- 2174 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
RESİM VE EDEBİYATIN HAYATIMDAKİ YERİ (2. Bölüm)
Eğitim sistemini yargılamak haddim değil, ama inanıyorum ki işsizlik sayısını azaltmak ve ekonomiyi yükseltmek adına kalifiye elemanların yetişmesi şart.
Öğrencilerin İlköğretimden sonra başarılı olunduğu dallar ve derslere göre yönlendirilmesi için meslek okullarının çoğaltılması gerektiğini hep söylemişimdir.
Heves ve istek duyduğum derslere eğilimimin daha fazla olduğunu ve çocukça düşüncelerle diğer derslere karşı sonunu düşünmeden alakasız kaldığımın, sonrasında her sınıfı ikişer defa okuyarak büyük pişmanlıklarımı biraz utanarak belirtiyorum. Ve bunu birazda eğitimde ki düzensizliğe bağladığımı okul yaşantım ile örneklendirip altını kalınca çizmek isterim.
Okul eğitiminin yanı sıra aile içerisindeki eğitiminin de ileri yaşamda başarıyı kısıtlama anlamında önemi çok büyük.
Baskıyla ve dayakla derse zorlanan bir öğrenci, korkuyla doğru bildiklerini ‘’ acaba’’ korkusuyla ifade edememenin sıkıntısını ve beraberinde kendisine olan güvensizliği getirdiği gerçeği tartışmasızdır.
Ben, yaşadıklarımdan bir pay çıkararak dile getirmeyi uygun gördüm.
Hala daha, ‘’acaba’’ kuşkusu ile yaptığım bazı eleştiri ve yorumların ‘’mantıklımı değil mi?’’ diye ikilem içine girmekten kendimi alamıyorum.
*******
Artık, İlkokul bitmiş ve ortaokula başlamıştım.
İlkokulda tüm derslere aynı öğretmen girdiği için genellikle kendi resim becerimi sergiliyor öğretmenimden teknik bilgi almak sadece anlatımla sınırlı kalıyordu. Bu nedenle görsel anlamda haliyle bir şeyler kapmak imkansızdı.
Ortaokulda tamamen her dersin ayrı ayrı öğretmeni olması ve her öğretmenin kendi dalında eğitim vermesi, bilgileri daha mantıklı bir şekilde öğrenmeme ve başarı sağlamama daha fazla katkı sağlıyordu.
Resim öğretmenim yeteneğimi hemen fark etmişti.
Teknik yöntemleri kimse göstermeden tamamen doğa üstü bir yetenekler sergiliyor, kalem tutuşumdan fırça darbelerine kadar tüm çalışmalarımı iç güdüsel olarak yapıyordum.
Bu çalışma öğretmenimi hayretler içerisinde bırakıyor, öğretmenler odasında diğer branş öğretmenleri ile hakkımda övgüyle bahsediyor olacak ki! Hemen hemen her ders bir öğretmen izleyici olarak gelip benim çalışmalarımı pür dikkat seyredip aferin ile ödüllendiriyordu.
Resim öğretmenim diğer ders verdiği sınıflarda çalışmalarımdan sık, sık örnekler vermesi okul içerisinde tanınan bir öğrenci konumuna sokmuştu. Başarımı kıskanan birileri tarafından resim klasörüm çalınmış ama çalan her kimse anlaşılacağı korkusuyla not alma niyetiyle ödev olarak sunma cesaretini gösterememişti.
Hemen, hemen çoğu çalışmalarım okul içerisindeki sergi panosunda yerini alıyordu. Bununla da kalmamış henüz orta ikinci sınıf öğrencisi iken birkaç tane resmim, ülkeler arası karma resim sergisinde, Japonya da hem Türkiye yi hem de okulumu temsil etme sevincini bana yaşatmıştı.
Aradan çok uzun zaman geçmişti. Lise tahsilimi dahi tamamlamıştım. Aynı binada oturan komşumuzun kızı elinde büyükçe bir zarfla gelmişti. Bu nedir diye sorduğumda, zarfı açarak içindeki resimleri çıkardı. Bunlar yıllar önce Japonya da sergilenen resimlerimdi.
