HASTA VE YALNIZ
Gidiyorum...Arkama bakmadan,tek bir söz söylemeden yürüyorum.Beynimde ufacık bir hastalık içten içe bitiriyor beni.daha kaç yıl yaşayabilirim bilmiyorum.ama fazla sürmeyeceğini biliyorum
Bir sahilde yapayalnızım.İleride karanlık bir orman ve bitiminde kocaman bir dağ var. Sanki bambaşka bir dünyadayım.O kadar garip ki; çok güzel bir sahil kenarının sonu, kocaman bir karanlık orman ve yukarısı ise ürkütücü bir dağ... Artık sahil sonuna yaklaşıyorum.Kendi kendime ’Girsem mi? Girmesem mi? ’ diye sayıklıyorum.Oturdum bir taşın üstüne ve düşünmeye başladım.’Girsem; belki hayatım son bulacak, belki de bir kaç sır öğreneceğim. ’ne yapmalıyım?’ derken, kıyıya bir tekne yaklaştı. İçinde bir balıkçı vardı.O da benim gibiymiş meğer.Yıllardır ormana girememiş ve orada kendine bir kulübe yaparak yaşamanı sürdürmüş.Ama bir türlü ayağının dibindeki ormana girmemiş.’ Gel girelim’ dedim. Ürktü.Sanki önceden girmiş, başına kötü şeyler gelmiş gibi ürktü.Ama onu ürküten girerken gördüğü diğer insanlarmış meğer.Kimse geri dönememiş.Neyle karşılaşacağını kimse bilmiyormuş.Ama hayattan kopan herkes girmiş bu ormana.Birçok dedikodular var tabi.Balıkçının anlattığı kadarıyla; Bir kaçının dili tutulmuş,bazıları sakat ve delirmiş bir vaziyette geri dönmüş.Ama ne bir şahit ne de birinin onları gördüğü yok tabi.Sadece varsayım bunlar.Beni geri çeviremeyecek kadar güçsüz varsayımlar.
Bir akşam tekrar dedim:
--- Hadi balıkçı hazırlan.Sabaha yola çıkıyoruz.
--- Nereye? diye sordu.
---Artık zamanı geldi.Birde biz gidelim bakalım şu ormana.Bakalım sonunda ne olacak.Sende merak ediyorsun,biliyorum.
---Evet merak ediyorum,ama ben gelmeyeceğim.Sen gideceksen, seni engelleyecek değilim.Sen git benim rahatım yerinde. Dedi. Sanki bana bir şey ifade eder gibi konuştu.Anlamamıştım.Ama kafaya koymuştum, sabah yola çıkacaktım.Ve sabah oldu. Etrafıma baktığımda ne balıkçı ne de ortada bir tekne vardı.’Neyse’ dedim ve ilerledim ormana doğru. Girdiğim an karanlık oldu her yer ve arkadan bir ses geldiğini duyarak arkama baktım. Bir de ne göreyim! Tamamen orman,her yer ağaçlarla kaplı. Sanki ben bir gündür ormanda yürüyorum hissine kapıldım.Gizli bir kapıdan geçmiş gibiydim. Ama her halini hatırlıyorum. Sadece üç adım attığıma yemin edebilirim.Nasıl böyle bir şey oldu anlamamıştım.Belkide hastalığım git gide ilerliyordu.
Artık ormanda ilerliyorum.Yanımdan daha önce hiç görmediğim hayvanlar geçiyordu.Ama ne bana bakıyorlar ne de bir şey yapıyorlardı. Sadece benim gittiğim yolda ilerliyorlardı.Bir süre sonra onlarda kayboldu.Ve olan oldu.İlerde bir evin olduğunu gördüm.Belki ilk maceram olacaktı.Hiç bakmadan yanından geçtim.Biraz ilerledikten sonra bir ses:
--- Hey! Bayım...
Şaşırdım.Hiç kimsenin olmadığını düşünmüştüm.Arkama baktığımda yaşlı bir kadın bana bakıyordu.Kapısında dumanlar çıkıyordu ve muhteşem bir koku salıyordu ortalığa.Karnımın acıktığını hissettim ve cevap verdim.
--- Buyurun.
