- 3036 Okunma
- 9 Yorum
- 0 Beğeni
KIZ KURUSU
Letafet fırtınaya aldırmadan, sokağın yağmur kokan vücudunu öfkeyle ezerek hırdavatçı Abdullah’ın dükkânına daldı. Hışımla kapanan kapının ardından, küçük dükkânın içindeki tüm takım taklavat aynı anda hop oturup hop kalktı.
Dışarıdaki fırtınaya istinaden az sonra kopacak kıyamet, çok sonraları mahallelinin diline pelesenk gibi yapışıp kalacaktı.
***
Derme çatma evin soluk duvarına çakılı kalmış tabelanın üzerindeki Şeyh kuyusu sokağı yazısı neredeyse silinmek üzereydi. Evin ikinci katına kadar uzanan çınar ağacının çıplak kalmış dalları, odanın orta yerinde toplanmış kadınların arasına katılacak gibiydi. Ara sıra atılan kahkahaların arasına sıkışmış küçük çığlıklar, aralık kalmış pencerenin ardından bahçeye doğru uzanıyordu.
Somyanın üzerinde boylu boyunca yatan Letafet bakışlarını tavanın dökülmüş kirecine dikmişti. Uzun saçları somyadan aşağıya sarkmış, yerdeki kilimin üzerinde yumak haline gelmişti. Bir zamanlar kuzguni siyah saçları şimdilerde kendisine küskün ve inat daha bir beyaza esir düşmüş gibiydi. Beline kadar sıyırdığı etekliğinin ardından ortaya çıkan süt beyazı bacaklarının kıvrımlarında saklı kalmış mahcubiyet duygusu, yüzünün kızıllığına tezat öylece uyuyordu.
Mahallenin en marifetli kadını sayılan üç koca eskitmiş eski yosmalardan Kısmet, iki gözlü ocağın üzerinde kaynayan emaye tencerenin altını kapattı.
Kaynayan ağdanın önce bir tadına baktı sonra dilini şaklattı. Ardından ustalık gerektiren bir hareketle eline aldığı bir parça ağdayı tükürüğüyle ıslatıp kıvamını getirdi. Yoğrulmaktan çamur haline gelen ağdayı Letafetin hafif kıllanmış baldırına yapıştırıp bir çırpıda çekiverdi.
Derisinden kopan kılların acısıyla yerinden zıplayan Letafet çığlığı basıverdi. Kısmet üstüne çullanıp kahkahayı patlattı. Aynı anda en arsız cümlelerinden biri dudaklarından döküldü.
_ Kız Letafet. Ne ki kız bu acı. Akşam ki gerdek acının yanında.
Odanın içinde dolaşan kadınların kahkahaları çın çın ötüyordu.
Letafet biraz daha al al olan yüzünü duvara doğru çevirip kendini Kısmetin hoyrat ellerine teslim etti.
Düşlerini teslim etmeden...
Ceviz yaprağından yapılmış boyanın serinliğini saçlarında hissedene kadar yüzünün allığı soğumadı.
Yıllarca soğumayan düşleri gibi…
***
Babadan kalma iki katlı evin dışında birde emekli maaşları vardı. Babası yıllarca makinist olarak çalışmıştı. Tam emekliliğinin tadını çıkaracağı bir zamanda ansızın gelen hazin bir ölümün ardından bu dünyadan göçüp gitmişti. Babasının ölümüyle düşleriyle süslediği gelinliği formika dolabında öylece asılı kalmıştı. Parmağından çıkardığı alyansını küçük bir bohçanın içerisinde geri gönderdiğinde aslında yüreğini de bohçanın içerisine saklamıştı. Gençliğinin verdiği toyluğa kanmayıp annesine sahip çıkmış onu yalnız koyup yad ellere gitmeye gönlü el vermemişti.
Çeyiz sandığında saklı tuttuğu çeyizliklerinin her biri yılların acımasız devinimlerinde sararırken, gönlünün hangi zaman diliminde yaşlanıp çorak bir hale geldiğinin farkına varmamıştı.
