- 1603 Okunma
- 24 Yorum
- 0 Beğeni
Güneşin Parlamadığı Yer
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
’Tell me where did you sleep last night
Bebeğinin ninnisi
Kaçışları ilelebet olan bir adam yaşardı nehrin yukarısına doğru
Kayboldu.’
...
Ormanda çamların yanında duran büyük bir ağaçtan yaprak koparak rüzgârın kucağına düştü. Bir başka ağaç evinde yaşayan serçe açtı kanatlarını yaprağın gelişine. Yaprak ve serçe ahenkli bir biçimde dans ederek gök yüzüne doğru yol almaya başladı. Güneşin renginde oturan küçük kız eliyle selamladı onları.
’Bizimle gelsene ’dedi serçe’ nehrin üstünde şenlik yapacağız’. Küçük kız paraşüt gibi elbisesini açtı. Güneşini öperek onlara katıldı.
Nehrin üstündeki teknelerde yüzlerce çocuk vardı. Tekneler ve dalgalar şarkı söylüyordu. Nehrin derinliğinde olan balıklar sudan çıkıp havada birkaç takla atıp yeniden kendilerini suya bırakıyordu. .Öylesine büyüktü ki şarkılarının yankısı çayırlarda yayılan diğer hayvanlara ulaştı. Yaşlı bir fil hortumunu salladı.Zürafalar uzun boyunlarını dairesel çevirdiler.
…
Gecenin en karanlığında daracık merdivenlerden yukarıya doğru tırmandı adam. Kapı gıcırdayarak açıldı. Bir süre kulede bekledi. Rüzgâr yüzüne çarparken başını kaldırıp gökyüzüne baktı. Yavaşça kuledeki çanın iplerine asıldı. Ses yükseldikçe kaybolan yıldızlar birer birer dökülmeye başladı. Her yer yıldız kaymasıyla parlıyordu sanki ,ahenkli kar tanelerinin yanında.
Bay Andrzey Polonya’da doğmuştu. Karısını yıllar önce trafik kazasında kaybetmişti. Nehrin yukarı kıyısında çocuğuyla yaşıyordu. Öylesine bağlıydı ki çocuğuna, gözü başka şeyleri görmüyordu. Hayatını nehirde taşımacılık yaparak sürdürüyordu. İşi bitince kasabadaki oyuncak dükkânına uğrar, ne kadar rengârenk bez bebek varsa kızına alırdı.
…
Adam küçük kızın elini tutarak odadan ayrıldı. Evin kapısını kilitledi. Kasabanın okuluna doğru yol almaya başladılar. Arada kızın başındaki bereyi düzeltip boynundaki atkının açılıp açılmadığına bakıyordu. Bazen de gökyüzüne çeviriyordu bakışlarını tedirgin bir biçimde.
-Beni uyandırmadan önce gördüğüm rüyayı sana anlatayım mı babacığım, kocaman bir fil , minicik serçe ve yaprak.
Adam gülümsedi.
-Döndüğün zaman bana anlat Agnieska , şimdi yılbaşı gecesinde okuyacağın şarkıya odaklan .
-Bu gün en güzel şarkımı söyleyeceğim baba rüyamı..
Adam kızının burnuna dokunarak
-Şarkıların en güzeli sensin ama…rüyaların da..
Okulda hazırlıklar yapılmıştı. Hemen hemen kasabanın tüm çocukları oradaydı. Sadece çocukların eğlenmesi için büyüklerin hazırladığı geleneksel bir durumdu bu.
Küçük Agnieska gözleriyle salonun tepesinde asılan renkli balonlara ve süslenmiş çam ağaçlarına baktı.
-Babacığım bana müsaade şimdi gidip elbisemi giyineyim.
Bay Andrzey eğilip kızının gözlerinden öperek elindeki küçük paketi uzattı.
’Bunlar senin kırmızı ayakkabıların’ dedi. Büyük bir aşkla kızının arkasından baktı.
Işıklar sönmüştü. Adam heyecanla kızının söylediği şarkıyı dinliyordu.
Babacığım o güzel sıcacık çamlıktan geldim
Güneş öperken bizi nehrin üstünde arkadaşlarımla
Küçük serçe üzgün bir kız çocuğunu öptü yanaklarından
Balıklar dans ediyordu,
Güneşli çamlıktan geliyordum kuşlarla ba…
…
Gök müthiş bir gürültüyle saatin dönen yelkovanında patladı.
Renkli balonlar, çam ağaçları, masalar, insanlar, uçuştu toz bulutunun içinde dönüp yere yığıldılar.
Bay Andrzey yıkık ve kül kokan taşların arasında uyandı. Kafasını toplamaya çalıştı. Belli ki savaş Polonya’ya sıçramıştı. Sıkışan ayaklarını kurtarmaya çalışırken bir taraftan bağırıyordu.
