- 604 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Rest Çektik Hüzünlere
Tenimin güneşlere aşk kadehi kaldırdığı kulaçlarda
Bir sevdalı deniz akar yorgun aşk gönlüme günlerdir
Küskün yaşarken ben ışığa, geceler ruhumda şenlenir
Rest çektiğimiz hüzünlerle dilimizde bir sevda filizlenir
İçi boş, yüreği loş ve asırlardır dinmeyen bu lodos fırtınasında seni sevdikçe, sen gülümsedikçe ’yıldızları koparır yerinden gülüşlerin’. Hayallerinin mantıksal sularında sıvasız duruşlarda insan kalmak uğruna seviyorum seni ve gülüşlerini. Bire bir ekleyip ikiyi düşlediğimiz doğrularda ve yaşamın korkutucu komutlarını duyduğumuzda, düşmesini istemediğimiz yıldızlarla döner dünya. Aydan halkalar geçirip boynuna, gözlerinde kalarak uykulara sarılmak ve sonra yorgun saatlerin kasırgasına iksirinle tüm yaşanmamışlıklara direnmek istiyorum.
Gülüşlerinin kristallerine avuçlarımı tutarak, gönlünün sularıyla yıkadım yüreğimi senden habersiz. Bütün hüzünlerinin yankı tepelerinde sesin amberli bir kapsül gibi deldi kilometreleri. Kız kulesine çiçekler ekerken senin için, sen yeşil yüreğinle tohumları besliyordun. Adını sevinç koyduk hasretin ve kahkahamızın. Çünkü biz güldükçe hüznü kaybolacaktı baharlarımızın.
Gecenin sessizliğini dinlerken gözkapaklarına inen ağırlıkla nefesini de sorgula. Yaşam bir göz açıp kapamadır aslında. Yaşanmamış ve yaşanası günlerin kökleri asmalar gibi ağacak bir cemreyle yumuşak bağrına. Yeşil günler gelecek, hüzünlerin bitecek, gönlün senin de yıldızlara değecek mutlaka. Yeter ki, güzel düşlere kur çalar saatini hüznün kraliçesi. Şimdi kapat gözlerini iğreti düşüncelere. Çünkü, az sonra yeni bir umudun günü göz kapaklarınla günaydına değecek.
Bazen düşlediğin masallardaki devleri anlamak zor gelir ‘hüznün kraliçesi’. Uzak ülkeler aşarak yorulmuş, çarptığı vefasız aşklarla gönlü hazana savrulmuş, aşkı yine de yüreğinde avutmuş, sonunda unutulmuştur o. Şiirlerin saltanatında kimi kendisi, aşkın krallığında gönlünün delisi, kırılınca da sözcüklerin en mağrur ve en mütevazı efendisidir. Gönlünün yapraklarını sevgiye ve dostluğa kapatma. Çünkü bu sahne yalnızlığın hüzünlü komedisidir.
Kara kaplı gecelerde bütün düşlerin rotasını değiştirerek, yalnız senin gülüşlerinin asıldığı mavi trenleri kovalardım çiçekler atarak. Sevincin taçlı saklılarında bütün yalanlara diz çökerek, hileli tüm oyunlardan kaybedip dönerek, zarların yalnızca sevgiye atıldığı bir oyunu oynamaktır seni düşünmek. Rest çekip hüzünlere cebimizde keder taşırdık. Aynı tas ve aynı kurnalarla aşkın gizli mabedinde yıkanır, yalın ayak yürürdük ‘keşke’lerin yosun tuttuğu deniz kıyılarında. Bırakıp çaresizliğimizi geriye döndürmek isterdik zamanı avuçlarımızda. Ucundan koptuğumuz ayrılıkların ağlayış tepelerinde, zaman kahrolası şarkıları koyardı iğnesine. Ve paslanmış saatlerle çok akşamları çağırdık umarsız gözlerimize.
Dingin korkuları özlerdik en çok. Özlem denizle birlikte ağlardı, biz birbirimizi düşündükçe. Zaman, her nedense hep mevsimsiz duruyordu çiçeklere. Meyvelerimizin içinde onlarca kurt, onlarca acı bekliyordu. Dağlarda dingin uykular umarken, delikanlı yaşamayı severdik en çok. Namlunun ucunda beklerdik sabahı ve bütün adımlarımızda ıslak düşler kurardık.
Aklıma her düştüğünde dolunaya şiirler serperim. Özleminin yılgın dalgalarına resmini çizerim. Sen aklıma düşünce evrendeki bütün ışıkları yakar, geceye küskün çocuklarca somurturum.Yoluna düşmüş şiir yüzümle, bakir sabahlara seninle uyanan ruhumla, günlerdir ülkene yol alan sevda bulutlarımla, kendinle özdeşleşen zamanı durduran sesinle, yüreğindeki hüzün besteleriyle, ağlar gibi çevreliyoruz seninle şu yaşamı. Sulardan dağlar, kayalardan denizler ve yıldızlardan kentler kuruyorum sana. Seyri doyumsuz bir okyanusa kırmızı güller ekiyor ve gözlerimde biriken yaşlarla sana hiç kurumayan özlemler yaratıyorum.
Üşüyen ellerinle adımladığın ıslak yollarda gözlerinden düşürdüğün sevinçleri topladım senden habersiz. Onlarca yüreğin attığı metrolarda ışıklı mutlulukların valsını izlerken sen, ben gülüşlerinin saydam tabakasını okşuyordum. Karanlık bulvarları geçişinle delip, hüznün çivisini söküyordun gönlündeki yayınlanmamış şiirlerle. Kelimelerin irinine dalınca bir masalın yapraklarını aralarsın, ay gönlüne çalınca. Işıltılı bir gecedir saklanan, gözlerinin varabildiği uzak adalarda sevincindir ak kağıtlara dolmak isteyen. Ellerini özledikçe ben yorgun saatlerdir kapımda bekleyen. Sevda her mevsim üşütür ruhumuzu unutma sakın, aşktır mevsimleri böylesi mağrur ve gizemli kılan.
Selahattin Yetgin