- 2786 Okunma
- 8 Yorum
- 0 Beğeni
NEREDE BU DEVLET?..NEREDE BU MİLLET?..NEREDE BU MURAT VE AKİF?
İlköğretim okullarında neyse de Liselerde yatılı okuyan öğrencilerin hiç sevmedikleri şey etüdlerdi…Etüd olmasın da onun dışında ne olursa olsun razıydı pek çoğu. Hatta bir gün etüdde yaramazlık yapan Yakup adlı bir öğrenci’nin eline paspası verip ‘’ Üst kat koridorunu paspasla’’ dedim…Çocuk koridoru adeta ‘’ Bal dök yala ‘’ yaptı. İkinci etüt için öğrencileri sınıflara aldığımda da geldi yanıma: ‘’ Hocam bu etüdde de diğer katları paspaslayayım mı ‘’ diye…Anlayın artık etüdlerin ne kadar sevildiğini!!!
O günkü nöbetimde de gözümün içine bakıyorlar etüd yapmayalım diye…En çok yüz buldukları öğretmenlerin başında da ben geliyorum. Bu yüzden de okulda lakabım ‘’Baba ‘’ zaten…İyi tamam da etüd yerine başka bir aktivite bulmam lazım. Yoksa müdür oyar beni ‘’ Niçin etüd yaptırmıyordun ‘’ diye.
Akşam etüdleri öncesinde müdürün kapısını tıklattım.
-Hocam öğrenciler etüd yapmak istemiyorlar.
-Ne demek Sami Bey etüd yapmak istemiyorlar? Bu okulun bir kuralı var, düzeni var.
-Hocam…Biz bu etüdleri niçin yaptırıyoruz? Öğrencileri daha iyi eğitmek için değil mİ? Bakın bu gün Televizyonda TRT 2 de Profesör Yusuf Halaçoğlunun hazırladığı bir belgesel var…Şu Ermeni Meselesi ile ilgili…Onu seyrettirelim…Bu da bir eğitim deği mi?
-Haa bak bu olur…Toplayın çocukları salona açın televizyonu izlesinler madem.
Çocuklara müjdeli haberi verdiğimde uçtular adeta. Onları yemekhane ve yatakhanenin bulunduğu binanın salonunda topladım. Güzelce yoklama yaptım..Herkes tam…Açtım televizyonu…Belgeselin başlamasına yarım saat kadar var…Çeşitli kanallarda ıvır zıvır şeyleri seyrettik biraz. Ben sıkıldım tabii ki. Ayrıca belgeseli de daha önce seyrettiğim için salondan çıktım. Çıkarken o belgeseli mutlaka izlemelerini söyledim ve salon kapısını üstlerine kilitledim.Alt kat pencereleri tamamen demir parmaklıklarla çevrili olduğu için hiç kimse dışarı çıkamazdı…Geçtim Müdürün yanına. Hizmetli, müdür yardımcıları, ben ,hep beraber çay içip sohbet ediyoruz ve Müdür ile muavininin satranç kapışmasını seyrediyoruz.
Yarım saat kadar sonra müdür:’’ Sami Bey bir bak bakalım ne yapıyor çocuklar. Belgeseli seyrediyorlar mı? Dedi..
Yan binaya geçtim. Bir baktım salondan çıt çıkmıyor…’’Hayret bunlar öyle çıt çıkarmadan bir şey seyretmezler…Her halde belgeselin heyecanına kapıldılar ‘’ diye düşünerekten usulca kapıyı açıp içeri girdim ve televizyona baktım ki…Aman Allah’ım o da ne? Michael Douglas sarılmış Sharon Stone’a çok ayıp şeyler yapıyor…Bizimkiler ‘’Temel İçgüdüyü ‘’ seyrediyorlar. Ortada ne Ermeni var ne de Türk. Geleceğimizin imamlarının yediği halta bak…’’ Bre zındıklar, bre na bekarlar ben size bu filmi mi seyredin ‘’ diyerekten ve de gözlerimi televizyondan ayırmadan üzerlerine hücum ediyorum. Namussuzlar hemen kanal değiştiriyorlar…Aslında o kadar acele etmeleri gerekmiyordu ama naapalım nasip o kadarmış.
Hemen acilen yoklama yapıyorum…İki fire var: Murat ve Akif yok.
-Murat ve Akif nerede?
Bilen yok tabii ki…Tuvaletlere bakıyoruz yok. Yukarı çıkıp yatakhaneye bakıyorum yok.
Tekrar aşağı iniyorum bakıyorum ikisi de salonda.
-Ya oğlum neredeydiniz siz?Aramadığımız yer kalmadı. Nereye kayboldunuz.
-Hocam hep buradaydık. Aşk olsun yani koskoca Murat’ı görmediniz mi Hocam?
-Hocam gözlüğü değiştirin en iyisi…Artık göstermiyor sanırım. Diyor Akif.
Biraz önce ‘’Hocam yoklar’’ diyen öğrenciler de ağız birliği ediyorlar.
-Hocam hep buradaydılar zaten.
Allah Allah…Bunuyorum herhalde diyorum ve belgesele dönerek tekrar başlıyoruz seyretmeye.
Böylece birinci etüdü atlatıyoruz…Sonra yemek…Yemekte her kes tam yine…Daha sonra 2. Etüd başlıyor…Yoklama yapıyorum: Murat ve Akif yine yok. Yine dış kapısı kilitli olan binayı baştan sona arıyorum bu ikisi yok ortalıkta. Etüd bitiyor. Öğrencileri yatakhaneye yolluyor ve hemen arkalarından ben de giriyorum içeri bakıyorum Murat ve Akif yatakhanede.