-Agnieska , Agnieskaaaa kızım, kızım...
Andrzey ayaklarını prangadan kurtardı. Perişanlık akıyordu her tarafta. Yıkıntı ve yangının arasında ölülerin üstüne basıyordu. Yüzlerini çevirip bırakıyordu. Bazıları tanınmayacak haldeydi.Bir sürü ölü çocuklar.
-Agnieskaaa yavrum
Camlar erimişti Agnieska’nın yüzünde. Bedenindeki deri çam ağacının kabuğu gibi kendini soyup bırakmıştı lime lime. Saçlarının büyük bir bölümü yanıktı. Küçük bir tutamda saç tokası eğrilmişti.
Bay Andrzey kızını kucağına aldı.Nereye gideceğini bilmiyordu. Gökten demir yığınları yağıyordu kasabanın üstüne.Bağıranlar,kaçışanlar,yanan evler, her şey birbirine karışmıştı.Alev alan ormanın uğultusu kasabanın uğultusuna karışıyordu.
-Bay Andrzey yaralısınız kızınızı bana verin uzaklaşalım buradan.
Başını kaldırıp sesin geldiği yöne baktı. Komşusunu tanımamıştı. Kızına sıkı sıkı sarıldı. Dizlerinin üstünden kucağına alarak yanan kasabadan uzaklaşıp kendine bir yol bulmaya çalıştı.
Tan ağarmıştı. Nehrin üstünde bez bebekler, serçeler, yapraklar, gözünün önünde akıp gidiyordu evindeki hatıralar.
Bay Andrzey çimenlerin üstünde uyuyan kızını kucağına aldı. Sıkıca sarılıp alnından öptü.Nehrin sularına bırakırken kendini mırıldanıyordu.
-Ne olur elini ver bana kızım, ayağında kırmızı pabuçlar olsun. Dün gece uyuduğun yerden uyan . Başını kaldır, sıkı sıkı sarıl bana .
Ne olur elini ver bana kızım ...ne olur….
.
.
.
Aysu
YORUMLAR
“Sachiko” 1937 doğumlu çekik gözlü sevimli bir Japon kızı, “Nihada" 1985 doğumlu sarışın mavi gözlü bir Boşnak kızı, “Huda Ghaliya” 1999 doğumlu Filistinli, “Farrah” 1993 doğumlu Iraklı iki Arap kızı ikiside zeytin gözlü biri esmer biri beyaz tenli, “Wıtashnah” ise 1831 doğumlu bir Çeroki kızı, ceylan bakışlı.
Farklı doğum tarihleri olmasına rağmen ( öyle ki doğum yılları değil yüzyılları bile farklı) bütün bu cimcimeler aynı yaşta. Evet evet yanlış okumadınız hepsi aynı yaşta, hepsi yedi yaşında. Yedi yaş; sevmelere doyulamayan yaş. Muhtemelen Agnieska da o yaşlarda.
Şimdi hepsi emin ellerde. Cennet bahçelerinde envai çeşit çiçekler içinde kah ikebana ile uğraşıyorlar, kah ip atlayıp, saklambaç oynuyorlar, kah Kevser havuzunda yüzüyorlar, kah çakmak taşı koleksiyonu yapıyorlar ve kendilerinden emin bir vaziyette dört gözle kıyameti bekliyorlar. Arada bir bıkmadan usanmadan hep aynı dileği tutup Pandoranın kutusuna bozuk para atıyorlar.
İnsanoğlu leyladan geçme faslında “ammâ u lâkin” (İbrâhîmî Feyzullah Yalçın’ın kulakları çınlasın 14) her şey oldu da bitti aslında.
Bu gördüğümüz bant yayın, "bir ihtimal daha var" sadece şarkı adı, geriye dönüş için çok geç.
Tebrikler hemşerime, Selamlar, saygılar
lacivertiğnedenlik
sevgiler toprağım
Uzun uzun yazarsam, saçmalayacağımı biliyorum... En iyisi severek okuduğum, bir ara ağzıma pelesenk dahi olmuş şu şiirin son iki dizesi:
Benim sizden kendim için
hiçbir şey istediğim yok.
Şeker bile yiyemez ki
kâat gibi yanan çocuk.
Çalıyorum kapınızı,
teyze, amca, bir imza ver.
Çocuklar öldürülmesin
şeker de yiyebilsinler.
lacivertiğnedenlik
çok güzeldi...
tebrik ederim..
daha sık öyküler yazmalısın..
sevgili şairim..
