- 1018 Okunma
- 13 Yorum
- 0 Beğeni
EVRAN -1 -
KALBİM TİKİ TİKİ FOR YOU BECAUSE I LOVE YOU.
12 Eylül 1980 ihtilali yapılmış, ortalık sütliman olmuştu. Artık her gün yaşadığımız ölüm korkusu olmadan rahat rahat bir yuva kurabilirdim. Eh eş dost da sağolsun adeta beni evlendirme yarışına girmişti. Neredeyse her Allah’ın günü yeni bir kısmet buluyorlardı. Maşallah her bir kısmetim de öyle yemekler yapıyordu ki parmaklarımı yerdim…Öyle güzellerdi ki bir bakanın bir daha bakası geliyordu…Öyle hamarattılar ki bir saniye bile kıçlarının üzerine oturduklarını gören olmamıştı…Boy desen onlardaydı, endam desen onlardaydı. Velhasılı bir cins-i latifte ne ararsan vardı benim için seçilen aday adaylarında. Gel gör ki ben sanki matah bir şeymişim ya da bulunmaz Hint kumaşıymışım gibi ‘’Nayııırrr nolamazzz ‘’ diyor da başka bir şey demiyordum.Madem ki Yirmisekiz yaşıma kadar hayatımda bir kez olsun şöyle gönülden ‘’Ohh’’ çekmemiştim o halde öyle biriyle evlenmeliydim ki her kes ‘’ Helal olsun Sami’ye durdu durdu turnayı gözünden vurdu ‘’ demeliydi…Kısacası evlenmiş olmak için evlenmek istemiyordum.
1981 yılında okulumuzun katibi ve mutemedi Süleymanla aramızda bir gün şöyle bir konuşma geçti :
-Ya hoca gel seni evlendirelim artık.
-Oğlum buldunuz da hayır mı dedik?
-Var var merak etme ..Benim bacanağın bir kızı var…İstersen bakalım…Finike’de oturuyorlar.
-Tamam lan …Bakalım anasını satayım…Bakarsın olur…
Aslında hiç mi hiç sanmıyorum…İsteteceğimiz kız Süleymanın bacanağının kızı…Yani Süleymanın hanımı kızın üvey de olsa teyzesi oluyor…Bu teyze öyle ahım şahım bir güzelliğe sahip olmadığına göre yeğeni de mutlaka onun gibi renksiz, kokusuz bir şeydir diye düşünüyorum ama maksat o güne kadar görmediğim Finike’yi görmek bu bahaneyle…Hem kızın babası Fethiyeli …Bu durumda methini çok duyduğum Fethiye’yi de görmek için de bir bahanem olur…Bir ayağımız da Fethiye’de olur…Bir zamanlar babamın çok fındıklar kırıp da evde ballandıra ballandıra anlattığı Fethiye’de…
1981 in şubat tatilinde Finikeye gittik Süleyman ile…Oradan Hasyurt Beldesine…Oradan da Koruca Köyüne…Önünden su kanalı geçen kerpiçten, iki göz, pencerelerine naylon çakılmış, önünde üç dönüm domates serası olan bir evin kapısını çaldık. Kapıyı Çevrede ‘’ Hazır ‘’ namıyla maruf Kayınpeder adayı açtı… Rasık Dermenci…( Nüfusa göre Rasih Değirmenci ) Arkasından Kayınvalide adayı eşi Havana( Nüfusta Havva Ana )Benimkinin üvey annesi…Ve on iki-on üç yaşlarında çakır gözlü çok güzel bir kız : Sadife ( Baldız adayı )…Üçü birden dışarı çıktılar.
Sadife’ye takıldı gözüm…Bu kuş uçmaz, kervan geçmez yerde böyle nadide bir orkidenin ne işi vardı…O ne güzellikti öyle…Ablası da bu kadar güzelse… ‘’ Oğlum Sami haydi yine iyisin’’ diyorum kendi kendime…
Süleyman daldı direkt lafa:
-Bacanak, bu arkadaş Manavgatta bizim okulda öğretmen. Biz Allah’ın emriyle Münire’ye talibiz.
-Hoş geldiniz bacanak…Allah ne yazdıysa o olur. Lakin kızı daha dün bir başkası istedi. Onlara cevap vermedik henüz. Şimdi kıza sorarız hangisini isterse o olur…Ya da ikisi de olmaz…Ama bana kalırsa hoca olmaz çünkü benim kızın okuma yazması bile yok. Ayrıca hoca şehir çocuğu benim kız köy çocuğu uyuşamazlar…Benim kız bilmez mesela şehir yemeği filan.
