KEMALİZM-4
Kemalist Ekonomi Modelinde Kaynak Temini
Kalkınmanın iç ve dış finansmanını borçlanarak sağlamanın en önemli sebepleri bütçe açıkları ve dış ticaret açıkları ola gelmiştir. Bütçe açıklarını kapatabilmek için sağlıksız bir iç borçlanmaya, dış ticaret açığını kapatabilmek için de aynı şekilde sağlıksız bir dış borçlanmaya saplanılmış, bir daha da içinden çıkılamamıştır. Tabiidir ki, orta yerde de ekonomik egemenlik diye bir şey kalmamıştır.
O halde, yapılması şart olan ilk uygulama, bu iki açıktan kurtulmak olmalıdır.
Kemalist Ekonomi Modelinde, Tarımda, sanayide, hukukta, güvenlikte, eğitimde ve sağlıkta kalkınmayı sağlayacak, bütçe açıklarının ve dış ticaret açıklarının önünü kesen iç/dış finansman ihtiyacı öz kaynaklardan karşılanır. Bunun için kullanılabilecek öz kaynaklar şunlardır: Vergi Gelirleri, Dışsatım Gelirleri, Merkez Bankası Para Arzı,
a) Vergi Gelirleri:
Vergi gelirlerinin akılcı yönetilmesi şarttır.
Devletin Sosyal Projelerinden en önemlisi, dolaysız vergilerden gelir vergisinin, üretken kesimlerin üzerinden kaldırılmasıdır. Başta kazanç vergisi olmak üzere, bina vergisi, arazi vergisi, maktu zam vergisi, belediyelere ait bütün ruhsat resimlerinden ve özel idarelere ve belediyelere ait küsuratlardan muafiyet sağlanır. Böylece üretken kesimlerin tamamı vergiden muaf tutulur.
Tarımsal Sanayi işletmelerinden (kooperatiflerden), Türk Sanayi kesimindeki diğer işletmelerden alınan vergiler ise düzenlenecek “Sanayiyi Teşvik Yasası” ile yönetilir ve beş yıllık kalkınma planları doğrultusunda Türkiye’nin ihtiyaç duyduğu alt yapıyı ve makineleşmeyi sağlamak (teknolojiyi geliştirmek) şartıyla kullanılırlar.
Dolaylı vergilerden K.D.V. de Türk Milletinin yoğun olarak kullandığı mallarda (gıda, barınma, giyinme ihtiyaçları ile ilgili) çok düşük bir orana çekilir (zamanla kaldırılır) ve KDV gelirleri Yargı, Güvenlik, Eğitim ve Sağlık erklerinin kullanımına (ar-ge harcamaları, yapılanma harcamaları, teknoloji alımları, v.s.) devredilir; başka hiçbir şey için sarf edilmez. Halkın bu hizmetlere harcanacak KDV ile ilgili fiş/fatura alması teşvik edilir. Dolayısıyla bu vergilerin, düzenlenecek bir yasa ile Türkiye’nin genelindeki eğitim, sağlık, güvenlik ve yargı hizmetlerinin görülmesine sarf edilmesi sağlanır. Türk halkı bilecektir ki, dolaylı vergilerde herhangi bir kaçağa (fatura/fiş almamak gibi) göz yumduğu takdirde bu dört hizmetin kendisine ulaşmasında bir aksaklığa sebep olacaktır. Düzenlenecek yasada bu kaçaklar üzerine ağır parasal müeyyideler ile gidilmesine de yer verilir.
Dolaylı vergilerden gümrük vergileri iç üretimi koruma ve kollama amaçlı olarak titizlikle uygulanır.
b) Dış Satım Gelirleri:
Ekonominin ihtiyaç duyduğu dış kaynak, malımızı alanın malını alma ilkesi ile sağlanır...
Bunun yanı sıra sermaye hareketlerinde, borç mu yaratıyor, alacak mı yaratıyor, anlayışı hâkim kılınır. Ve, borç yaratan döviz giriş ve çıkışlarına olanak tanınmaz.
Borç yaratan sermaye akımlarının engellenmesi ve malımızı alanın malını alma ilkesinin ikili ticari anlaşmalar yapılarak güçlendirilmesiyle tarım kesiminin ürünlerine pazar açılacak, elde edilen gelirle de Türkiye’yi sanayileştiren fabrikalar kurulması sağlanacaktır.
İthalatı ortadan kaldıracak alanlarda gerçekleştirilecek sanayileşme, tarım ve madencilik kesiminin çıktılarını girdi olarak alıp üretim yapmaya başlayacaktır. Böyle böyle dış âlemle yarışan bir sanayiye sahip olunacaktır.
Bunun için ayriyeten ihracat mallarına standart getirilecek, ihracat ofisleri açılacak ve Türk Sanayinin bilgi birikimini arttırmak üzere fuarlara iştirak edilecektir ve İzmir fuarının işlevi arttırılacaktır.