Bahar geldiğinde ceviz sandığın kapağını aralar; itinayla katladığı dantelleri, kanaviçe işlemeli yatak takımlarını, rengârenk tığla işlenmiş tülbentleri, iğne oyalarını, lifleri çıkarıp havalandırır aralarına naftalin serpiştirirdi. En çok da annesinin komşu kadına dokuttuğu pembe renkteki lizözünü seviyordu. Yumuşacık ipin her bir ilmeğinde saklı duran hayallerini düşlerken saatlerce sandığının başında öylece kalıyordu. Ne vakit annesi yattığı somyadan seslenince kendini hayallerinden koparabiliyordu. Onları oracıkta ceviz kaplamalı sandığın işlemeli oymalarının arasında bırakıp, felçli annesinin yattığı odaya yöneliyordu. Ayakları zoraki sürünerek ilerlerken bedeni mıknatıs gibi çeyiz sandığına doğru çekiliyordu.
Çok değil birkaç ay sonrasında ise annesinin seslenişleri de son bulmuştu.
Letafet yalnızlığının en yoğun ve yapışkan hallerinde soluğu çeyiz sandığının başında alıyordu. Sandığın en dip köşesinden çıkardığı sararmaya yüz tutmuş fotoğrafta eski nişanlısı kendisine kocaman gülümsüyordu. Yıllar bir birini kovalarken, hayallerinde nişanlısının fotoğrafı başka adamların hüviyetine bürünmüştü. Fotoğrafta gülümseyen erkek bir gün mutlaka evleneceği erkeğin kendisiydi. Lakin yaşam insanlarıyla beraber çok acımasızdı. Hayat olduğu yerde durmadığı gibi yeni sürprizlere de meyilliydi. Gençliğinin verdiği toyluk önce dirilip ağırbaşlı hale geldi sonrasında olgun bir meyve halini aldı son yıllarda ise orta çağın çok ilerisinde bir yerlerde sürünür hale gelmişti. Sürünen bedeniyle beraber umudu, baharda açıp hemencecik dökülen kiraz ağacının çiçekleri gibi dökülmeye mahkûm kalmıştı.
Mahallenin çocukları kendi aralarında fısıldanırken kulağına kadar gelen o cümle nihayet efsane olacaktı.
O artık bir kız kurusu değil de gerdeğe girecek bir gelindi. Değilmi ya?
Gelin ata binmiş ya nasip demiş. Demişler ama Letafetin umurunda mıydı ki?
***
Hırdavatçı Abdullah babadan miras dükkânında ikindi namazını ihya etmiş secdede son duasını yaparken hiddetle çarpan kapının gürültüsünden dolayı az kaldı küçük dilini yutacaktı. Yan yatan takkesini şöyle bir düzeltip sızlayan dizlerine dayanarak zoraki ayağa kalkabildi. Çinko sobanın ardından dolanıp kapıya doğru seğirttiğinde Letafet ile burun buruna geldi. Kadının gözlerinden fışkıran öfke kıvılcımlarını görünce yutkunmakla yetindi. Ağzından yuvarlanarak dökülen kelimeler birer anlamsız heceler halinde dudaklarında takılı kaldı.
Sırtına geçirdiği arkası astarlı yeleği, koca göbeğine dar gelip düğmeleri ilik yerlerinden patlamak üzereyken oturma ihtiyacı hissetti. Lakin anında boğazına sarılan kadının buz gibi elleri buna izin vermedi. Letafetin iki dudağının arasından hışımla çıkan cümleler yaşlı adamın suratına şamar gibi çarpıyordu. Kadının ağzından fışkıran tükürükler hırdavatçı Abdullah’ın yüzünde yağmur tanesi gibi bitiyor bir süre sonra eriyip yok oluyordu.
Letafet çıldırmış gibiydi. Ağza alınmayacak cümleleri sarf ediyordu.
_ Seni şerefsiz hırdavatçı… Nasılmış bakalım bir genç kızın hayalleriyle oynamak. Az bile sana. Bak daha neler yapacağım sana.
