- 723 Okunma
- 3 Yorum
- 0 Beğeni
r
Aşk, yüreğin arka bahçesinde tedavülden kalkmış bir marifettir. Ölümdür, onun damarını titreten. Mizahsenliği iyi ayarlanmış her ölüm, aşkın adını taşır. Cenaze evlerinde ağlayanların daima sayısı, gülenlerden azdır; bu yüzden, devrik kalması istenildiğinden.
’Merhaba ölüm, yine ben geldim. Bu sefer denenmemiş bir masal hayal etmeye değil, tam olarak gözlerinden görmeye ve de değersizliğini kanıtladığım yüreğimin üzerinde kalıntıları bulunmuş aşk olgusuna dair her şeyi silmeye geldim. Kulaklarım ağır bir metal müzik, duramıyorum yerimde. Oynayasım var, kelimelerim sokaklarda çingene; bir davulu, bir de çiçekleri eksik sadece!
Kitapların üzerindeki tozu yutacak birine ihtiyacım var. Sessiz sedasız her nesne kendini sana yaklaştırırken, ben uzaklaşıyorum. AMA biliyorsun ki, seni çok seviyorum. Ne olur susma!
Sustun mu? Yoksa, yoksa sende mi beni yalnızlığın o istenilmesi güç zorluklarına esir ediyorsun? Benim suçum ne? Birkaç dakika daha kalabilirim diye mi yaşamak yanında?
Anladım! Konuşmayacaksın. Bu sefer kitaplarımın arasına ayraç koymayacağım. Sayfaları ezberime de almayacağım, öylesine, bırakmadığım yerlerden yaşayacağım. Sayfa 124 mü, bırak, salla! Sayfa 411’mi, unut gitsin, kapat! Deliye bir şehir yeter tozutmak için, akıllıya anlatmak için dünya yetmez, bildiklerini.
Böyle devrik, böyle tükenmişim işte; inan ya da inanma; su akıyor ve zaman ömrümün damarlarında tüm tıkanmalara inat sana son sürat debiyle koşuyor. Pompası eksik kalsın, manometresi, tüplüsü, tüpsüzü, eğrisi, düzü... Ben seni seviyorum ölüm, kimse bilmese de olur bu platonik sevdayı!’
...
-Pardon, anlamadım sanma ama beni düşüncelerin rahatsız ediyor.
-Sana burada kal diyen ben değilim Ece. İstersen kapı sonuna kadar açık!
-Ya tamam, bir yere gitmiyorum; yalnız öykünmelerinde biraz daha bana karşı müsamaha göstersen iyi edersin. Sarışın güneşe zeytin çekirdekleri döken yaşların sebebi olma, olur mu?
-...
-Yani sessizlik mi verebileceğin en güzel cevap?
-Seninle siyasi konuşmalara girmediğimiz müddetçe iyi geçiniyoruz. Neden birbirimizi üzüyoruz ki?
-’And how in the world can the words that I said’... sound is good, no touch that!
-Ne diyorsun, anlam verebilsem sana?
-’This is strangest feeling, something I can’t control’ ...lay lay lay, ben de ressam olacağım Or., ne dersin canım?
-Önüne gelen herkes ressam oluyor canım, önüne gelen herkes yazar oluyor; tabi ki olabilirsin, bu ülkede insanlar birkaç şey bir anda olabiliyor nasıl olsa!
-Neden böyle diyorsun ama canım? Kalbim kırılıyor bak!
-Kırılırsa kırılsın! Senin mesleğin belli, işin belli, gücün belli. David Ricardo, Adam Smith okumaya devam et! Hatta Marx’ın Das Kapital’ini al, doya doya oku, tekrar et!
-Ekonomist olmam, ressam olmama engel mi yani?
-Engel dedim mi? Sadece alanın değil dedim. Hobi olabilir ama daha bir yüz şekli nereden çizilmeye başlanır, onu dahi bilmeden kalkmış ressam olacağım diyorsun. Sen git raporlarına bak, analizlerini yap; iyi bir iktisatçı ol, piyasada mis gibi işin hazır.
-Of, seninle de bir şey paylaşılmıyor. Ben az nete takılacağım, çayı sen demlersin artık!
-Amannn...
...
Son toprağı üzerime attı vakit! Saat olmamışlığın akşam ertesi. Sıfırdan alıyorum elimdekileri, sıfırları atıyor kaldırımlar, düşüyorum. Sana ait bir umut besliyorum yine ’ölüm’. Her şey olmadığı kadar yabancı ve yalancı kendisine dahi! İnsan olmanın gerektirdiği bir sebep olsa, iyi olur! Sana şimdiki zamanla çekimlenemeyen bir porno starıyım ölüm, parmaklarımla gözlerimin içini oya oya, acıya orgazm oluyorum. Sustuğunla kal sen, ben yazıyorum.
