- 2155 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
ANADOLU KÜLTÜRÜ YOKTUR
ANADOLU KÜLTÜRÜ YOKTUR
Başlığı bu şekilde kullanmamız; belki, bir çok okura hemen ters tepki yapabilir. Evet, Anadolu Kültürü yoktur. Bu, bilinçsizce yapılmış bir kuru iddia değildir. Türkiye’de yanlış kullanılan veyahutta maksatlı ortaya atılan fikirleri içeren, aynı zamandada terminalojik olarak ifadesini bulmayan bir kavramdır. Ülkemizde yaşanan kavram kargaşası içinde irdelenmesi gereken; neden, niçin, niye böyle kullanılıyor, bazı kullananların amacı nedir diye izah edilmesi şart olan bir durumdur.
Önce “kültür” kelimesinin mahiyetine bir göz atacak olursak; tabiatın veya coğrafyanın kültüre etki ettiğini söyleyebiliriz. Ama, onu yani kültürü, adı ileri sürülen topografik bölgenin oluşturduğunu ileri süremeyiz: Çünkü, kültür, ancak insanlar tarafından yapılan, üretilen, geliştirilen sözlü, yazılı, manevi ve maddi değerler toplamıdır. Buna göre Anadolu Kültürü; toprak olarak değil, Anadolu üzerinde yaşayan insanlar tarafından ortaya konan eserlerin toplamıdır. Tarih boyunca da Anadolu coğrafyasında bir çok değişik milletler yaşamıştır.
İkinci noktada dikkatimizi çeken husus ise Anadolu üzerinde yaşayan insanların ortaya koyduğu maddi ve manevi değerler hazinesi olan bu kültür, asla tekil olarak ele alınamaz. Tarihi perspektiften baktığımız zaman Anadolu üzerinde vuku bulan kültürler ve kültür merkezleri hem ayniyet, hem de devamlılık göstermez. Bir misal olarak Frigya Anadolu Kültürü ile Asur Anadolu veya Selçuklu Anadolu Kültürleri birbirlerinden fersah fersah uzaktır ve yabancıdır. Etkileşim veya benzer noktalar asgari düzeyde mevcuttur: Ama, kesinlikle başka zaman diliminde ve başka halklar – milletler tarafından geliştirilmiş kültürler eğer “dil” benzerliği yoksa; kökten farklılık gösterir: Çünkü, dil, kültürün hem taşıyıcısı, hem de besleyip geliştiren en bariz ana kaynağıdır. Buna göre tarihi boyuttan baktığımızda Anadolu toprakları üzerinde yaşayan dili ile eserlerini ortaya koyan her halkın ayrı bir kültürü vardır. Anadolu toprakları üzerinde yaşamış veya yaşayan çeşitli halkların, ürettiği kültürlerin hepsine birden “Anadolu Kültürleri” olarak tanımlayabiliriz. Bu cümleyi daha sade bir şekilde, kısa ve doğru söylemek istersek; Anadolu’da meydana gelmiş “Kültürler” diyebiliriz.
Anadolu toprakları üzerinde var olmuş, gelişmiş, yaşayıp ömrünü tamamlamış ve hâlâ devam etmekte olan kültür şubelerine bir bakacak olursak; bilinen ve ulaşabildiğimiz kaynaklara göre Hititler, Frigler, Etsrükler, Asurlular, Urartular, İskitler – Sakalar, Medler, İyonyalılar, Lidyalılar, Likyalılar, Helenler, Fenikeliler, Romalılar, Ermeniler, Persler, Araplar, Bizanslılar, Latinler, Türkler (Selçuklular, Osmanlı ve Türkiye Cumhuriyeti) olarak sınıflandırabiliriz. Buna ilave edilecek kısa ömürlü veya bölgesel bazda bazı küçük kültür daireleri de bulunmaktadır. Bu değerlendirmeyi dil ve din olarak; ya da hayat tarzı ve dünya görüşü olarak sınıflandıracak olursak; çok tanrılı dinler ve tek tanrılı dinler (Musevilik, Hıristiyanlık ve İslam), Yezidilik, Mecusilik diye de ele alabiliriz. Dil olarak ele aldığımızda Batı Anadolu’da gelişen bir çok kültürü “İyon – Grek” kültür dairesine almamız gerekmektedir. Anadolu toprakları üzerine göç ederek; burada kök salan Türk Kültürü, yukarıda adı geçen Selçuklu, Beylikler, Osmanlı İmparatorluğu ve Türkiye Cumhuriyetini hem dil, hem de din olarak birbirinin devamıdır ve aynı sınıfta adlandırabileceğimiz tek bir kültürdür.
