Şerefle bitirilmesi icap eden en ağır vazife hayattır. -- toegueville
sakayik0684
sakayik0684
@sakayik0684

ARALIK

20 Aralık 2011 Salı
Yorum

ARALIK

1

Yorum

0

Beğeni

0,0

Puan

906

Okunma

ARALIK

ARALIK

Biraz dinlenmek için bir fincan çay doldurdu ocakta yavaş yavaş kaynayan çaydanlıktan.Usul usul salon penceresine doğru ilerledi,hafifçe perdeyi aralayarak dışarıya baktı.Bir de ne görsün kar yağmaya başlamıştı hem de lapa lapa…Severdi kış aylarını kim bilir belki de kış çocuğu olduğu için.Öylesine dalıp gitti lapa lapa kar tanelerinin arasına.

Zaman çabuk geçiyordu.Daha geçen yıl bu zamanlar bebeğinin doğacağı zamanı bekliyorlardı sabırsızlıkla.Oysa şimdi kızı 11 aylık olmuştu bile.Birçok kelimeyi söylüyordu,oturdugu yerden ayaga kalkıyor sonra da düşüyordu…Şimdiden dört tane dişi çıkmıştı,onlarla öyle bir ekmek yiyişi vardı ki…Kızının hali geldi gözünün önüne,gülümsedi hafifçe belli belirsiz…

Her Aralık böyle sevinçli geçmemişti elbet şu çeyrek asırlık ömründe.Bu dünyadaki en büyük acısını da bir Aralık günü yaşamıştı.O zamanlar daha üniversitede deli dolu bir öğrenciydi.Her andan tat almaya çalışırdı.’’Ne gelirse gelsin Senden;/kahrında hoş,lütfunda’’,diyebilenlerdendi.Yine de korktuğu şeyler vardı hayatta.Bunlar için hep yalvarırdı Allah’a.En çok da annesini kaybetmekten korkardı.Kendini bildi bileli hastaydı annesi,belki de bu yüzdendi annesiz kalmaktan korkması bu denli.Babasını çok küçükken kaybetmişti.O günden sonra da her şeyi olmuştu annesi.Koskoca kız olmuştu ama hala tatillerde annesiyle yatardı.Elbette eskisi gibi sarılamazdı annesine çünkü annesinin nefesi daralıverirdi…Derin bir of çekti,içi yandı birden…Nedense o hazin Aralık’ın o hazin gününü yeniden yaşamaya başladı.

Geceydi basbağı geceydi işte,ama telefonu çalıyordu.Telefonu eline aldı ,saat tam 4:00 dı.İçi öylesine bir yandı ki…Bir yandan da odada uyuyan arkadaşını uyandırmamak istiyordu.Telaş içinde koridorda buldu kendisini.Arayan kuzeniydi,bekledi bir süre belki kapanır da açmak zorunda kalmam diye ama ısrarla çalıyordu.Korku içinde açtı telefonu sesi titreyerek…Kuzeni yurdun adresini istiyordu.Verdi ama neyin nesi bu diye de sormadan edemedi.Kuzeni annesinin fenalaştığını ve Nazlı’yı görmek istediğini,bu yüzden onu almak için geldiklerini söylemişti.İnanmadı…’’Hayııır’’ diye bağırmak istedi avazı çıktığınca ama ağzını bile açamadı.Yavaşça odasına girdi,ayakları öylesine ağırlaşmıştı ki taşıyamıyordu…Binbir zorluk içinde yatağına ulaştı ve öylece bıraktı kendini.Arkadaşı uyanmıştı.’’Hayırdır,kimdi o,gecenin bu vaktinde? ‘’dedi.Nazlı bir yandan konuşabildiğine inanamazken bir yandan da arkadaşına ‘’Annem,anneeeem ,ölmüş!’’dedi.Arkadaşı inanamadı,’’Kim dedi,öyle mi dedi,nasıl yani….’’gibilerinden bir sürü soru sordu ama bir türlü cevap alamadı.Bir süre öylece kaldı,yavaşça kalkıp lavaboya gitti,suyu açtı,başını kaldırıp aynaya baktı…İşte dünyada en çok korktuğu şey başına gelmişti ama hala yaşıyordu,şaşırdı…Yavaş yavaş abdest alıp,namaz eşyalarını aldı ve mescite doğru ilerledi.Mescitte kimsecikler yoktu…Önce sabah namazını kıldı,sonra secdeye kapanıp ağladı,ağladı…Ta ki mescide birleri gelinceye kadar…Sonra kalkıp secdeden odaya gitti,üstünü değiştirip pencerenin önüne geçti… Öylece baktı odanın penceresinden dışarı tıpkı bugün baktığı gibi…Kar yağıyordu tıpkı bugün yağdığı gibi…