Öğretmeni övgüyle ‘’Okulumuzun gururu’’ diye benden bahsetmiş, komşumuzun kızı ‘’ ben tanıyorum aynı binada oturuyoruz’’ sözü üzerine, selam ve sevgilerini de ekleyerek hatıra olarak saklar düşüncesiyle resimleri bana ulaştırmasını rica etmiş komşumuzdan.
Yıllar geçmesine rağmen mezun olduğum okulda hala tanınıyor olmak bana büyük bir mutluluk yaşatmıştır.
***
Resmin yanı sıra Türkçe ve müzik derslerine karşı içten gelen bir sevgi vardı. Bu sevgi hevesle birleşerek başarım gözle görülür hale geliyordu.
Türkçe dersinde, dersimi pür dikkat dinliyor, defterimi son derece temiz ve itinayla kullanıyordum. Hatta ders içerisinde anlatılanları, karalama defteri olarak adlandırdığım defterime not alıyor eve gittiğimde büyük bir titizlikle asıl deftere aktarıyordum.
Defterimin köşe kısımlarında en küçük kırışıklık olmadığı gibi silinti izine dahi rastlamak mümkün değildi.
Ders öğretmenimin ödevleri kontrolü esnasındaki kırmızı kalemle atmış olduğu imzalar benim defterimde diğerlerine nazaran farklıydı. Yıldızlı imzalar alıyordum. Çoğu zaman öğretmenim defterimi alarak diğer ders verdiği sınıflarda ‘’örnek öğrenci nasıl olunur’’ şeklinde gösterip benden övgüyle söz ediyordu. Buda beni gururlandırıyor ve daha verimli şekilde çalışmamı sağlıyordu.
O dönemde seçmeli dersler vardı ve iki tane seçmeli ders seçmem gerekiyordu. Ben KOMPOZİSYON ve MÜZİK derslerini seçmiştim.
Kompozisyon dersine ayrı bir öğretmen girmesine rağmen hiç yadırgamamış yine aynı titizlik, tertip ve düzen içerisindeydim. Verilen ödevleri itina ile yerine getiriyor yazılarım ve düşüncelerimle yazdığım kompozisyonlarla öğretmenimin gözüne girmeyi başarmıştım.
Şiir yazmaya bu dönemlerde başlamış bu sayede edebiyata olan ilgim edebiyat sevgisiyle yoğrularak okuma, yazma ve inceleme yapmayı alışkanlık haline getirmiştir.
****
Müzik dinlemeyi seviyordum. Halk müziğine karşı ayrı bir sevgim vardı küçük pilli radyomu başucumdan ayırmıyor hatta uyumak için uzandığımda kısık bir şekilde açıp, dinlerken uykuya dalıyordum.
Seçmeli olan müzik dersini tercih etme amacım başkaydı. O yaşlarda ilgi duyduğum kız arkadaşım müzik dalındaydı ve ona daha yakın olmak adına seçmiştim.
Bu derste mutlaka bir enstrüman seçmem şarttı. Halk müziğine ilgim nedeniyle bağlamayı tercih ettim.
İlk defa elime alıyordum bağlamayı. Temel tutuş ve vuruş tekniklerinin ardından basit halk türkülerini öğrenmeye başlamıştık. Müzik dinlemeyi sevmenin yanı sıra müzik kulağımın hassas olduğunu bu sayede keşfettim. Bağlama üzerindeki seslerin yerini çok çabuk kavramış ve dinlediğim bir ezgiye rahatlıkla eşlik edebiliyor, yeteneğimi hızla geliştiriyordum.
Kendimi dahi hayretler içerisinde bırakan bu hızlı gelişme sonrasında ilk defa elime aldığım bağlamayla yıl sonu okul etkinliklerinde kurulan Türk Halk Müziği Korosuna ‘’Baş Bağlama ‘’ olarak seçilmiş, başarımı kalabalık bir izleyici kitlesiyle paylaşma imkanı bulmuş ve hem çalıp hem söyleyerek solo performansımla da büyük alkışlar almıştım. İşte o alkışların verdiği mutlulukla müziğe karşı daha da ilgim artmış imkanlarım dahilinde önce Bas gitar sonrasında bağlamanın en kalın teliyle Türk Sanat Müziği parçaları çalmayı denemiş, başardığımın farkına varınca mızraplı tambur alarak ağırlığımı musikiye kaydırmıştım.
****
Devam edecek
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.