Türk sanayinin geri bağlantısı yurt içinde kurulmuş olacağından tarımsal ürünlerin ve madenlerin hammadde olarak ihracatının önü kesilerek yurt içinde sanayi kesimi tarafından işlenecek ve ülke başka ülkelerin hammadde ihracatçısı olmaktan kurtarılacak ve artan işlenmiş ürünler dış âleme ihraç edilecektir.
İhtiyaçları tatmin edecek ürünler, duyulan ihtiyaç miktarından daha fazla miktarlarda üretilebilirler. (Arz>Talep) Çünkü üretime ayrılabilen kaynaklarda bir sınır söz konusu değildir. Örneğin, ülke halkının ihtiyacını tatmin edebilecek şeker yüz milyon tonsa, gerekli yatırımları yaparak (yeni fabrikalar açarak) ve hammaddeyi (şeker pancarını/kamışını) ekerek/biçerek, bunu yüz on milyon ton olarak da üretmek mümkündür. Aradaki on milyon ton şekerin de dışsatıma yönlendirilmesi mümkün olabilir.
Artan ihracat ve azaltılan ithalatın sonucu dış ticaret fazlası yaratılacaktır, benzer bir deyişle Türkiye bu politikadan taviz vermeden sanayileştikçe, dış ticaret fazlası sağlayan bir ülke haline gelecektir...
Dış âlemden yapılan servet transferleriyle Türk Lirasının önder para olarak kabul edildiği ve diğer ülkelere çıpa parası olacak konuma geldiği görülecektir.
Döviz kuru kayıplarına da fırsat verilmediğinden, artan üretimle paralel olarak artan ihraç malları miktarı ülkeye daha fazla döviz kazandıracaktır. Merkez Bankasının kasaları emisyon hacmini arttırarak değil, ihracattan kazanılan döviz, altın ve yabancı tahvil ile dolmaya başlayacaktır.
c) Merkez Bankası Para Arzı:
Kemalist Ekonomi Modelinde, Gayrisafi Yurtiçi Hâsıla (GSYİH) büyüklüğüne eş değerde para basılarak Merkez Bankasında stok edilir. Bu paranın piyasaya sürülecek miktarı ise piyasalarda kurulacak denge ile bağlantılı olarak tespit olunur. (Piyasalarda bulunması gereken parasal hacim matematiksel olarak tarif edilebilir.)
Türk Lirası, altın ve/veya döviz karşılığı olmadan, üretim karşılığı olarak basılan bir para haline getirildiğinden, para, Merkez Bankasından maliyetsiz olarak temin edilip, bankalar sistemi içinde de maliyetsiz dolaştırılır. Ve neticede, onu kullanacak üretim faktörlerine de maliyetsiz ulaşması sağlanır.
Para Arzı, ticari senetler karşılığı yaratılır. Ticari senetler merkez bankasında paraya dönüştürülür. Bu para ile üretim yapılır. Milli Gelir yaratılır. Üretim faaliyetini gerçekleştirdikten sonra ise para merkez bankasına, ticari senet ise sahibine geri döner...
Bankacılık sisteminde proje sahiplerinin projelerinin finansmanını sağlamaları çok kolaylaştırıldığından (hatta destek gördüklerinden) bireysel başarıların da önü açılmaktadır. Türk insanının en büyük özelliği, diğer milletlere göre üstün olan zekâsını yeni buluşlar icat etmekte kullanma becerisidir. Desteklenen bu becerinin harikalar yaratacağı kesindir.
Burada titizlik gösterilecek politika, para arzının ve üretimin eş zamanlı olarak ortaya çıkarılmasıdır. Bunun için de, ekonomide iç finansman kaynağı Türk bankacılık sistemi olacaktır. Devletin bütçe açıkları ve dış ticaret açıkları vererek, dış/iç borçlanmaya gitmek yerine kamu yatırımları için iç kaynak sağlamak üzere sektör kalkınma bankaları kurulmaktadır. Para arzı ile paranın geri dönüşü arasındaki ilişki kalkınma bankalarının takibine bırakılır. Kalkınma Bankaları, iktisadi devlet teşekküllerini (İDT) kurarak, ciddi bir tüccar gibi idt’ne Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasından kaynak sağlarlar. Bu bankalar, nominal sermayelerinin küçük bir oranıyla kurularak, İdt’ne verdikleri kredilerle de nominal sermayelerini tamamlayabilmektedirler.
Ziraat Bankası da sermaye yapısı güçlendirilerek, tarım kooperatiflerinin (ve diğer tarımsal birimlerin) tarımsal kalkınma politikalarının finansmanını sağlar.
Herkesin kendi üretim birimlerine sahip olma kolaylığının yanı sıra, yine herkes, başka üretim birimlerine de kolayca ortak olabilmektedir. Gelir dağılımında dengeyi kurmuş bulunan istikrarlı Kemalist ekonomide tasarruflar yatırımlara yönlendirilir. Bu, şu demektir: İ.D.Teşekkülleri kurulmalarına müteakiben tasarruf sahibi halka devredilirler...
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.