LAHEY'DE BİR KÜLTÜR GECESİ VE ALAYINA İSYAN !..
Bu gün Türklüğün kara günü olmasına rağmen yine de moralimizi yüksek tutalım diye Lahey’de Ülküdaşlarımızın tertiplediği kültür gecesine gidelim dedik, gittik! Aslında Atsız Atamızı 36 yıl önce kaybetmenin acısını yüreklerimizde yaşarken! Şu günlerde Türklüğün öksüzlüğüne isyanlarımız baş kadırırken, dik duruşumuzun onurunu doyasıya haykıralım, yaşayalım diye gittim kültür gecesine. Söylediği türkülerle, şiirlerle gönüllerimize taht kurmuş Ali Kınık olmasaydı gitmezdim. Bir de; Türklüğün yürekli sesi, MHP milletvekili Sinan Oğan beyin gelmesi ve onun söyleyecekleri ile kanayan yüreğimize merhem olacak, umutsuzluklarımıza yürek aşısı yapacak diye de gittim.Değerli bir milletvekilimiz, davasından taviz vermeyen erkişiyi dinlemek bizim için şerefti. Hollanda’daki ülkücü hareketin yetiştirdiği yılmaz, yıkılmaz sesi Gökhan Tekin’in ve güzide bayan sanatçılarımızdan Zeynep Başkan, Seval Güleş, söyledikleri memleket türkülerinde VATAN soluklanayım diye gittim... Gurbet acılarını unutmak adına oradaydım...
Fakat; dünlerin o muhteşem ülkücü hareketin coşkusundan, neşesinden, haykırışlarından eser yoktu... Başbuğun yetiştirdiği, ruh verdiği teşkilatların, teşkilatçıların ne kadar çok zaafa uğradığını gördüm. Ülkücü Hareketin marşlarının topluca söylendiği, salonun her karışının bayraklarımızla, bozkurtlu flamalarla süslendiği, gençlerin hep bir ağızdan haykırdığı ’Ölmez bu hareket, ölmez bu dava’ marşları küskün, yetim kalmıştı bugün!.. Salonları tıklım tıklım dolduran Bozkurt yürekli yiğitlerin, Asenaların ’BAŞBUĞLAR ÖLMEZ’ haykırışlarını aradı kulaklarım. Hınca hınç dolan salonlardaki ruhun tükenmişliğine donup kaldım! İnanamadım!.. Yürekli, dik duruşlu ALPEREN ruhlu sanatçımız, göz bebeğimiz ALİ KINIK ve birbirinden değerli sanatçılarımız memleket kokuları getirecek gurbete, milletimizin gerçek sesi Sinan Oğan bey sesimize kulak vermek için gelecek Lahey’e... Kültür gecesine binlerce ülküdaşım iştirak edecek derken, salona baktığımda topu topu 200 kadarcık kişi gelmiş! Hayretler içinde kaldım! Dedim ya; ruh ölmüş, öldürülmüş!.. Ülkücü Hareket bu değildi! ’Ya sinmişlerdi, ya da sindirilmişlerdi’ diye düşünmeden de edemedim!..
Salona gençlik yıllarımın coşkusu ile girdim. Dudaklarımda marşlarımızın ahengi vardı ve ’Çankaya yokuşunda Asya’nın Bozkurtları’ marşı, yüreğimde harlanan ülkü ateşini daha da körüklüyordu. Bu marşımızı mırıldanarak adım attım içeri. Hayalimdeki kalabalıktan eser yoktu! Salonun geniş holüne incik-boncuk, tabak, eşarp, oyuncak satıcı tezgahları kurulmuş. Kahve, çay ocağından yükselen buharların arasında görevlerini ifa eden delikanlılar gelenlere ikramlarda bulunuyorlardı. Kültür gecesini düzenleyen vakfın görevlendiridiği yiyecek, içecek satıcıları kalabalıkları (!) beklercesine tam tekmil hazırlanmışlar... Usulca salona süzülüyorum. Sahneye koskocaman bayrağımız ve üç hilal asılmış. Bir kaç tane de ruhu söndürülmüş pankartlar... Ötesi yok!