Telefonu tekrar çaldığında saat 5:00 olmuştu.Arkadaşıyla vedalaşıp,odadan çıkıp danışmaya indi.Oldukça sakin bir şekilde danışmaya durumu anlattı,bir kağıt istedi,özenerek idareye verilmek üzere bir dilekçe yazdı…İyi sabahlar dileyerek karşıda duran arabaya doğru ilerledi.Kuzeni ve beraberindekiler arabadan inmiş onu bekliyorlardı.Kuzeninin ona öyle bir sarılışı vardı ki sanki bu annesinin öldüğünün kanıtıydı…Sanki kuzeni sarıl bana ve ayakta kal diyordu…Arabaya geçtiler,soğuk kanlı bir şekilde hallerini hatırlarını sordu,havanın iyice soğuduğundan ama yağan karın havayı yumuşattığından,hocaların gıcıklığından,derslerin zorluğundan,arkadaşlarının muzipliklerinden ve elbette annesinin iyiliklerinden bahsetti…Bir şeyler uzattılar bir ara yemesi için ‘’Annemi gömüldükten sonra yerim ‘’dedi,arabanın içi birden buz kesti…Ama arabadakiler açık vermemek için ne gömmesi,dediler.Nazlı cevap vermedi,kuzeni daha fazla tutamayıp kendini Nazlı’ya sarılarak ağlamaya başladı,hem de hıçkıra hıçkıra…Nazlı ağlamadı,ölümün herkes için olduğunu,annesinin çok ızdırap çektiğini,artık huzurlu olacağını vs anlatıp durdu,kuzeni de ağladıkça ağladı ağladı…Nazlı bir ara arabanın camından dışarı doğru baktı,ne güzel de kar yağıyordu lapa lapa…Nazlı severdi kış aylarını kış çocuğuydu ya…

Annesinin tabutunu getirdiler,üstünü açtılar…Annesini öyle gören ablaları yığılıp kaldı birilerinin kollarında.Nazlı bırakın beni annemle vedalaşacağım,dedi,Usulca eğildi annesinin tenine ,bir öpücük kondurdu annesinin alnına…Teni ne kadar da sıcaktı annesinin,oysa ölüler soğuk olmaz mıydı?Yumuşacıktı teni annesinin ,oysa ölüler donup kalmaz mıydı?Saçlarını iki belik yapıp,göğüslerinin üstüne doğru uzatmışlardı.Ellerini onların üzerinde gezdirdi…Ne güzel de saçları vardı annesinin ta kalçalarına kadar uzanırdı,daha yeni yeni beyazlamaya başlamıştı…Annesinin teni apak olmuştu,oysa ne kadar da esmerdi annesi…Belki de huzura ermişti annesi ölünce,belki de bir nur yağmıştı üstüne…Tekrar eğildi annesinin üzerine yavaşça’’Güle güle git anne,özleyeceğim seni!’dedi,daha fazla dayanamadı…Gözlerinden akan yaşlar yaktı yanaklarını…Hemen ani bir hamleyle uzaklaştı ‘’Annem beni böyle görmemeli’’ diye düşünerek…

O gece sabah olmak bilmedi,sabaha kadar zerrecik uyumadı.Ertesi gün fakülteden arkadaşları gelmişti başın sağ olsun demeye…Ani bir kararla ben arkadaşlarımla okula döneceğim,dedi…Ablaları karşı çıktı en azından yedisini beklemesi için ama o bir defa kararını vermişti…

Yurttaki odasına birçok arkadaşı gelip gitti,baş sağlığı için…O hepsini oldukça sakin karşıladı...Onlar gittikten sonra da yatağına gömülüp saatlerce ağladı soğuk gecelerde…O yıl annesinin ölümünden üç hafta sonra Kurban Bayramı vardı.Bir arkadaşıyla yurtta kalmak üzere sözleşerek memleketine gitmedi,dayanamayacağını düşünüyordu annesinin olmadığı bir bayrama.Öyle ki annesinin ölümünden sonra evi bile arayamaz olmuştu,telefona annesinin çıkamayacağını düşünerek…

Odadan gelen ses ile kendine geldi,kızı uyanmıştı...Kim bilir kaç dakikadır duruyordu burada böylece…Kar tutmuştu epeyce,fincandaki çay buz gibi olmuştu…Gözlerinden süzülen yaşlar öylece yok olmuştu yanaklarında…Eliyle sildi göz pınarlarında kalan son göz yaşlarını ,perdeyi düzelterek kapattı.Elindeki fincanı mutfağa bırakarak kızının odasına doğru ilerledi.Kapıyı açarken dudaklarından ’Tüm kapıları Aralık bıraktım,ey canan/ Gir gönlümden içeri usul usul/Ben geleceğinden ümidi kesmeden /Gir gönlümden içeri usul usul ‘’mısraları dökülüverdi dudaklarından…Kızını görünce gülümsedi.Zaman çabuk geçiyordu vesselam…İnsan denen kelebek daldan dala uçuyordu vesselam…Hayat öyle bir oyundu ki,tüm korkularıyla insanı yüzleştiriyor,yine de insanı oyalıyordu vesselam…



SEÇ 20/12/2011 01:38





Paylaş
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Yazıyı Değerlendirin
 
Aralık Yazısına Yorum Yap
Okuduğunuz Aralık yazı ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
ARALIK yazısına yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
NAR BÜLBÜLÜ
NAR BÜLBÜLÜ, @narbulbulu
20.12.2011 09:37:33
:( sabah sabah hiç iyi gelmedi iyi gelmeyişi yazının yada anlatımın kötülüğünden değil sadece anıları depreştirdi kaleminiz daim olsun tebrikler.
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.