- 807 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
KARAKOLDA AYNA VAR!
Karakolda ayna var
Kız kolunda damga var
Gözlerinden bellidir cevriyem
Sende kara sevda var
Morede fosforlum…
Sözleriyle başlayan bu çok eski fantezi türkü zamanın şarkıcıları tarafından farklı
yorumlansa da bu gün de dillerde hala…
Yine o zamanların siyah-beyaz filmlerinden “Fosforlu Cevriye”’nin ilk kadın aktristi (film değişik tarihlerde değişik oyuncularla yeniden çekilmişti) olan Neriman Köksal’ın elinde mendil, sarı saçlarını savura savura oynadığı sahne hem yürekleri hoplatmış hem şarkıya damgasını vurmuştu.
Gel zaman Git zaman derken…
Her şey gibi Karakollar’ da değişime uğradı.
Aynaların yerini Kameralar aldı sağ olsunlar.
Beldeki palaskalarda asılı duran eski model tabancaların yerini ise çağın modern silahları...
Yanı sıra ellerdeki Cop’lar da her an kullanıma hazırlar sabırsızlıkla.
Daha çok filmlerde karşılaştığımız o babacan Komiser amcalar.
Halden anlayan temiz yüzlü Polis ağabeyler, yerlerini cehennem zebanilerinin dahi yüzünü kızartan tuhaf varlıklara bıraktı.
Bu arada asıl toplumun akıl uçurtan değişimini göz ardı etmemeliyiz bana kalırsa.
Eskiden Karakolların bulunduğu sokaktan geçmeye çekinilir, utanılırken…
Bu gün büyük çoğunluğunu ‘ar damarı’ olmayanların oluşturduğu bir toplumda
‘yüz kızartıcı’
suçlardan her nasılsa ceza alıp ‘içeride’ yatıp çıktıktan sonra övünçle “Aslanlar gibi yattık çıktık!” diyenlere şapka çıkartılıyorsa...
Bu, ahlakın ne denli çöktüğünün. Onanmaz derin yaralar almış olduğunun çok açık göstergesi değil midir sizce de?
Bir dolu bilinmezlik ve gizemin sessiz çığlığıyla kendi içine kapanmış olan bu Karakollara “Şeffaflık” uygulaması başlatılsa da…
Hiçbir zaman hiçbir şeyin ortasını bulamamış. Gereği gibi ve dozunda kullanma becerisine sahip olamamış bir toplum olarak (siyasette dürüstlük nezaket ve mütevazılığın simgesi olan Bülent Ecevit bile bir ara Ortanın Solunu Ortaya toplamak istemişti de herkes başka başka yönlere kaçışmamış mıydı!..) bu şeffaflık işini de öylesine abartıldı ki.
Hem Karakollar hem kurum çalışanları çırılçıplak kaldılar bir anda!
Geçen gün genç bir trafik polisi iki genç fettan kadının kucağına ay pardon! tuzağına düşmedi mi?
Bu genç polis onlara ceza yazacak yerde; verdikleri gazın baş döndürücü sarhoşluğuyla başındaki resmi şapkayı çıkarıp, saçını başını düzeltip, ardından artistik poz vermeye kalkışınca…Üstündekiler de onu cezalandırmaya kalkıştılar haklı olarak tabii.
Bu şaşkınlık pişkinlik ve artistik atraksiyonlar her meslekte pek revaçta bilindiği gibi…
Meslektaşları olan bir Baş Komiserin bir süre önce kin, nefret, nankörlük ve kendini bilmezliğin hezeyanlarıyla deliye dönmüş BDP’ li milletvekili kadından yediği tokadın. İşittiği ağır hakaretlerin hıncını, üçü aktif biri pasif dört emniyet mensubu karakola çektikleri bir kadından öyle bir çıkardılar ki…Kocaları tarafından şiddete uğrayan kadınlar bile hallerine şükrettiler besbelli!
Mazluma mağdura haklıya uyguladıkları vukuatlar saymakla bitmez…
Manisalı gencecik çocuklara yapılanlar benim belleğimde taptaze duruyor hala.
Sokaklarda acımasızca coplananların çetelesini tutmak kimin haddine düşmüş!..
Karakolların hukukun, adaletin güvenilir ilk adresi olduğuna inanan ve uğradığı tecavüz olayını şikayete gelen AIDS hastası kadına her şeyi göze alıp aynı işlemi uygulayanlar mı ararsınız…
Hayır hayır! Ben sözü her zamanki gibi yine topluma getireceğim büyük bir kızgınlıkla.
Hemen herkes halinden, gönlünden, hayatından nasıl da memnun anam babam…
İşte bu arsız ve tasasız çoğunluk şimdilerde doğayla pek içli dışlı. Ekranları parselleyen bir takım fırsatçıların. Şarlatanların önerileri doğrultusunda doğadan gelecek olan mucizelerle gençleşip güzelleşmek peşindeler kadını erkeğiyle.
Ama asıl güncel konu kıyametin kopup- kopmayacağı konusu. Dolayısı ile ölüm korkusu.
Bu şeytanı bile gözyaşlarına boğan toplum giderayak bile çıkarını düşünmekteymiş.
Nasıl mı?
Çeşitli şekillerde borçlanıp durmaktalarmış bol bol.
“Nasılsa kıyamet kopacak!” diyesilermiş…
Bakın son kez çığırıyom:
Siz gelin bir kez olsun bana kulak verin.
Demem o ki: Yer gök birbirine girer.
Melek Mikail SUR BORUSU’nu üfler. Lakin bu topluma hiç bir şeycik olmaz!
Çünkü ne Melek Azrail bir çoğunuzun yüzünü görmek ister…
Ne kurbanlar olduğum o aziz, kara yazgılı kara topraklarım sizin gibileri koynuna almak…
YORUMLAR
TÜLİN ÖZTUNÇ
Ayıptır söylemesi ben bile yazdığım yazının başından ayrılmıyorum! Kara güldürü örneği hem gülüyor hem üzülüyorum...
Hoşça Kalın.