Salonun kapasitesi beş yüz kişilik sanırım. Ama salondakileri görünce içime bir acı çöktü ki; sormayın gitsin! Bayan kardeşlerimiz kendilerine ayrılan yerlere oturmuşlar programın başlamasını bekliyorlar. Gençler küçücük grup halinde bekleşiyorlar. Görevli gençlerin telaşlı koşturmaları, fondan verilen Ali KINIK türküleri... Salonda sessizlik hakim. Geçmiş yıllarıma uzanıyorum garipliğimle... Bu teşkilatları kuran, gecesini-gündüzünü vermiş biri olarak şaşkın şaşkın etrafıma bakınıyorum bir yabancı gibi... ’Ağabey hoş geldin’ sesini duymak istiyor kulaklarım ve gönlüm.
Nerdeeee?! Vafa duygusunun esamesi görünmüyor. Kayıp!..
Yıllarını ve ömrünü ülkücü harekete vakfetmiş biri olarak duruma içerlesem de, sonuçta ben ’ülkücüyüm’ diye kendime teselli veriyorum. Ben hiç bir zaman kişileri baz almadım. Kişilerin ahde vefasızlığına aldırmadım bile. Ülküdaşlarımın bana değil, davaya saygıları olsun istedim hep. Gönlünü ÜLKÜ ATEŞİ ile yakmış ülkücüyüm ben! Şahışların yanlış tutumları davamızı hangi noktalara getirdiği üzdü beni. Ehliyetsizlerin elinde ne hale getirilmiş davam. Bağıra bağıra ağlamak isterken, tansiyonuma hakim olmaya çalışıyorum...
Bu olumsuzluklara rağmen, hatır gönül bilen bir kaç ülküdaşımla hasbihal etme şansınıda buldum. Benim gibi ömrünü ülkücü harekete adamış, uzun yıllar davamız adına birlikte koşturduğumuz, başka bir şehirden 20 arkadaşı ile koşup gelen Ali Cerit gardaşımla kısacıkta olsa eski günlerimizi yad ettik ve bu günlerin acılarını paylaştık! Gerçek bir ülkücü olan arkadaşım Ali Cerit beye de, bulunduğu şehrin teşkilatı, onun haksızlıklara net tavır koymasından dolayı pek istemediklerini, teşkilata gelmemesi için imalı hareket ettiklerini söyledi. Moralini bozmamasını, bizler dava adamı, kişilerin adamı olmadığımızı izah ettim. Aslında binlerce arkadaşımızda aynı dert! Biran önce yaramıza neşter konmasını istiyor gönüller...
Salonda bazı teşkilat başkanlarını aradı gözlerim. Merak ettim neden gelmediklerini. Bir kaç kişiye sormama rağmen bilmediklerini söyleselerde, ben kestirmiştim neden gelmediklerini. Sezgilerim hayatım boyunca beni yanıltmamıştı.
Kimlerden mi bahsediyorum?
Hollanda Azerbaycan Türk Kültür Derneğinin onurlu başkanı; Türklüğün Hollanda’daki uç beylerinden, sözünün eri İLHAN AŞKIN’dan! Derneğin bünyesinde kurulan TURAN GENÇLİK TEŞKİLATI başkanından... İki değerli ülküdaşlarım, dernek başkanlarımız; kültür gecesine davet edilmeyişleri beni çok üzdü! Davet edilmediklerini telefon konuşmamızda söyleyince İlhan başkan, beynimden vurulmuşa döndüm! Ülkücü, Türkçü başkanlarımızı neden davet etmemişlerdi kendilerini ülkücü sanan teşkilat? Bu husumet neydi?
Ne tuhaf değil mi?
Ve ülkücü hareketin beyni olan arkadaşlar sudan bahanelerle teşkilatlardan uzaklaştırıla uzaklaştırıla tüketiliyordu! Bir teşkilatta ruh öldürülürse, teşkilatın cenaze evinden bir farkı kalır mı? Matem evinde moral, çoşku olur mu? Sessizliğin, gayesizliğin çöktüğü teşkilatlar BAYKUŞLARIN TÜNEK YERİ OLMAZ MI?
Onca umutsuzluklara rağmen kulağım Ali Kınık ülküdaşımızın söylediği türküde...
İNADINA İSYAN, ALAYINA İSYAN!..
Buruk bir üzüntüyle gecenin ışıkları karartılıp salondan ayrılırken; dudaklarımdan dökülmesine engel olamadığım marşımız sokaklara dalga dalga yayılıyordu;
Yufka yüreklilerle çetin yollar aşılmaz!..
...
...
Hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum, uzaklardan!..
Zafer Direniş
...
12 Aralık 2011 Pazartesi 01.30 Lahey