- 1337 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
gül.(1 Blm)
Öyküme , toros dağlarından, bir köyden başlıyorum
ADI GÜL
Yoksulluğun ve beş kardeşinin içinde, itile kakıla büyüyen kara uzun ,gür pırasa gibi saçları olan ,esmer kara gözlü bir kızdı gül .
gülün annesi ,de babasıda sevmeden evlendirilmişti ve gaddar acımasız demirci babanın
altı evladından ikinci büyük kızıydı.
O okul yüzü görmemiş ve cahilliğin kurbanı olmuştu
Onüç yaşında şehire gelin olup kurtulacan ,köyden, sefaletten demişlerdi...
O bir çocuktu daha oturbeş yaşında, hasta bir adamla evlendirilmişti ,ve
itiraz hakkı yoktu ...
O devirde büyükler ne derse o olurdu
Daha sevmeyi bilmeyen, ayaklarının üstünde durmasını bilmeyen
bir kızdı ona belkide çocuk demek gerekiyordu...çocuk çocuk
Sokakta yaşıtlarıyla oyun oynarken,haydi gelin oluyorsun
şanslısın yinede ,köy yerinden kurtuluyorsun demişlerdi
Artık şehirli karısı olacan ev hanımı olacan demişlerdi
O çocukça ruh haliyle evliliğin ne olduğunu anlamıyor ama yinede korkuyor
onlara hayır diyemiyordu....
seçim hakkı yoktu abileriyse eşkiya gibiydi , kötü ve gaddar ....
çaresizdi , otuzbeş yaşında adamın arkasına düşmüş gitmişti
şehire geldiğinde, o çok medettikleri evi görünce
adeta hayal kırıklığı yaşadı ... dahada sefaletin içine geldiğini anladı ....
ev iki oda ne mutfağı nede banyosu vardı
bumuydu şehir dedikleri yer bumuydu lüks diye bahsettikleri yaşam
iç geçirdi içinden of of dedi
köydeki evleri daha iyiydi ama geri dönemezdiki
geri dönerse babasının ve abilerinin zulmüne uğramak istemiyordu.
babasıda annesine çok çektirmişti ve eli dayaklıydı babasının
yok yemeğin yağı çok olmuş tuzu az olmuş diyip annesini öldüresiye dövmezmiydi..
annesi köyüne gitmek için bir dağı gece yarısı ,can korkusuyla aşmazmıydı.....annesinin kimi kimsesi yoktu öksüzdü ,garipti....
halasının evine kaçıyor ,ordanda çocuklarına dayanamayıp çaresiz evine dönüyordu.....
O eve geri dönemezdi , kızkardeşiyle ona babası gündüz çobanlık yaptırmış ,gecede halı işletmemişmiydi ayda bir halı çıkmazsa babası homurdanmazmıydı ,annesine eziyet etmezmiydi.....
hatta bir keresinde kızkardeşiyle tartışdıklarında ,babası keseri ona atmış ama gül kaçınca kardeşinin dişlerini dayakdan kırmamışmıydı ....
babası acımasızdı hem namaz kılıyor ,allahdan korkuyor hemde duygudan yoksundu ....bir insan bu kadar nasıl iki kişiliğe bürünebiliyordu ....
babasını sevmiyordu annesine kötü davrandığı için ,
onlara merhamet etmediği için nefret ediyordu ...
ama babaydı ve insanın ana babasını seçme hakkı yoktu ,
eşini seçersin derler,ya anne babanı seçemezsin işte öyle birşey
gülünde hiç şansı yoktu bu bakımdan eşinide kendi seçmemişti........
evlendiği gece sırf adetler yerini bulsun diye anneden aldığı öğütlerle
sesini çıkarmadan bir gecede adamın olmuştu,dünyası O gün kara olmuştu....
bu evlilikte aşk yoktu ,annenin kaderi kıza derlerya .
evlendiği adam zamanında devlet işinde çalışırken
iş kazası geçirmiş ve kaburgasının yarını aldırmak zorunda kalmış
ciğerleri hasta ve çalışamaz raporuyla çürüğe çıkmış.....
bu yüzden şehirde kız veren olmamış
doktorların sakın,ha evleneyim deme ,değilse çok yaşamazsın demesine rağmen,
sırf aslım ,soyum üresin diye evlenmiş , adam ...
gül ise bu durumda sadece adamın kobayıydı
ailesiyle pekde anlaşan biri değildi,adam
biraz hastalığın verdiği huysuzluk ve mızmızlık vardı adamın huyunda
birde çok sevdiği iki erkek kardeşi
ve hiç sevmediği anlaşamadığı iki kız kardeşi vardı
gülün hayatı iyi kötü geçiyordu ve zaman hızla akıp gidiyordu
bu zaman içersinde gülün iki oğlu olmuştu
adamsa olaydan memnundu çünkü muradına ermişti
gülü çocuk makinası gibi görüyordu ve gül -üncü çocuğuna hamileydi
saflığın ve çocukluğun verdiği bir masumiyetle, hiç birşey diyemiyordu
o kadar çaresiz o kadar saftıki sonunu göremiyordu .
bu arada adam git gide kötüleşiyordu
geçimini ise ayakkabı boyayarak, çevrenin verdiği yardımlarla idare ediyorlardı...adamın aldığı para yetmiyordu ama o fakirliğin içinde
her akşam , et yemeden , bir kaç bardak şarap içmeden uyumuyordu
bunu ondan doktorlar istemişti, bir bardak içmesini bunun iyi gelebileceğini söylemişlerdi ...yada adam öğle diye gülü kandırıyordu
..
YAZAR CEYLAN YILMAZ