Yaşlı adamın birileri duyacak diye ödü koparken mahalleli çoktan kapının önüne çöreklenmişti bile. Utancından yerlere geçen hırdavatçı Abdullah ansızın kafasına inen demir tavanın ağırlığıyla yere serildi. Letafet adamın kel kafasından boğazına doğru akan kana aldırmadan dükkânın kapısına yöneldi.
Kocaman şaşkın gözlerle kendisine bakan ahaliye aldırış etmeden mahalle karakoluna doğru yürüdü.
***
Babacan tavırlı baş komiser kafasındaki şapkasını ensesine doğru iterek saçsız başını kaşıyıp polis memuruna emretti.
_Yaz oğlum.
Letafet yorgun geçen gecenin ardından, bıkkın bir ruh hali içerisinde son bir kez daha anlatmaya başladı.
_ Komiser bey sandığımı son bir kez daha havalandırıp temizledim. Lakin bu kez naftalin serpiştirmedim. Haftasında evleneceğimden dolayı… Ben bu kız oğlan kız halimle hırdavatçıya kuma gitmeye razıyken kendisinin yaptığına bak hele. Gerdeğe gireceğim gece benden vazgeçti. Neymiş efendim kumam olacak Safinaz Hanım evde çıngar çıkarmışta bohçasını hazırlayadurmuş. Hırdavatçı Abdullah şerefsizi de benim namusumu boşlayıp bu işin olmayacağını bana haber salmış. Almış mı boyunun ölçüsünü şimdi?
Yaşlı komiser gülümsemesini saklamaya çalışarak cevap verdi.
_ Boyunun ölçüsünü almış mı bilmem ama Allaha şükretmen lazım ucuz kurtuldun. Adamın sadece birkaç dikişlik kafasını yarmışsın. Hazırlan hadi evine gidebilirsin. Sakın bir daha böyle durumlarda karşıma çıkma. Vallahi kodese tıkarım seni.
Letafet kuru bir teşekkürün ardından çar çabucak karakolun kapısından sıvıştı. Acelesi varmış gibi adımlarını hızlandırdı. Bir an önce evine varmak istiyordu. Aklından geçen tek düşünce dudaklarından sessizce döküldü.
_ Bir an önce çeyizliklerin arasına naftalin serpmem lazım. Neme lazım güve falan yerde sonra… Allah korusun.
SEVİLAY DİLBER
YORUMLAR
(( Seçil Nimet ))
Seviyorum seni hem unutma e mi? :)
efendim yine çok güzel bir yazı okudum sayfanızdan tamadepte oluyorsunuz yazıya derken hemen bitiveriyor uzun soluklu plsa sanki dahada güzel olacak gibime geliyor tebrik ederim sizi çok güzel kurgulanmış emeğinize sağlık saygılarımla selamlar
SEVİLAY DİLBER
sevgi ve hürmetlerimle.
çok hazin bir hikaye yazık latafete kuma olmaya bile razı istediği evlenmekmi yoksa çeyizini kullanmakmı
tebbrikler
saygılar
SEVİLAY DİLBER
güzel kalem..
sıhhatle..
Yazının tadı barındırdığı hüzünde gizli...tebrik ediyorum akıcı ve okunası idi....selamlar
SEVİLAY DİLBER
o tadı hissettirebildiysem ne mutlu bana..
sevgi ve selamlarımla..
SEVİLAY DİLBER
değilmi sayın yazarım..
sevgi ve hürmetlerimle..
SEVİLAY DİLBER
beğendiğinize çok sevindim..
kucak dolusu sevgiler..
AYSE 09
sevgimle
SEVİLAY DİLBER
sanki biraz daha işin içine cazibe katıyor gibi geliyor bana..
beğenmeniz beni mutlu etti ..selamlar..
umutlar bitince hayatta biter....hikaye bitince çok hüzünlendim....kalemin daim olsun usta saygılar
SEVİLAY DİLBER
rabbim kimsenin umudunu tüketmesine izin vermesin..
hep beraber daim olalım inşallah..
saygi ve selamlarımla..