- 2888 Okunma
- 1 Yorum
- 2 Beğeni
BEHÇET AYSAN'I ÖZLEMEK
BEHÇET AYSAN’I ÖZLEMEK*
S E L İ M İ Y E
ses ver, suların yelesini bırak aksın, söz ver
damlasın çocuk yaralarına koşarkenki şeyler
sana yeniden sus diyecekler, başla anlatmaya
olsun, kim kocaman bir ölü görmek ister
ay parçalanırken düşer tam kalbin üstüne.
tam kalbin üstüne belki bir rüzgâr getirmiştir
o şimdi tankerlerin yanaştığı yıkık iskeleye
salacak, uzak bir anı olarak orda kalsın
kadife ceketim, ağız mızıkam ve on üç yaşım
hepsi orda kalsın çok uzak bir çağ olarak.
istemem vermeyin geri dönen mektuplarımı
ağır bir tramvay, akşamüstü, çın, paşakapısı
bu saatler okul dönüşüdür, gökyüzü bile yatılı
deniz , martılar ve acı hepsi aynı yöne gider
düşlerin gündüz ve gece olarak ikiye ayrıldığı.
bir ranzaya çıkarak kırık camlı pencereden
mor sarı ışıklarla dolardı trenler koğuşa
haki battaniyelerdi sarıldığım annemin eli
ve tahta dolap kapaklarında istasyon adları
sanki bin kilometre uzakta bir şehirdi haydarpaşa.
hep onu aradım tutuşan samanların yanışını
suyun sıcak bir kan gibi külrengi akışını
siyah arabaların çektiği düşlerimin yıldızları
sessizce adıdır bir direnişin ve aşkın yalvarışı
yaşayıp yıllar sonra aynı koğuşta tutuklu olarak.
Ne zaman Behçet Aysan’ın kitaplarına girmemiş şiirlerinden Selimiye’yi** okusam; "sesler ve küller." Madımak Kıyımı yaşanmasaydı, bugün belki de elli altı yaşında olacak, daha nice şiirlere kabaracaktı naif yüreği.
Selimiye şiiri, on üç yaşında, "gökyüzü bile yatılı"yken, ağız mızıkasını yitirmemiş bir askeri öğrencinin, yıllar sonra da "çocuk yaraları"na damlayan suların mor-karanlık ağıdıdır.
Behçet Aysan’ın askeri ortaokul-lise yılları Üsküdar ve çevresinde geçmiş. Selimiye, Harem, Haydarpaşa, Çengelköy, Kuleli ve "uzak bir anı olarak orda kalsın" dediği Salacak’ta. Ben, o yıllarda ilkokul öğrencisiydim. Nerde mi? Zeynep-Kâmil İlkokulu’nda. Ahşap bir bina, Karaca Ahmet Mezarlığı’na komşu. Sonradan Halk Eğitim Merkezi oldu. 60’lı yıllarda Üsküdar’da apartmanlar yok gibiydi. Geniş bahçeler, bostanlar, yazlık sinemalar, yıldızlı geceler ve fesleğen kokulu pencereler vardı.
Hani Aysan’ın şiirindeki gibi: "Ağır bir tramvay, akşamüstü, çın, paşakapısı." Çocukluk... O zamanlar okul çıkışı, Kadıköy-Kısıklı arasında çalışan tramvayların arkasına takılırdım iki durak arası. Kapıağası’ndan Zeynep-Kâmil’e kadar. Tramvayın arkasında hep demir çıkıntı olurdu, ayak basma yeri. Bir seferinde yoktu; ellerim kesilmiş, düşüp dizlerimi kanatmıştım. Olsundu. "Sanki bin kilometre uzakta bir şehirdi haydarpaşa" annesinden uzak, esmer bir çocuğun "deniz, martılar ve acı hepsi aynı yöne gider" dediği tramvaylı, yeşil zamanlardı. Tıpkı "düşlerin gündüz ve gece olarak ikiye ayrıldığı."