çok güzel şeyler çıkacak..
eminim..
sevgilerimle..
lacivertiğnedenlik
Aynur Engindeniz
lacivertiğnedenlik
lacivertiğnedenlik
teşekkür ederim
Çok güzel bir dize ile başlangıç devamında hazin bir öykü..Çok başarılıydı..Tebrikler
lacivertiğnedenlik
Bugün galiba ben çok duygusal tarafımdan kalkmışım...hani böyle bir öykü karşısında ağlamamak için titretiyorum dudaklarımı naze...bilirim öyküdür sadece...ama yine bilirim ki böyle acılı öykülerimiz de gerçekte vardır zaten bizim...
yazının ilk başlarında "ne güzel masal gibi...rüya gibi...düşlere harika yolculuk" dedim...açıkçası hiç beklemiyordum öykünün kanlı bir nehire doğru böylesine sürülüp akacağını...ama işte iki ayrı dünya sanki öykü....başta masalsı bir güzellik....sonrasında hüzüne yelken açan bir hayat...savaş...yıkım...ölüm ve çocuklar...
yine de bu iki hayat penceresindeki anlatım ve sürükleyecelik....baştan sona doğru öyküye olan hakimiyetin çok başarılıydı cane...
çok kutladım Aysu...
tebrikler...sevgiler...
lacivertiğnedenlik
cansın teşekkürler
Sonunda!
Beklediğim öykü yazarından öykü okumak çok şahane.
Çok güzeldi.
Savaşları gömebilsek keşke toprağın en derinine...
Bu hüzünlü öykünün tatlı yazarına tebrikler:)
Yerine çok yakışmış güzel öykün.
Yenilerini beklemekteyim.
Sevgimle can.
Eyzün tarafından 12/12/2011 12:34:39 PM zamanında düzenlenmiştir.
lacivertiğnedenlik
lacivertiğnedenlik
teşekkür ederim.
çoçukluğumdan bir uyku istiyorum geri
tek bir rüyalık uyku verilsin yalnızca
kim istemezki bunu demi
sevgiler Aysu
selam ile
lacivertiğnedenlik
Gün içinde kızımla beraber okumuştuk bana 'anne sen bana hiç bez bebek almadın bak bir şey olursa içinde kalır' dedi... (dolan gözlerimi gördüğü vakit)
Eski eteklerimden birini aldım hiç bilmediğim bir şeyi denedim kızıma bez bebek yaptım
bazen kendimize bir şeyler yaşattıranlara göz sürmek burukta olsa mutlu ediyor...
güne gelmese belki paylaşmayacaktım...
Teşekkür ediyorum paylaştığınız için ve tabi kutluyorum.
lacivertiğnedenlik
Off!... Kısacık hikayeye, ne duygular sığdırdın öyle..
Tebrikler ,
lacivertiğnedenlik
’Tell me where did you sleep last night
Bebeğinin ninnisi
Kaçışları ilelebet olan bir adam yaşardı nehrin yukarısına doğru
Kayboldu.’’
ben de bu derinliğe vuruldum galiba ,teşekkürler
Billur T. Phelps
She was top on the cloud I beliave.
Looking for the enterence of the heaven.
lacivertiğnedenlik
lacivertiğnedenlik
Davidoff
Değil mi laci
Başarılarını görüyordur di mi :))
lacivertiğnedenlik
Davidoff
lacivertiğnedenlik
Davidoff
ben on beş günlüğüne tatile bile gitsem, okuma yazma bilmeyenler dahil, dönüşte bütün qadinler benim laptope bi alişiyler...!
aaa diyorum, ben gidicem diye mi üzülüyosunuz yoksaa, laptop mu ?
önce ses çıkmıyor.
sonra bütün qadinlerin gözleri L A P T O P T A
sen, diye ince bi ses geliy.
lacivertiğnedenlik
o kız kalksın nani’m
o kız kalksın nani’m
suyu çağırsın çeşmede
ve omuzlarında taşıtsın zamana
güneş sunaklarda ağlarken
o kız eve dönerken
...
o kız söylesin nani’m
bir türküyü öyle içten
serçeler saçlarıma konsun
santana küllerini döksün
içre içre ağlarken çılgaları
o kız solarken
...
o kız yeşersin nani’m
entarilerinde...
adalet meleği ayaz busesini
alnına bırakırken
şeytanların saçları kırken
o kız recm edilirken
işte bu yüzden
çok şarkı söylemeli lacivert
denizin kenarında
belki de ölmez balıklar
o kızlar
...
lacivertiğnedenlik
Savaşın kızıl misketleri kaç çocuğun sol cebinden girdi ve düşlerini vurdu!...
Bu yazın evvet başkaydı çok başka:(
Anlatım konu seçimi ve kısa diyaloglara ustaca derinlik...
Tebrikler Aysu çokca ama...