--- Bu ormanda ne arıyorsun. Yıllardır buraya kimseler uğramadı. Dedi. Ürktüm iyice. Kimdir? Kimin nesidir? derken;
--- Buyurmaz mısın? Soframa bir tabak daha koyabilirim. Dedi. Gitmek istiyordum. Ama korkmuştum.
--- Teşekkür ederim.Daha yeni yedim. diyerek uzaklaşmak istedim.Lakin kolumdan tutarak.
---Yapma evlat! Bayağı bitkin gözüküyorsun.Saatlerdir bir şey yememişsin. diyerek içeri soktu.Masaya bir tabak daha koyarak yemek yemeğe başladık.Yemek yediğim süre içerisinde hiç konuşmadım.Yaşlı kadın biraz kendinden, biraz ormandan bahsediyordu ki; ayağı kalkıp:
--- Ben artık gideyim. Dedim.
---Nereye gideceksin?
--- Bilmiyorum,nereye olursa artık.
--- Yolun açık olsun diyerek uğurladı beni. Korkacak hiçbir şey yokmuş meğer. Sadece yardım etmek istemiş.
Artık yola koyuldum.Uzun süre yürüdüm ve hiçbir şeyle karşı karşıya gelmedim.Sanki hep aynı yerlerden geçiyordum ki, iki yol ayrımına geldim. Hangi tarafa gideyim diye düşünmeye başladım ve bir yere oturdum.O sırada içim geçmiş ve uyumuşum. Sabah kalktım ve tekrar yola baktım.Yerde kırılmış bir vaziyette bir tabela gördüm.Sol tarafı işaret ediyordu.Altında ise ufak bir not.’DAĞA ÇIKAR.’ Oradan devam ettim.Yine bayağı bir yol yürüdüm, yokuş çıktım.Sonunda dağa ulaşmıştım.Her yer çok güzel görünüyordu. Diğer tarafından şehir gözüküyordu. Oraya doğru dalıp giderken; üzerime bir şahin saldırdı.Ondan kaçarken ayağım kayarak, dağdan yuvarlandım aşağı doğru.Gözümü açtığımda karşımda Peri Kızı gibi bir bayan oturuyordu. Her tarafım yara bere içindeydi. Değişik ilaçlar vererek, yaralarıma merhemler sürerek iyileştirdi beni. Yine gitme zamanı gelmişti, ama onun yanından hiç gitmek istemiyordum. İlerideki kasabaya kadar götürdü beni. Şehre giden arabalar buradan kalkıyormuş. Bindirdi ve şehre doğru yol aldı otobüs. Artık kendi evime dönmüştüm.Eve gittiğim an kendimi yatağa attım.
Sabah kalktığımda doktorumla görüşmenin zamanı geldi diye düşündüm.Doktoruma her şeyi anlattım.Yaşadığım her şeyi anlattığımda bana şöyle dedi:
---Hastalığın iyice ilerledi.Artık seni hastaneye yatırmak zorundayım. Dedi. Çok şaşırmıştım.
--- Neden? diye sordum.
--- Yaşadığın bütün olaylar bir halüsinasyondu.Hiçbiri gerçek değildi yani.Sen bir paranoyaksın. Unutma. Artık kabullenmelisin bunu. Dün gecede beraber polikliniğimdeydik. Yine sohbet ettik beraber. dediğinde şok oldum.Hiçbir şey demeden ordan ayrıldım.İki gün yalnız kaldığımda bende kabullenmiştim.Ben bir paranoya hastasıyım. Yani kısaca paranoyağım. Hastane yatmaya karar verdim.
Murat 23 yaşında bir paranoya hastasıydı. Hiç kabullenmemişti. Bu yüzden doktoru farklı bir yöntem düşünmüştü. Dün gece yaşadıklarının hepsi doğruydu. Doktor önce bir balıkçı,sonra yaşlı kadın ve en son bir peri kızı olmuştu.Tabi bunlar bir paranoya hastasının gördüğü halüsinasyondu. Doktor her seferinde doktordu. Ama Murat kendine göre yorumlamak istemişti her şeyi. Ve sonunda doktor amacına ulaştı.Mutlu son doktor içinde.Ama Murat artık hastanede ölümü bekleyen bir paranoya hastasıydı ve başucunda hep bir Peri Kızı vardı...
MUHAMMED YILMAZ
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.