Bir çok kişinin coğrafi terim olarak kullandığı “Anadolu” eski Yunanda ifade edildiği gibi bugünkü adı geçen tabir ile çakışmamaktadır. İyon kaynaklarına göre Sinop – Tarsus çizgisinin batı bölgesi “Anadolu” ya da “Küçük Asya” olarak tanımlanmaktaydı. Bu gün bir çok insan, eski kaynaklarda zikredilen gerçek Anadolu bölgesini “Ege” olarak kabul ederler, ama adı geçen bölgeyi Anadolu olarak saymazlar: Hatta, “Anadolu erkeği, Anadolu çocuğu” gibi tabirleri Eskişehir – Antalya çizgisinin doğusunu ifade etmek için kullanırlar. Doğu, Güney Doğu ve Kuzey Doğu Anadolu bölgeleri kavramın gelişmesiyle artık Anadolu adının neredeyse merkezi olmuş durumdadırlar.
Eğer şu andaki ülkemizi ele alacak olursak; Anadolu Kültürü, Anadolu Toplumu gibi kavramların ne kadar bölücü veya küçültücü olduğunu görürüz. Ülkemiz Türkiye, iki kıta üzerindedir. Bu toprak parçalarını Anadolu ve Trakya olarak adlandırıyoruz. Ülkemizdeki son imparatorluğumuz olan Osmanlılar, hükmettikleri üç kıtada zarif, güzide, nadir ve şahane eserler bırakmışlardır. Biz Türkler, o eserleri miras alıp, dünya kültür dairesine sunmaktayız. Bir bütün olarak ele aldığımız Türkiye, yalnız Anadolu’dan meydana gelmemiştir. Yurdumuzun bir başka bölümü olan Trakya’yı da unutmamak gerekir.
Hellenizm, Roma, Hıristiyan, Bizans, Osmanlı Türk ve İslam kültürleri bu coğrafyanın her iki bölgesinde de var olmuş ve yaşamıştır. Bunların dışındaki Hitit, Frigya, Estrük, İyon, Lidya, Likya, Urartu, İskit-Saka, Ermeni, Arap, Selçuklu ve Beylikler devri kültürler sadece yurdumuzun Anadolu yakasının çeşitli bölgelerinde var olup, yaşamıştır. Trakya dediğimiz Güney Doğu Balkan bölgesinde ise sadece orada yaşayan tarihin derinliğinde kalmış halklar vardır. Traklar, Bulgarlar, Sırplar, Romenler, Peçenekler, Kumanlar, Arnavutlar, Grekler, Makedonlar, Karadağlılar ve buna benzer bir çok halklar vardır. Hellenist Devir, Roma, Bizans ve Osmanlı İmparatorluğu dönemlerinde bu iki ayrı toprak parçası birbirleriyle kültür ilişkisinde bulunmuştur. Bunun yanında Balkanlardaki Peçenekleri ve Kumanları Anadolu’ya geçiren Bizanslıların vasıtasıyla yine çok az da olsa kültür etkileşimi vücuda gelmiştir. Makedon, Grek ve Türkler bu geniş coğrafyada çok büyük etki yapmışlar, kendilerine has kültürlerini etkileşim yoluyla geliştirip, geniş bir alana yaymışlardır.
Bu gün “Anadolu Kültürü” olarak ortaya atılan kavramı homejen bir kültür yapısını değil, Anadolu’da yaşayan Türk Kültürünü ve Türkçeyi başka yerlere bağlayıp, Türkiye Türk Kültürünü asıl Türk Kültüründen koparıp heterojen (karışık – melez) bir kültür yapısında olduğunu iddia etmek için midir?
