekebilirim ama… ‘’Ama’’sı yok işte, gel de anlat kuş gibi çırpınan şu kalbime yaklaşabilirsen…
Uzun, çok uzun bir aradan sonra yalnızlığa sığındım; yalnız kalınca yapabileceklerimden korkuyordum ama içimde büyüyen bu yarayı kanatmadığım zaman yapabileceklerim de korkuttu beni. Hiç bu kadar hırçın, tahammülsüz ve hoyrat olmamıştım. Uzak bir arkadaşın iletisiyle farkına vardım bu gerçeğin; ‘’bazı yaralar sizi canavara dönüştürebilir’’ diye yazmıştı, kim bilir kimi ve neyi düşünerek yazdı ama ben payıma düşeni aldım ve işte şimdi yaramı kanatıyorum… Canım çok yanıyordu ve biliyordum daha fazla acımayacağını. Ölü dokuları kaldırdığımı düşün ve endişe etme benim için olur mu?
Hiç kaldırmak istemediğim ölü dokular görüyorum bazen rüyamda, daha doğrusu ölü olmasını istemediğim dokular… Zihnimin bir yansıması belki bu, beyin hücrelerim ölüyor sanırım. Bazı anlar canımın neye yandığını unutuyorum, içim sıkılıyor ve hep yaptığım gibi seni arayasım geliyor; biliyordum ki sen iyiysen herkes iyi demekti çünkü hiçbir acı gerçeği saklayamayacak kadar saftı yüreğin… Ama sen iyi değilsin anne ve hiç kimse iyi değil!
Sesimi duymadan uykuya daldığın gece yok gibiydi, bu yüzden her gece sesleniyorum sana sırf rahat uyu diye… Ve benim de rahat uyumamı istiyorsan, bir zahmet sen de ses vereceksin anne, belki ilk duyduğumda biraz canım yanacak ama o an yaramı kanattığımı değil ölü dokuları kaldırdığımı düşünecek ve müsterih olacaksın, başka çaremiz yok! Çünkü uzun bir zamandan bu yana en mutlu uyandığım sabah, elinde kırmızı bir kazak ve siyah bir kadife pantolonla başucuma gelip ‘’kalk bunları giy oğlum’’ diyerek rüyamdan uyandırdığın sabahtı…
21.12.2011, Yüksekova
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.