- 2939 Okunma
- 3 Yorum
- 0 Beğeni
BEN GİYDİRDİKÇE SOYUNUYORDUN SEN!!!
İpte unutulmuş çamaşır gibiyim. Kaç kez kurudum, kaç kez ıslandım yağmurlarla, kim bilir kaçıncı donuşum ayazlarda ve daha kim bilir kaç kez bir nebze güneşe özlem çekeceğim çözünmelere?
Ben seni adam diye sevdim oysa, adam olduğun için, gibi değil, adam gibi değil, adam olduğun için!..
Ne büyük yanılgıymış oysa, nasıl da görememiş, nasıl da hissedememişim, hayretler içerisindeyim bu gün… Gibi bile değilmişsin oysa…
Geliyorum demez aşk. Haber vermez, fırsat vermez hesap kitaba, gözlemlemelere, muhasebelere fırsat vermez. Aniden gelir, serseri kurşun gibi gelir de vurur. Hem de hiç beklemediğin anda…
Sersemletişiyle, şaşkınlığıyla göremezsin avaz avaz bağırışını yanıldığının. Adamdır çünkü yıllardır özlediğin. Adama, insana yakışır olanı beklemişsindir yıllardır. Yanıltır seni o özlem, perdeler gözlerini gerçeğin avazına, tüm sayhalayışlara kapatır kulaklarını da ne görebilir, ne de duyabilirsin gerçeğince. Özlediğini yakıştırır, beklediğini giydirirsin o yanıldığını bilmediğine…
Zaman ilaçtır derler ya, itirafçıdır da aynı zamanda, gerçeklere ışık tutucu, aydınlatıcı!..
Bir bakarsın o özene bezene giydirdiğin elbise uymuyor o sevmelere kıyamadığın adama. Sarkıyor her yerinden, bol geliyor, süklüm püklüm yerlerde rezilane!..
Sen toplamaya çalışırsın, temizlemeye eteklerini, giydirdiğini daraltırsın biraz, biraz da istersin ki o uysun elbiseye, küçük gelmesin, doldursun giydirdiklerini en güzelinden, beklersin, umutlar yeşertirsin bekleyiş sürecinde ama nafile, o inadına küçülür, inadına daralır o elbiseye uymak yerine… Hatta yok da olur bir gün, hiç var olamamışçasına.
Elinde elbise bir başkasını beklersin giydirmelere…
Yıllarca, defalarca sürer bu giydirip soyunmalar!..
Beklersin, beklersin, beklersin…
Bir gün usanırsın, kahrolursun o boş elbiseye bakışla. Uyduramayacağını da anlar, oturup da beklemeleri terk edip alırsın eline makası paramparça edersin o güzide elbiseyi, tüm kapılarını da kapatıp bırakırsın beklemeleri…
Yalnızlığın dingin kucağında, ara sıra depreşse de özlemlerin, bastırır, baskılar, taşlar basarsın bağrına…
Sahte sevgili gibi soğuk ama hiç değilse, sahtekar değil diye!..
p.r.alkan
YORUMLAR
ne güzel de paylaşmışsın içinden geçenleri... Nasılda net anlatmışsın üşümüşlüğünü ve yalnızlığını... Bekleyişler,beklentiler,sonunda ki hüsranlar.Hep biz insanoğlu içindir... Sabretmek, sabredebilmek en büyük olgunluktur.Tebrikler.Beğeniyle okudum.
perihan reyhan ALKAN
seni benim kadar anlıyan oolmazheralde amakadınların çocu aynı galiba evet gözünde büyütürsün adam sandığın aşkının oysa o küçük gelir belki dersin yanımda aşkımla büyür oda ozaman elbise olur ama nafile büyüceğiyerde dahada küçülür elbiseye uyucak adamda arıyamazsın evlisindir busefer elbiseyi küçültürün sen küçülmeye çalışırsın amaolmaz alışmadığın bilmediğin şeyi yapamazsın sonunda elbiseyi bir askıya asarsın saklarsın gardolabın en dibine ve yaşlandığında br gün çıkartır bakarsın elbiseye senin gözlerinin ışığı gibi solmuştur elbisenin rengi senin yüzündeki kırışıklar gibi atıldığı yerde kırışmıştır elbisen ve orada durup beklemekten unutulmaktan lime lime olmuştur dersin ben belki ona tekrar bu elbise olurda giyer diye boşuna bekletmişim ve gereksiz çöpgibiıvır zıvır gibi atarsın çöpe yıllardır sol tarafında sakladığın hayellerinle birlikte yazınızı çok beğendim yorumda uzun oldu heralde özür dilerim
perihan reyhan ALKAN
sevgili dostum, uzun zamandır yazılarınızı okuyor, yorum yazmasam da, kendimce beğeni ya da yergilerimi yapıyorum affınıza sığınarak. Bu -öykünüz diyorum, galiba o niyetle yazılmış - yazınızın adı ve ilk cümlesi, maalesef içi doldurulmadan öylesine bırakılmış gibi geldi bana. Zira,
" İpte unutulmuş çamaşır gibiyim. Kaç kez kurudum, kaç kez ıslandım yağmurlarla, kim bilir kaçıncı donuşum ayazlarda ve daha kim bilir kaç kez bir nebze güneşe özlem çekeceğim çözünmelere?" ŞİMDİ, BÖYLESİNE SANATIN İMBİĞİNDEN SÜZÜLMÜŞ BİR GİRİŞ, ANCAK BU KADAR ÖKSÜZ BIRAKILABİLİR...
perihan reyhan ALKAN
İlk tümcemin içinin boş kaldığını ifade etmişsiniz. Şöyle bir okuyanlara, ilk bakışla, ayrı ve havada kalmış gibi görünse de, dikkatli okuyanlar, onun giriş tümcesi olup sonrasının ise bu ilk tümcenin açıklaması ve nedenleri açıklama olduğu görülecektir.
Tek başına öykü de değil efendim bu yazının türü.
Giriş mensure, sonrası da öykünüşüyle ve mektup türünün de kullanılışıyla, mensure ve mektup öykü olarak değerlendirilebilir.
O nedenle, öksüz kalmadı efendim, üzülmeyiniz, hem analı, hem de babalı ve dolu dolu...
İlgi ve görüş bildiriminize teşekkür ediyor, selam ve saygılarımı iletitiyorum size efendim.