-Oğlum siz neredeydiniz bakıyım?
-Nerede olacağız hocam etüddeydik tabii ki?
-Oğlum benimle dalga geçmeyin..Bir saat sizi aradım yoktunuz.
-Hocam sen gerçekten de yaşlanıyorsun gari…Arkadaşlara sorun isterseniz.
Arkadaşlar tabii ki yine ‘’ Etüddeydiler hocam ‘’ diyorlar. ‘’ Yok yok gerçekten de bunuyorum galiba’’ Neyse…’’ Haydi elinizi ayağınızı yıkayın dooğru yataklara ‘’
Tüm yatılıları yataklarına soktuktan sonra tek tek yoklama yapıyorum…Akif ve Murat yine yoklar ortalıkta…Kafayı yemek işten değil…Kuş olup uçmuyor ya bu ikisi? Ranzaların altlarına bile bakıyorum ama yoklar. ‘’ Nerede bu devlet, Nerede Millet, Nerede bu Akif ve Muraaattt ‘’ diye ortalığı çın çın çınlatırken binanın dış kapısı çalınıyor…’’Hayırdır inşallah kim ola ki bu saatte’’
Kapıya yaklaşıyor ve sesleniyorum.
-Kim oooo
-Açın Polis…
Polis mi? Ne işi var polisin okulda. Kapıyı açıyorum…Gerçekten de polis…Yanlarında da Akif ve Murat…
-Nöbetçi öğretmen siz misiniz?
-Evet benim?
-Bu çocuklar sizin öğrenciniz olduklarını söylüyorlar doğru mu?
İçimden ‘’ Hayatımda ilk kez görüyorum ‘’ demek geliyor ya namussuzlar o kadar sevimli ki kıyamıyorum.
-Evet maalesef bizim öğrencilerimiz…İki saattir onları arıyordum. Bir suç mu işlediler?
-Valla hocam bize göre bir suç yok ortada…Ama siz ne yaparsınız bilmem…Bu ikisini binanın alt kat pencerelerindeki parmaklıklardan üst kata tırmanırken yakaladık.
Aslında cezaları malumdu…İdareye bildirmek ve okul pansiyonu ile ilişkilerini kesmek…Ama nasıl kıyardım ki onlara…Yine de iki Osmanlı tokadı çakmaktan alıkoyamadım kendimi.
NOT: Bu gün Akif’in resmini koyabildim ancak… Tırmanma olayının mucidi o ama yine de Murat ona rahmet okutur…Murat’ın tek başına kırdığı cevizler daha çoktur. Bununla birlikte Murat ne eder eder dayak ve disiplin cezasından sıyırırdı kendisini. Velette şeytan tüyü vardı sanki. Garibim Akif’e gelince: Yediği sopaları uc uca ekleseniz sanırım Ay’a ulaşırdı.
YORUMLAR
sami biberoğulları
Bir an önce dön aramıza artık..Özledik seni.
En son dayaklar kaldı aklımda. Eskiden ben de eli maşalı olmama rağmen kıyamıyorum çocuklara
Dayak kimseye yakışmaz diyerek noktalıyorum.
Anlattığınız diğer öyküler gibi bu da güzeldi. Çocukları televizyonla yalnız bırakıp çıkmak hataydı.
Sizi kutluyorum, selâm ve saygılar..
sami biberoğulları
Öğrencileri televizyonla başbaşa bırakmak konusunda da haklısınız...Oradaki hatam o belgesiln mutlaka izleneceğine olan inancımdan kaynaklanıyordu...Konu çok çok önemliydi çünkü.
Ne kadar tecrübeli olursanız olun mesleğiniz öğretmenlikse her gün yeni bir şeyler öğreniyorsunuz. Bu da mesleğin özelliği.
Selam ve saygılar.
Eee onlar genç.
Her ne olursa ve nerede olurlarsa olsunlar yapacaklarını yaparlar illa ki.
Selam ve hürmetle
sami biberoğulları
Nerelerdesiniz ya...Akif ve Murat gibi siz de kayboldunuz ortalıktan..Yazılarınızı özledim valla...Bizim deli İbo da yok ne zamandır...İnşallah bir olumsuz durum yoktur.
Selam ve sevgilerimle.
Ülviye Yaldızlıı
Bir bulayım geleceğim.
Biraz sağlık sorunları hepsi o kadar.
Allaha emanetsiniz
sami biberoğulları
İbrahim ERZURUMLU
İbrahim ERZURUMLU
sana yakışanı yapmışsın hocam yine gülümsettin sağol varol saygılar
sami biberoğulları
Selam ve saygılarımla.
sami biberoğulları
Selam ve saygılarımla.
eğer bu hikaye gerçekse biraz kendinizi eleştirin derim. zira olayın iç yüzünü bilmediğim için eleştirmek benim haddime düşmez.
sami biberoğulları
Bu hikaye tamamen gerçek...Kendimi hangi yönden eleştirmem gerektiği konusunda bir iki satır yazarsanız ben de aydınlanmış olurum ve size bir cevap verebilirim.
Selam ve sevgilerimle.
çok güzel bir hikaye hocam nerde okurlarsa okusunlar delikanlılıkaynı hepsi aynı filmleri izlerler dedikleri gibi babaymışsınız yüreğiniz kaleminiz dert görmesin
sami biberoğulları
Selam ve sevgilerimle.