İçimden ‘’ Ulan sanki biz de bayıldık kızına ‘’ diyorum ya öte taraftan da ‘’ya Sadife kadar güzelse’’ diye merak ediyorum…Takmışım bir kere güzelliğe…Başka hiç bir şey düşündüğüm yok. Ayrıca kız eğer bu kadar güzelse bakalım benim gibi bir topalı beğenecek mi? Bir korkum da bu. Çünkü bu güne kadar pek çok kız sırf bu yüzden reddetmişti beni…
İki dakika sonra Münire evin kapısında beliriyor elinde bir balta ile…Seraya girecek ve seradaki sobalar için odun kesecek…( Sonradan öğreniyorum ki seranın tüm işlerini tek başına o yapıyor..) Aman ya Rabbim o ne güzellik öyle…Sadife’ye orkide dedim ya buna ne demeli bilemiyorum. Ama görüp gördüğüm sadece bir kaç saniye…Dalıyor seraya ve gözden kayboluyor. O günkü Finike maceramızın hepsi bu kadar?...İki bardak çay, bir kaç tane kaymaklı püskevit.Ve hayallerime takılmış olan sarı saçlar, mavi gözler..
Ertesi günü bu macera tüm okulda duyuluyor ve ben anlatıyorum benim sarı saçlı mavi gözlüyü…Sanki gerdeğe giriyormuşum gibi her kes sırtımı yumrukluyor..’’Yakışır Sami’mize ‘’ diyerek.
Bir hafta sonra yine Koruca Köyündeyiz…Telefon gelmiş çünkü Süleyman’a ‘’ Hocayı da al gel ‘’ diye…
Öğretmenliğe başladığımdan beri giydiğim tek takım elbisemi ev sahibim kurutemizlemeci Hasan Abinin dükkanında bedavadan temizletip ütülettiriyorum…Gömleğimi ev arkadaşım Hasan ütülüyor…Ayakkabılarımı boyayan diğer arkadaşım Mehmet’in yeni aldığı kravatı, montu giyiyorum. Yine Mehmet’in traş losyonunu yüzüme, koltuk altlarıma bol bol fıslatarak ve diğer komşularımın ‘’ Hocam gazan mubarek ola’’ dualarıyla ve de bir kutu lokumu koltuğum arasına sıkıştıraraktan, dudaklarımla kulaklarım birleşmiş bir halde yola koyuluyoruz.
Arkadaşlarımdan Hasan ve Mehmet de bekar…Mehmet askerlikten sonra hemen evlenecek de Hasan evlenme fikrine şiddetle karşı…Hatta ona da benim gibi kısmetler bulmasınlar diye ‘’Ben hadımım kusura bakmayın ‘’ diyerek engellemiş kendisine kısmet bulunması işini…Ona göre bekarlık sultanlık…O kadar söylüyorum : ‘’ Oğlum sen hiç kendi donunu kendi yıkayan sultan gördün mü? ‘’ diyorum ama aldırmıyor.
Her neyse varıyoruz Finike-Hasyurt’a…Oradan da tabanvayla Koruca’ya…Beş kilometre yolu her halde beş dakikada alıyoruz…Elvan ABCD yanımda halt etmiş…Uçuyorum adeta…
Sonunda Rasık Dermenci Han Hazretlerinin karşısındayız. Nam-ı diğer Hazır…Kim, nerede bir ziyafet tertip etse mutlaka orada hazır ve nazır olduğu için bu lakapla anılan kayınpeder adayının huzurunda yani.( Bu arada belirteyim daha önce bahsettiğim Alııı Öz değil, üvey babaydı )
Bize önce Hazır ünvanını nasıl aldığını anlatıyor: Bir akşam o çevrenin dağlarında dolaşırken bir bakıyor bir kaç ehlikeyf çekilmiş bir ağaç altına koyun çevirme yapıyorlar…Yanaşıyor yanlarına fakat bunu kovuyorlar. O da hemen bir beyaz çarşaf bularak üzerine örtüyor ve hortlak takidi yapıyor…Adamlar korkuyla kaçınca da tek başına koca koyunu gövdeye indiriyor…Bir kaç saat sonra geri dönen ehli keyfler tamamen etlerinden sırılmış kemikleri görünce ‘’ Bu iş Evran’ın işi mutlaka o yedi. Çok şükür kaçabildik de bize dokunmadı diyerek ne kadar şanslı olduklarına dua ediyorlar…Aylar sonra işin aslını öğrenince de Rasık Dermenci oluyor Hazır…
Evran ne mi? Ona da sıra gelecek….