Bu noktada, bir çok resmi kuruluşları temsil etmiş bazı politikacılar, bakanlar, yazarlar, düşünürler, sanatkar ve diğer yetkililer tarafından ortaya atılan bir “mozaik kültürü” düşüncesi, tezi mevcuttur. “Mozaik” yapıyı ileri sürenlerin çok kültürlü hayatı tarih boyunca büyük bir özveri ile yaşamış olan Türkleri, onların boy ve uruk adlarından, farklı inan yelpazesinden yararlanarak bütünü parçalayıp, yeni yeni etnik yapılarla ayrı kimlik adları vererek; yapay milletler yaratmak gayretinde görmekteyiz. Hatta, eski bir kültür bakanının ifade ettiği Türkiye mozaiğinde bir çok Türk boylarının adları adeta ayrı milletler gibi verildiğini görüyoruz. Yörükler, Avşarlar, Türkmenler, Kaçarlar, Hanefiler, Aleviler, Çepniler, Bektaşiler, Nakşibendiler, Tatarlar, Terekemeler, Azeriler, Karapapaklar gibi dini, boy ve uruk adları Türkiye mozaiğini meydana getiren etnik farklılıklar gibi ifade edilmiştir. Halbuki zikredilenlerin hepsi Türk milletinin mensubudur. Bunların kültürleri de ayrı isimlerle anılmaz ve Anadolu kültürlerinden birisi olan Türkiye Türk Kültürüne dahildir.
Anadolu kültürü diye söylenmesi veya böyle bir iddiada bulunulması – kültür – kelimesinin ihtiva ettidiği anlam bakımından yanlıştır.: Çünkü, kültürü insanlar (halklar – milletler) yapar, coğrafya, ya da toprak parçası kültüre mekânlık eder ama kültürü yapmaz.
Anadolu Kültürü denmesinin ikinci yanlışlığı da işin tarihi boyutudur: Çünkü, Anadolu Kültürü, tarihin bilinen zamanından (arkeolojik buluntu ve vesikaları dikkate alırsak) günümüze kadar tek bir millet tarafından yapılmamıştır. Bir milletin kendi ana dilini temel alarak ürettiği kültür, yalnız, o kültürü yapan halkın – milletin adıyla anılır. Hitit Kültürü, İyon Kültürü, Bizans Kültürü, Osmanlı Türk Kültürü gibi adlarla anılması gerekir.
Anadolu Kültürü tabiri tekil bir ifade arzeder; kesinlikle çoğul bir anlam taşımaz. Anadolu’da çok değişik kültürler, tarihin ayrı zamanlarında yaşamıştır. Bunların hepsine Anadolu Kültürleri diyebiliriz. Anadolu Kültürünü tekil olarak ele alırsak; şu anda Anadolu’da hayatını devam ettiren kültürdür. O da yine Türk Kültürüne dahildir. Ya bilmeyerek, ya da maksatlı olarak Türk Kültürünü direkt zikredemeyenlerin ortaya attığı ve bilimsel olmayan bir tabirdir. Bu gün diğer kültürler yani Hitit, Frigya, İyon, Helen, Roma, Bizans, İskit-Saka, Asur, Urartu, Etsrük, Fenike ve buna benzer bir çok kültür tarih sahnesinden çekilmiş, yani ölü kültürlerdir. Anadolu’da şu anda büyük bir çoğunlukla yaşayan Türk Kültürü vardır.
Bunun yanında Lozan Antlaşmasında azınlık olarak kabul edilmiş Yunan-Rum, Ermeni, Yahudi ve Süryani (Asuri – Keldani) gibi topluluklar vardır. Bunun dışında geniş bir coğrafyada hüküm sürmüş olan Osmanlı İmparatorluğu’nu meydana getiren unsurlardan Anadolu’ya gelen Çerkez, Boşnak, Arnavut, Çeçen, Abaza, Gürcü, Kürt gibi unsurlar Alevi - Sünni ayrımı yapılmadan Türk – İslam Kültürü içinde birlikte yaşamaktadırlar ve ürettikleri eserleriyle Türk Kültürüne katkıda bulunmaktadırlar.
