3
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1868
Okunma
- Uyan İstanbul
Haliç’in dibinde kanlı, topuğu pençeli bir ayakkabı sesleniyor buradayım diye. Daha dün Feyyaz’ın ayağında dolaşıyordu Eyüp sokaklarını,
– Çengelköy hıyarı var, diyerek.
Sustu. Susmamalıydı aslında. Yolunu bekleyen Hanife bin bir hevesle odasının bir köşesine çeyizini istifliyordu. Kanlandı, yastık yorganları. Taştı İstanbul sokaklarına.
- Uyan İstanbul
Bir sürücü deli gibi sürüyor arabayı caddenin ortasında. İçinde bir kadın sancılanmış yeni bir merhabaya. Söylese bitecek, söyleyemiyor. Sabahın beşinde hızlı hızlı nefes alıp veriyor sadece. Yanındakiler ondan daha telaşlı, sayıyorlar kadının nefesini. Bir, iki, üç, dört. Şoför de içinden sayıyor.
– Benim arabamda söylemese bari, diyerek.
- Uyan İstanbul
İki küçük çocuk, sokak çocuğu kostümü giymişler. Bir silecekle dolaşarak, insanların yüzlerinde ki makyajı temizliyorlar. İnsanlar uzattıkları ellerine bakıyorlar, ne verecekler diye. Boş. Gözlerinde ki tuvalde ise susuz bir kuyu. Bir bir dönüyor başlar, yakında kurulan bir sirke doğru uzaklaşıyor adımları. Çocukların dudakları rolleri gereği büzülüyor karanlık sokağa giderken. Açıyorlar yine ellerini, bakıyorlar kendi gözleriyle. Ellerinde ki kuyudan su içiyorlar, kana kana.
– Nasıl görmezler, diyerek.
İstanbul’un suyu bitiyor.
İsra Doğan
17.Ara/f/lık. 2011