Şimdi rahmetli olan kayınpeder başlıyor söze:
-Bacanak benim kızla konuştuk, görüştük ille de ‘’ Hocaya varacam ‘’ diyor da başka bir şey demiyor. O giderse ben de bu serayı satıp tekrar Fethiye’ye dönecem zaten..
Kayınpeder konuşuyor da konuşuyor…Benim duyduğum ettiğim yok…Ben beğenilmiş, hem de bu âteş-figan,mah cemal, bülbül âvâz tarafından beğenilmiş olmanın mutluluğu ile mest olmuş vaziyetteyim çünkü. Süleymanın dürtmesiyle uyanıyorum tatlı hayallerimden.
-Hocaaaa…Hooopppp nerelere gittin yahu…Haydi öp bakalım babanın elini.
Öpmez miyim? Yalarım o elleri yalarım valla… Nitekim de adeta yalıyorum. Sonra analığın ellerini de yalıyorum…Şaşkın bakışları arasında bir kaç şapırt da Sadife’ye yapıyorum.Ve bekliyorum artık Münire dışarı çıksın diye…Az sonra da çıkıyor. O da ne?...
----------------------------------------------------------------------------------------------------------------
Sizi gidi beni bilmezler siziiiiii….Demek ki hep dizi yaparsınız ha….Valla meraktan çatlasınız da patlasanız da arkası yarın… Dizi dünyasında artık ben de varım.
NOT: Münire hakkında olumsuz bir şeyler yazılmasın lütfen yamukluk onda değil bende
----------------------------------------------------------------------------------------------------------------
YORUMLAR
Kesin karar verdim...
Her yazıya ötekini asla okumadan bağımsız yorum yapacağım..
Giriş çok güzel..Ama merak da çok fazla :)))
sami biberoğulları
.))))))) harikasın arkadaşım biraz rahatsızdım gelemdim 4 cü yazı gelince baktım dur baştan okuyayım dedim ve başladığımla birmesi bir oldu gülümseyerek zevkle okludum tamam 2 ci bölümü okucam kusura bakma bu kadar .))))) eeeeeeeeeee ne yaparsın merak arkadaşım ne olmuş bi bakayım arkası yarının yani dizinin hoşçakal .))))))))
sami biberoğulları
Eyvah Sami Hoca, sonunda yakacak başını valla !
Yalnız sizinki mi yoksa Münire'nin başı mıdır yanan, onu ileride anlayacağız herhalde !
sami biberoğulları
Selam ve saygılarımla.
Fikret TEZEL
hocam modaya uydunuz arkası yarın bugün bir yazı dizisinin sonunu öğrendik rahatladık derken birde isz iszler bizi meraktan çatlatcakmısınız münire sizin gördüğünüz elinde balta olan münire değilmiymiş yoksa
sami biberoğulları
İyi geceler...Mutlu yarınlar.
sami biberoğulları
Yeni trend( artık ne demekse ) buymuş...Biz de uyduık modaya...Sen yabancı değilsin sana da söyleyeyim...Bu işte iyi ekmek var....Tavsiye ederim.
Selam ve dua ile...
Süper gidiyordu gerçekten, ben bile hülyalara dalarak geldim sonuna,
Aa! baktım ne göreyim, arkası kalmış yarına.
Bir şey diyemem asla, ben de çok yaptım çünkü bunu. Çaresiz beklerim,
herkes gibi. Ellerinize sağlık.
sami biberoğulları
Beğendiğinze çok sevindim...Teşekkür ediyorum
Selam ve saygılarımla.
sami biberoğulları
Ama arkadaşlar zorla beni de dizici yaptılar. Hem laf aramızda bu işte iyi ekmek var...Reklam filan da almaya başlarsak köşeyi döndük demektir.
Selam ve saygılarımla.
A-BI-HAYAT
sami biberoğulları
Selam ve saygılarımla.
sami biberoğulları
Selam ve sevgilerimle.
hocam hayırlı pazarlar güzel yorum yeni 2 yazı yazmıstım eliştirinizi bekliyorum
sami biberoğulları
SELAM VE SEVGİLERİMLE.
sami biberoğulları
Selam ve saygılarımla..
hadi hayırlısı.....reklamlar uzun sürmese bari.....meraktayız hocam saygılar
sami biberoğulları
Selam ve saygılarımla.