Israrla Anadolu Kültürü tabirini kullanmak isteyenleri dört ayrı ketegoride ele alabiliriz. Birincisi, bu işin aslını bilimsel olarak araştırmayıp, bunun moda adlı rüzgârına kapılıp gaflette bulunanlardır. “Anadoluluyuz” diyenler halk olarak, geliş yeri olarak doğru söylenmiş bir terimdir ama nation – millet olarak; yerli yerinde kullanılmamış olur. Neden denilirse; Anadolulu diye bir millet yoktur ve Anadolu’da yaşayan milletin adıda Türktür.
İkincisi meseleye etnik psikozu açısından bakanlar, kendisini Türk hissetmeyip, Türk kimliği aşındırmak isteyen ve gizli azınlık ırkçılığı yapanlardır. Aslında bunların büyük çoğunluğu Türk Kültür dairesinde yaşarlar ama yaşadıkları kültürü inkâr ederler. Türkiyeliler, Anadolulu Müslümanlar, Anadolu Federe İslam Devleti, Anadolu Halkları gibi terim ve kavramların arkasına saklanıp, Türk adına herhangi garezi olanlardır.
Üçüncüsü yabancıların, bazı orientalistlerin, misyoner ve Türk düşmanlarının vermiş olduğu eksik, tutarsız ve maksatlı bilgilerle beslenmiş olanlardır. Yeni bir kimlik arayıp, bu günkü Avrupa Birliği gibi yerlerde kendilerine yer arayanlardır. Özellikle kilise temelli ve destekli orientalistlerin (şarkiyatçıların) oluşturduğu ve özellikle; bölgesel (topoğrofik), şive, ses ayrımına dayanan, inanç farklılığı mezhep ve meşrep, tarikat ve yorum ayrılıklarını körükleyerek üst kimliği parçalayıp; alt kimlikleri pohpohlayarak bütünü parçalayıp; sömürgecilerin, emperyalistlerin amacına hizmet eden gayretlerdir. Emperyalizmin “parçala, böl ve yut” amacına uygun düşen çalışmalardır.
Bir de bu meseleye ideolojik açıdan bakanlar mevcuttur. Marksist – Leninist açıdan eğilenlerin Sovyetler Birliği’nin yıkılmasından önce en büyük saldırıları henüz oluşumu tam olmamış olan “Türk” kimliğine saldırmalarıdır. “Türkiyeliler” başvurdukları en önemli terimleriydi. Her bölgeyi, o bölgede binlerce yıl önce yaşamış olan bazı halkların adını vererek; o bölgenin halkını yeni bir yapay halk durumuna getirme gayretleriydi. Bereket ki; kendi halkına zulm eden Sovyetler Birliği, tarih sahnesinden çekilmesiyle; Marksist kafaların şok içine düşmeleri sonucunda, artık bu görüşte işlevini yitirmiştir. Eski tüfek komunistlerin büyük bir kısmı ılımlı sola, ya da Kemalist bir yöne, hatta değişik siyasal İslami grupların içerisine girmişlerdir.
Anadolu Kültürü yoktur ama Anadolu Kültürleri vardır: Tıpkı, Ankara’daki “Anadolu Medeniyetleri Müzesi” gibi Anadolu Kültürleri de doğru bir tabirdir. Anadolu’da tarih boyunca oluşan bütün kültürler, Anadolu’da yaşamış bir milletten şu anda yaşayan millete tarihi mirastır. Bu miras bizedir ve bütün insanlığadır. Onları koruyup, yaşatmak bir Türk olarak ve bir insan olarak bizim vazifemizdir.
Kaynakça :
ALKIM, U. Bahadır.: Anatolien 1 (Archaeologia Mundi), Wilhelm Heyne Verlag, München, 1978
S. Turner, Bryans: Oryantalizm, Kapitalizm, İslam. İnsan Yay., İstanbul, 1991
Prof. Dr. İbrahim Kafesoğlu, Türk Milli Kültürü, Ötüken Yay., İstanbul, 2001.
