- 3554 Okunma
- 5 Yorum
- 0 Beğeni
ÖLMEK NE DEMEK ANNE?
Yıllar önceydi. Henüz hayatı değil etrafımı tanımaya başladığım zamanlarımdı. Bir kış sabahıydı. Saçaklardan buzullar sarkarken uyanırdık sabaha. Her sabah perdeyi daha çok kar yağması dileğiyle araladığım zamanlar… Seher vaktinde uyanan annemin gürül gürül yaktığı sobanın yaydığı sıcaklıkla uyandığım sıcacık zamanlar… Ellerimi hissetmeyene kadar kardan adamlarla arkadaşlık ettiğim zamanlar… Parayı, satılmışlığı, ihaneti, malı mülkü tanımadığım o yağan karlar misali saf ve pak olduğum zamanlar… Gördüğüm her şeyi merak ettiğim ve merak ettiğim her şeyi sevdiğim safiane zamanlar… O sabah gözlerimi açtığımda dışarıdan gelen iniltili sesti bu sefer kar yerine bana perdeyi aralatan… Beklide ilk kez idrak ederek duyduğum o ses… Evimizin o başköşesinde duran radyodan duyduğum namelere hiç benzemeyen o ses. Esselatü vesselamu aleyk…
Ezan değildi bu peki neydi. Tek öğretmenim annemdi o zamanlar. Sorularıma yarım yamalakta olsa bir tek annemdi cevap veren. Yatağımdan fırlayıp kendimi boyumu aşan karların o soğuk bir o kadarda tatlı kollarına bıraktım. Yolu yara yara ahır kapısını zar zor itekleyip kendimi bıraktım o çok korktuğum kokulu mekâna. İneğin memelerinden o nurani sütü boşaltan annemi aradı hemen gözlerim. Çok büyük bir hadiseyi haber vermeye inmiştim o eliöpülesinin yanına:
- Anne anne duydun mu hoca ezanı yanlış okudu, dedim.
Hüzünle karışık şefkatliydi bugün annemin sesi: “o ezan değil, sala’ydı” dedi. Ve ardı arkası kesilmeyen sorularımın cevaplarından çıkardığım sonuç: “biri ölmüştü” ama ölümde nesiydi.
Annemin sırtı beklide karnından daha çok taşımıştır beni. Kar yağınca kar yüzünden, güneş olunca sıcaklık yüzünden, gece olunca görmez düşerim yüzünden hiç inmedim nerdeyse sırtlarından. Bu günde yine o en çok sevdiğim yerindeydim: sırtında.
Karları yara yara cenaze evinin yollarını arşınladık her adımda. Yolda yüzlerinden hüzün akan, sigaralarının dumanından havaya sıkıntı ve efkar karışan amcalarla rastlaştık. Üzgün kadınlar eklendi annemin arkasına. Hepsinin dilinde üç kelime “Allah rahmet eylesin” , sonrası suskunluk…
Menzilimize vardığımızda avazı çıktığı kadar bağrışıp ağlaşan kadınlar yüzünden küçük yüreğime düşen korkuyla daha bi sarıldım annemin sırtına. Evin içi ağlaşan kadınlarla doluydu, dışıysa ketum erkeklerle… O korktuğum olmuş ve annem beni sırtından indirmişti şimdide. Eteğine sarılıp hiç adım dahi atmadım bir milim bile öteye. Sesi gür biri girdi kadınların arasına, hanımlar burayı boşaltın birazdan mevtayı yıkamak için geleceğiz, dedi. İkişer üçer çıkıp gitti kadınlar. Kadınlar çıktıkça beyaz bir örtüyle örtülmüş üzerine de kocaman bir bıçak konulmuş onu gördüm o anda. Beni kucaklayıp sırtlayan annemin varlığını bile unuttum o anda. Gözlerimi, aklımı, zihnimi yerde yatan adamda bırakıp çıkmıştık oradan. Eve dönerken az buçuk firardaki aklımın geri döndüğünü hissettim ve yine sordum anneme. “ölmek ne demek anne?”
YORUMLAR
Bu soruyu ben de sık sık sorardım. Hele çok sevdiğim bir arkadaşımı kaybedince her gün sorar olmuştum, "O nereye gitti?" diye ama aldığım cevap hep "öldü" olurdu. Ölümün yok olmak olduğunu anlamıştım garip bir şekilde. Oysa ölüm, tıpkı doğum gibi bir şey. Bir dünyadan diğerine göç etmek.
Yazı güzel. Anlatım mükemmel. Yalnız dikkat edilmesi gereken birkaç husus dışında, bazı ayrı yazılması gereken ekler birleşik yazılmış. Belki dikkat dağılmasıdır.
Tebrikler yazar arkadaşım, saygılar.
metin_ardıç
Emine UYSAL (EMİNE45)
Yazmaya devam. Yılmak yok.
metin_ardıç
ölüm güzel şey budur perde ardından haber
hiç güzel olmasaydı ölür müydü peygamber?
yorumunuz ve zahmetiniz için teşekkürler, saygılarımla...
ölüm soğuk ölümkorku Allah hayırlı ölümler versin Allah öbür tarafat bize şefeat eğlesin amin yazı çok anlamlıydı tebrikler