Ne zaman Haydarpaşa’dan Selimiye Kışlası’na baksam; "hâki battaniyelerdi sarıldığım annemin eli" , "istemem vermeyin geri dönen mektuplarımı" diyen bir çocuğun yalnızlık ve hüzünle gölgelenmiş gözleri düşer imgelemime.
Radyoda "bir ayrılık, bir yoksulluk, bir ölüm" ü imleyen bin yıllık uzunhava. İçimi acıtan bun ve Behçet Aysan’ın "bir eflatun ölüm" şiirinden gücenik dizeler:
".....................................
söylenmemiş sahipsiz
bir şarkıyım
belki
sararmış
eski resimlerde kalırım
belki esmer bir çocuğun dilinde.
bütün derinlikler sığ
sözcüklerin hepsi iğreti
değişen bir şey yok hiç
ölüm hariç."
Sevgili Aysan, asla sahipsiz bir şarkı değilsin. Sararmış eski resimlerde kalmayacak o mahzun yüzün de . Ne zaman acıyla gelse temmuz, bir ranzaya çıkarak kırık camlı pencereden: "kim kocaman bir ölü görmek ister" diye sorduğun, Selimiye şiirini ansırım. Kırık bir veda.
Bıraktığın gibi her şey: "aynı gökyüzü aynı keder ."
İLHAN BÜYÜKCEBECİ
_________________________________
* Damar Dergisi Temmuz 2005 sayısı
** DÜELLO, Behçet Aysan, Toplu Şiirler, Adam Yayınları, Aralık 1993
KARŞI GECE, birinci basım: eylül 1983
SESLER VE KÜLLER, birinci basım:nisan 1984, (1984 Yaşar Nabi Nayır Şiir Ödülü)
EYLÜL, birinci basım: 1988, (1986 Ceyhun Atuf Kansu Şiir Ödülü)
DENİZ FENERİ, birinci basım: mart 1987, ( 1987 Abdi İpekçi Barış ve Dostluk Ödülü)
Kitaplarına girmemiş şiirleri (20 temmuz 1992, ankara tarihli DÜELLO şiiriyle birlikte sekiz şiiri.)
YORUMLAR
Bugün ilk kez paylaşmış olduğunuz şiirlerinizi okuma fırsatı buldum. Bu vesileyle bir kaç makalenizi de okudum. Şu ana değin kaleminizle karşılaşmamış olmam, bilmemem büyük bir eksiklik, diyorum...
Evet, Behçet Aysan, şair ve değerli bir bilim adamı; yıllar önce Madımakta hunharca katledilenler arasındaydı...
Ancak eserleriyle, eşsiz ruhuyla aramızda, yaşıyor ve yaşayacaktır. Tıpkı sizin bu şiirsel tasvirinizde özveriyle ve duyarlılıkla konu edindiğiniz gibi.
Şairin "Beyaz bir gemidir ölüm" şiirinden:
"sen bu şiiri okurken
ben belki başka bir şehirde
olurum
kötü geçen bir güzü
ve umutsuz bir aşkı anlatan
rüzgarla savrulan
kağıt parçalarına
yazılmış
dağıtılmamış
bildiriler gibi
uzun bir yolculuğa hazırlanan
yalnız bir yolculuğa.
çünkü beyaz bir gemidir ölüm
siyah denizlerin hep
çağırdığı
batık bir gemi
sönmüş yıldızlar gibidir
yitik adreslere benzer
ölüm
yanık otlar gibi
sen bu şiiri okurken
ben belki başka bir şehirde
ölürüm.."
Anısına sonsuz saygılarımla.
Size de varlığınız, sanatınız ve birikiminizle söylediğiniz türküler için müteşekkirim, değerli şair..
Saygılar, selamlar olsun çokça.
Tüya tarafından 18.10.2022 01:03:51 zamanında düzenlenmiştir.