Nurettin Topçu, Kültür ve Medeniyet, Dergah Yay., İstanbul, 1998
Ersin Gündoğan, Kültür ve Sanayileşme, İz Yay., İstanbul, 1991
Jean-Paul Charney, İslam Kültürü ve Topl. Ekonomik Değişim, Diyanet Vakfı Yay., Ankara, 1997
Mehmet Kaplan, Kültür ve Dil, Dergah Yay., İstanbul, 1992
Mehmet Kaplan, Nesillerin Ruhu, Dergah Yay., İstanbul, 1978
Baskın Oran, Türkiye’de Azınlıklar, İletişim, İstanbul, 2004
Ahmet Turan, T.Kült. Ar. Doğu ve Güneydoğu Anadolu, Milli Folklor Yay., Ankara, 1991
Abdullah Ahsen, Çağ. Müslümanın Kimlik Krizi, İnkilab Yay., İstanbul, 1986
Kenneth Boulding, Yirminci Asrın Mânası, Kalem Yay., İstanbul, 1980
Cevdet Perin, Atatürk Kültür Devrimi, İnkilap, İstanbul, 1987
Hilmi Yavuz, Osmanlılık, Kültür, Kimlik, Boyut Yay., İstanbul, 1996
İhsan Işık, Kültürümüzün Kimliği, Ünlem Yay., İstanbul, 1990
Emre Kongar, Kültür ve İletişim, Say Yay., İstanbul, 1986
Aydın Kezer, Türk ve Batı Kültürü Üzerine Denemeler, Kültür Bak., Ankara, 1990
Doç.Dr. İbrahim Canan, Medeniyet Kültür ve Teknik, Cihan Yay., İstanbul, 1984
Prof.Dr. Abdussabur Merzük, Kültür Emperyalizmi, Hilal Yay., Ankara, 1980
Prof.Dr. Yılmaz Özakpınar, Batılılaşma Meselesi, T. Diyaet Vakfı, Ankara, 1999
Hüseyin Gülerce, Türkiye’nin Kimlik Arayışı – 1, Marifet Yay., İstanbul, 1992
Ahmet Oktay, Türkiye’de Popüler Kültür, Yapı Kredi Yay., İstanbul, 1993
YORUMLAR
ANADOLU KÜLTÜRÜ dünyanın en üçra köşelerine kadar vardır.ve tüm dünyaya medeniyeti götüren kültürü ile örf ve adetlari ile yanlız ca ve yanlızca TÜRKLER DİR HEMŞERİM......
Halil GÜLEL
Önce eleştiri ve yaklaşımınız için teşekkür ederim. Meseleyi tekil anlamda alırsanız; yani, tek bir Anadolu Kültürü yoktur. Anadolu'da meydana gelmiş olan kültürler tarihi boyut bakımından, ve farklı dil, din ve milletler yönüyle de farklılık gösterir. Kültürler arası etkileşim bu yazımda esas konu değildir. o başka bir yazımın konusudur. Buradaki esas mesele bin yıllık Anadolu'daki yaşantımızda ortaya koyduğumuz Türk Kültürünü görmezlikten, tanımazlıktan gelen ve bu oluşumu başka başka yerlere çekerek Türk Kültürünü ve kimliğini aşındırmak isteyen çevrelere cevap olarak yazılmıştır. Elbette Anadolu'da Hitit Kültürü, Friğ Kültürü, Bizans ve diğerleri yaşamıştır ama bu gün bunlar artık yaşamamaktadır: Çünkü, kültür insan tarafından yapılır ve dil ile nesillere nakledilir. O diller bu gün yaşamamaktadır. Bundan dolayı da o kültürler tarihe mal olmuştur. Anadolu'da şu anda yaşayan kültür ise Büyük Türk Kültürünün bir şubesi olan Türk Kültürüdür. Buna etki eden kültürler mevcuttur. Türk Kültürünün temeli Türkçedir. Anadolu Kültürü yoktur; Anadolu Kültürleri vardır.. Bundan başka şu anda ise Anadolu'da Türk Kültürü vardır. Saygılarımla.
-IspartaGülü-
Halil GÜLEL
Mesele yazının bağlığı değil içinde söylenenlerdir. Bu açıdan baktığınız zaman; yazının başlığı doğrudur. Sakin bir anınızda lütfen tekrar okuyup bir fikir ederseniz mevzuyu daha iyi kavrarsınız. Beylikler önemindeki Isparta'daki o meşhur Cami ile Hitit veya İyon tapınaklarını nasıl benzerlik noktasına getirebilirsiniz. Beyaz ike siyah kadar birbirinden farklıdır. Şu anda ülkemizde yapılan Türk Kültürünü tahrip edip parçalamak ve yok etme çalışmaları buna bir örnektir.