...
-Eğer devlet vergilere fazla karışmasa, gümrüklerde indirim olsa; rekabet ortamında üretim daha nitelikli ve de verimli olur.
-Sen nereden biliyorsun bunu?
-Ece, özelleştirmenin ülkeyi satmak olmadığını bildiğim gibi, kısırlaştırılmış döngülerde yüksek verginin de sadece zenginlerin hesaplarındaki sıfırları arttırdığını biliyorum.
-İyi bil bakalım, bil de bunu herkesle paylaş! Senin sözünü dinlerler hemen canım.
-Sanki bunu bilmiyorlar mı? O kadar akıllı, okumuş insan var ama en ufak hareket dahi yok. Anlamıyorum onları gerçekten.
-Or., sahiden anlamıyor musun?
-’Her şeyi ben yapayım’ egosu mu yoksa?
-Tabi ki! Bir insan için önemli olan ilk başta kendisidir. Emek gücünü kendine kazanç gören koltuk sahipleri, koltuklarına daha sağlam tutunmak için, hiç olmazsa sınırların el verdirttirdiği kadar sömürü yapmak isterler. Bu dünyanın düzeni işte!
-Piramit efsaneleri gibi yani. Hani yüz binlerce köleyi çalıştıran firavunların hikâyesine benzer ve de katmerleşen benlik duyguları.
-Elbette!
-Ne kadar komik ya! Bir insan öldüğü zaman, toprak altına götürebildiği tek şey, yaşlanmış derisi ve de amelleri.
...
Gücüne gitmesin, evet seviyorum seni! Sevilmeyen bir şey değilsin asla! Sen ki, seviyorsun coğrafyamızda cirit atmayı. Herkes bir sebep buluyor, herkes birine kızıyor, mezheplerine küfreden mezhebinden habersiz yaşıyor. Dengeyi tutturamayan şaşkınlar kırılıyor avuçlarında Mitoloji denen densizin. Mikail’in asasına inanmayan bir güruh, İsa’nın tablosu altında günahlarını yıkadığını zannediyor. Papaz en kaliteli çamaşır suyunu alıp gelirse, o zaman ben de bu tür efsanelere inanacağım. Hurafe olan hayallerimi aklaştıran papazın ellerinden tutup, yine çocuk olacağım. Korkma ölüm, istemediğini biliyorum. Beni, istemediğini, senin, asla, şimdi!
...
-Aaa, e-mail gelmiş sana iki tane.
-Kimden?
-Biri Sex shop’dan, biri de Nurnuri’den. Nurnuri kim ya? Erkek mi, kadın mı?
-Şu Sex Shop’un Allah cezasını versin. Merak etmeyeceksin kızım hiçbir şeyi. Bir kez baktım mı, bir daha bırakmıyorlar seni! Nurnuri bizim tanıdık birinin sözlüsü.
-Mektup yazmış bu ya! Baksana, senden yardım istiyor. Yazık ya, senden yardım istiyor zavallı. Cinsiyeti ne bunun ya, ne biçim isim?
-Ben de bilmiyorum da, ne yazmış?
’Or., can kardeşim! Sözlüme bir mektup yazacağım, ama daha bir paragraf yazabildim. Giriş bile çok karışık oldu. Ne yapmalıyım, bana bir akıl ver? Olmazsa sen yaz gönder bana, ne olursun! Yazdığım satırlar şunlar bak, oku da bir yardım et kardeşine. Hadi bekliyorum.
Sevgilim,
Gül kokulu rüzgarların ellerine kına yaktığı bir günden sana sesleniyorum. Nur cemaline hasret, sevgine düşkün bir halde kalemi elime aldım. Kalemi elime aldım derken, esasında almadım. Klavye ile yazdım, ama sonra kalem ile yazmayı düşündüm. Sonra olmaz deyip, direk yazıcıdan çıkarıp sana gönderirim dedim. Ama bu da aklıma yatmadı. Sana kendi ellerimle yazmak istedim, bilemedim. Parmağıma jileti vurup, kanımla dolmakalemi doldurup, en sonda yazmaya karar verdim. Bu seferde kanım durmaz diye evhama kapıldım. Jileti pencereden aşağıya attım. Kusura bakmasın Necdet amca, jilet kafasına yapışmış. Ocak’da pansuman yapmışlar, şimdilik iyi gibi. Ama çok kan kaybetmiş. Ah cemalinde hüsrana komşuluğumu iflas etmişliğimle aleni olarak burhan olan sevgilim! Bana yardım et! Sensizliğin içinde kime güleceğimi dahi bilmiyorum, gök de yaralı uçan güvercinim. Ah!’
