Kar Yağıyor bu Şehire!.. Ve Sen Yoksun
Senden ayrılalı kaç yıl oldu, kaç asır geçti, kaç yaz, kaç kış, kaç gün, kaç ay? Saymadım. Sen giderken ardında bir dağ başı yalnızlığı bıraktın bana. Bir çöl ıssızlığı. Yokluğun kimsesizliğim oldu, yokluğun kederim. Söyle şimdi ben nerelere giderim. Yağmurlar bu şehre kızgın artık, yağmıyor sokaklara. Şimdi kar içinde bedenim, buza döndü dünya.
Sen gittin!
Kar yağıyor bu şehre ve ben üşüyorum.
Gökyüzü yere dökülüyor sanki, bembeyaz bir gülücükle, nazla. Gözlerimin içinde bir eski hikâye geziniyor sokakları. İnsanlar farkında değil, bilmiyorlar bu hikâyeyi.
Hani hayallerimiz vardı!
Geleceğe dair, mutluluk dolu. Rüzgarlar savurdu, ulaşamayacağımız yüksek dağlara yağdı.
Öyle de olsa koynumda hala mavi mavi hayaller taşıyorum sana dair. Sen gideli;
Yüreğim yangın
Gözlerim buğuludur benim
Kar yağıyor bu şehre ve sen yoksun
Üşüyorum
Yoksun
Gözlerime, dudaklarıma, yüreğime yağıyor kar.
Giderken ardından son bir çığlığımı ekleyebilmiştim sadece. Giderken "Beni de al" diye bağırabilmiştim sadece. Ama nafile duymamıştın.
Yıllarca hayalinle yaşadım bu kahrolası yerde. Hayalinle avundum senden uzaklarda da olsa. Bir tatlı sözüne, bir tebessümüne hasret kaldı. Sen bir serap gibi yıllardır içimin çöllerinde yaklaştıkça uzaklaştın benden, uzaklaştıkça yaklaştın. Bil ki hayalin bile serinliktir kavrulan ruhuma, üşüyen yüreğime sıcaklıktır.
Gel ey sevgi meleğim, Cangül’üm
Bir bahar sabahı toprağıma can olmak için gel
Damarlarıma kan olmak için gel
Hasretlik boyu uzayan raylarda
Gönlünün sıcaklığına muhtacım.
Bil ki, kaynağı sendedir mutluluğumun, çaresi sendedir yüreğimin. Uzaklığın çekilmiyor, uzaklığın işkence Ne zaman seni düşünsem şiirler dökülüyor kar gibi kaldırımlara, şarkılar ağlıyor yokluğuna.
Uzak dağ başlarının serin seherlerinde, gökyüzünü süsleyen gözlerini aradım kaç kez.
Seni ararken ırmaklara döktüm derdimi, rüzgârlara döktüm.
Bin ah ile inledi dağlar, bin ahla aktı pınarlar.
Ahımdan kan damladı gül yapraklarından, yaralı bülbüller figan etti.
Özlemin bir bulut gibi sardı beni, bir yağmur gibi üstüme yağdı her gece.
Damlalar yüreğime vurdukça seni sevmek her gün biraz daha büyüdü içimde.
Gel ey gül-i Rana; Gel ey Cangül’üm. Ayakların kanasa da dikenlerden, bin bir pusu kurulsa da yollara, prangalar vurulsa da ayaklarına, kırıp zincirleri gel.
Gelmezsen yok olurum, tükenirim.
Gelmezsen bil ki, ölüme savurur beni hayat.
Geceler boyu hayalinin peşinden koşarken şaşırdım yolumu. Bir uçuruma düştüm, canım yandı, kanadı her yerim.
Gel ki, uzak dağ yollarında küçük bir su olup, sevda pınarı gönlüne akayım. Ürkek ceylanlar gibi sokulayım yanına. Gel koru beni zamanın zulmünden, merhametinin gölgesine al. Kucakla beni şefkatinle, yüreğime bıraktığın o kutsal ışık için, aşk için kucakla.
Her gece ismini anarım gecenin en ıssız saatlerinde. Korkuyorum senden uzaklarda sensiz, yüreğim sensiz dağ başı ıssızlığı, yüreğim sensiz en karanlık gece. Sana doğru kayıyor gönlümün bütün yıldızları, sana doğru akıyor gönlümün ırmakları.
Uykusuzum her gece böyle, yorgunum sensiz.
Hani diyorum bir gece hasretini yüklenerek çıkıp gelsen, ısınsa üşüyen duygularım.
Sonra başımı koysam dizlerine kapansa kirpiklerim.
Uyusam, bir daha hiç uyanmasam…
Nuri CAN