Çünkü, kültür, ancak insanlar tarafından yapılan, üretilen, geliştirilen sözlü, yazılı, manevi ve maddi değerler toplamıdır. Anadolu toprakları üzerinde yaşayan dili ile eserlerini ortaya koyan her halkın ayrı bir kültürü vardır. Anadolu toprakları üzerinde yaşamış veya yaşayan çeşitli halkların, ürettiği kültürlerin hepsine birden “Anadolu Kültürü” denir.
Halil bey, çok güzel bir konuya değinmişsiniz, çelişkili başlamış ama sorunuza yine kendiniz cevap vermişsiniz. Anadolu demek zaten kültürlerin toplamı demektir. Anadolu kültürü de burdan gelmektedir zaten. Neden illa « Kültürleri » demek gerekiyor diye diretiyorsunuz anlıyamadım doğrusu! Zaten Anadolu kültürlerini insanlarımız her bölgede farklı farklı kendilerini yaşıyorlar. Bir laz, bir azeri, bir kürt, bir türk vs. bunların ifadesidir. Anadolu topraklarına gelip yerleşen her kavimden bir tutam kültür bırakılmış ve devam ede gelmiştir. Bu anlamda saydığınız kültürlerin toplamı « Anadolu Kültürü »dür.
Anadolu kültürü yoktur diye başlık atmanız yazdıklarınızla çelişkili görünüyor. Kaleminize saygılarımı sunarım.
Halil GÜLEL
Önce eleştiri ve yaklaşımınız için teşekkür ederim. Meseleyi tekil anlamda alırsanız; yani, tek bir Anadolu Kültürü yoktur. Anadolu'da meydana gelmiş olan kültürler tarihi boyut bakımından, ve farklı dil, din ve milletler yönüyle de farklılık gösterir. Kültürler arası etkileşim bu yazımda esas konu değildir. o başka bir yazımın konusudur. Buradaki esas mesele bin yıllık Anadolu'daki yaşantımızda ortaya koyduğumuz Türk Kültürünü görmezlikten, tanımazlıktan gelen ve bu oluşumu başka başka yerlere çekerek Türk Kültürünü ve kimliğini aşındırmak isteyen çevrelere cevap olarak yazılmıştır. Elbette Anadolu'da Hitit Kültürü, Friğ Kültürü, Bizans ve diğerleri yaşamıştır ama bu gün bunlar artık yaşamamaktadır: Çünkü, kültür insan tarafından yapılır ve dil ile nesillere nakledilir. O diller bu gün yaşamamaktadır. Bundan dolayı da o kültürler tarihe mal olmuştur. Anadolu'da şu anda yaşayan kültür ise Büyük Türk Kültürünün bir şubesi olan Türk Kültürüdür. Buna etki eden kültürler mevcuttur. Türk Kültürünün temeli Türkçedir. Anadolu Kültürü yoktur; Anadolu Kültürleri vardır.. Bundan başka şu anda ise Anadolu'da Türk Kültürü vardır. Günümüzde kümü çevreler siyasi emelleri çin Türk Kimliği, Türk Kültürü ve Türkçeyi sulandırıp; başka yapay kimliklere doğru adım atmak istemektedirler. Anadolu'da oluşan kültürün yeri topoğrafik olan Anadolu'dur ama o kültür Türkler tarafından Türkçe ile mayalanıp oluşturulmuş ve geliştirilmiştir. Her kültürde azınlıklar vardır; o da o kültürün bir zenginliğidir. Anadolu Medeniyetleri Müzesinin adını özellikle örnek olarak verdim. Anadolu Medeniyeti denmemiştir ve çoğul olarak söylenmiştir. başlangıçtan bu güne kadar değişmeden gelen tek bir Anadolu Kültürü yoktur. Değişerek ve özel adlarıyla oluşarak gelen bu kültürlere Anadolu Kültürü denmez; Anadolu Kültürleri denir. Doğru değil mi efendim. Saygılarımla