-Or., bu ne be? Bu mektup mu gerçekten?
-Evet, maalesef. Ben buna doğal ol demiştim bir keresinde, beni çok ciddiye almıştı akıllı.
-Ama çok komik canım ya! Zupper, zupper..
-Sayıklama kız, iflas ettireceksin adamı. Bak orada mektuplar var. Klasör var bak, yazılarım diye.
-Ooo, burada hazine varmış! Ne yapayım, bir tane ona mı gönderelim yani?
-Aynen! Her seferinde böyle oluyor canım.
-Ah ya, çok saçma ama! Bir insan sevdiğini kendi sözcükleriyle anlatabilmeli! Mesela sen bana kendi sözcüklerin ile sevdiğini söylemeseydin, şu anda yanında olmazdım.
-Biliyorum; hastalığıma propaganda yapmasaydın, yanımda olmazdın.
-Neee, anlamadım?
-Boşver, mektubu at da, çayları içelim. O sex shop sitesine dikkat et! Keylogger kullanan piçleri var. Aman diyeyim, merak edeyim deyip de sen de girme!
-Or., ayıp ama!
-Merak edersin, ne bileyim!
-Garip değil mi ama? Düşünsene, internet içinde milyonlarca bilgi var. Yararlı bilgilerden bahsediyorum. Ama insan, özellikle erkekler neti cinsellik için kullanıyor. Film indiriyorum diyen dahi, en seksi oyuncuyu bulup, ona göre indiriyor.
-Neden Çin filmlerini fazla sevmiyorlar ki?
-Hadi be!
-Tabi ki, sevmiyorlar, kız fazla yok; savaş, dövüş ya da saçma sapan pirinç hikayeleri.
-Alemsin ya, dur dur; çayın yanına kurabiye getireyim. Gelirken almıştım.
...
Kervanınıza katılamıyorum ey insan ahalisi! Nadasa çekilmiş umutlarım için suçlu aramayın hücrelerimde. Saklanmak, kanıtsallığımın gaddar ters-yüzü. Dibinde dipçiklerin zımbalandığı iyi hallerin güllerini diktiğim bir arazi satın aldım hayallerimin ardınca. Savaşlarımın hiçbir yenilgisi, senin yanında bulduğum çaresizlik kadar acıtmıyordu yüreğimi. Yüreğim ki; metrelerce yükseklik de bulunan hindistan cevizi. İçmeye korkuyorum, tuzumun tadını soğukkanlı elleriyle ortaya çıkartan bir raks bu; depreşen depresyonlarımda alnıma fıtık teşhisi koyan analizlerin tümü irkilmiş, kaypak ve çakallara emanet! Sana geliyorum, ama ellerime çiviler batırmaya meraklı bir kaçışın var. Toz toprak düşlerinde, öpüşlerin dalkavukluğu dilinim amilazlarında saklı!
Herkes haklı ölüm, herkes haklı! Herkes kendini bir ’bok’ zannetmek de haklı!
...
-Sen ne yazıyorsun kağıda yarım saattir Or. ?
-Hiç, karalıyorum bir şeyler işte her zaman ki gibi.
-Okuyayım mı?
-Al oku!
...
Ölüm bu son yolculuk denemem değil sana, yine geleceğim. Elbet haklı olduğumu sende göreceksin, herkesin kendini bir halt zannettiği bu dünyada!
...
-Çok ağır olmuş, ölümü istiyormuş gibi.
-İstemiyor muyuz?
-Evet de... İsmini ne koydun yazının?
-Sen söyle.
-’Ölüm Trapezcisi Hayallerini Dikiyor Toprağına’ olur mu?
-Sen bir tanesin Ece! Tanrı’nın eli Maradona’da, aşkı da gözlerinde.
-Abartma ya!
...
Haydi gitarımın tellerini söküyoruz beyler, bayanlar! Kaş yaparken göz çıkarmak da caizdir sağanak kabuslarda. Haydi tüm delillerinizi tükürün sayfalara, deli zannetmezlerse sizi, o zaman korkun!
‘’Zıp zıp zıp, ölüm beni yakalayamaz ki!’’
...
-Or. , ya şimdi ölürsek?
r Yazısına Yorum Yap
"r" başlıklı yazı ile ilgili düşüncelerinizi ve eleştirilerinizi diğer okuyucular ile paylaşın.