- 734 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
RESİM VE EDEBİYATIN HAYATIMDAKİ YERİ (1. Bölüm)
‘’Adam olacak çocuk …… dan belli olur’’ derler ya hani, bu sözün bir çok yeteneklerin doğuştan insana ALLAH tarafından bir hediye edildiği anlamına gelen yakıştırma bir söz olarak kullanıldığı düşüncesindeyim.
Çocukluk dönemimde başlayıp, yaşadığım hayatın her döneminde çeşitli işlerde çalışsam da, dönüp dolaşıp yine benimle birlikte doğan yeteneğimden ekmek yediğimi ve kaderimin beni sürekli bu yöne doğru sürüklediğini hissediyordum…
Birkaç bölümden oluşan ve gerçek yaşamımı oluşturan anılarımı yazarak resimlemek istedim.
*********
Okula dahi başlamamıştım. Resme karşı ilgim vardı o yaşta.
Elime geçirdiğim gazetelerin boş olan kısımlarına ve bulduğum her kağıda resimler yapıyordum.
Babam şoför olduğu için mi? bilinmez sürekli araba resimleri yapıyordum. O yıllarda yeni çıkan araba modellerine idi ilgim. Oturduğumuz semtte yoktu böylesi arabalar yani, bakarak değildi çizdiklerim. Tesadüfte olsa bir defa görmem yetiyordu. Adeta fotoğrafını çekip gözümün arkasına saklıyor, eve gidince yine boş bulduğum her hangi bir boş kağıda aktarıyordum.
Babam beğeniyle bakıyordu yaptıklarıma. Aferin dercesine başımı okşuyordu. Ve bundan güç alarak resim defteri ve boya kalemleri istiyordum babamdan.
Her gün akşamın olmasını sabırsızlıkla bekliyor, babama kapıyı ben açıyordum büyük bir heyecanla. Ama her defasında da üzülüyordum zira istediklerim yokluktan mı? Yoksa ihmalden mi? bir türlü alınmıyordu.
Günler ayları, aylar yılları kovalamıştı. İlkokula başlamış doyasıya ve severek özlemini çektiğim resim defterimi ve renk, renk boya kalemlerini kullanıyordum artık.
Sadece resim dersleriyle sınırlı değildi çalışmalarım. Her derste özellikle küme çalışmalarında konuyla ilgili resimleri büyük boy kartonlara çalışıp verilen ödevlere görsellik kazandırıyordum.
İlkokulun sonuna gelmiştim. Beşinci sınıfı bitirirken tüm derslerden sınav yaptılar diploma öncesi. Her dersin sınavlarını iyi dereceyle vermiş, sıra çok sevdiğim resim dersimin sınavına gelmişti.
Öğretmen masasında bir saksı duruyordu aslında toprak olan bu saksı, çini boyalarla desenler yapılarak sırlı hale getirilmiş ve ayrı bir ahenk verilmişti.
İçinde iri yapraklı çiçek ekiliydi.
Bu saksıyı resmetmemiz istenmiş ve sınav başlamıştı.
Önce kurşun kalemle fersiz olarak resmi çizmiş sıra renklendirmeye gelmişti ki.! Başımdan aşağı kaynar suların döküldüğünü hissettim birden.
En sevdiğim resim dersimin sınavına gelirken boyalarımı getirmeyi unutmuştum. Konuşmak ve birbirinin çizimlerine bakıp kopya çekmek yasaktı.
Ağlamaklı olmakla kalmamış birkaç damla yaş da dökülmüştü gözlerimden.
Gayri ihtiyari elimi sıranın gözünde gezindirdim. İşte o an, az önce gözyaşı döktüren kaderim bu kez sevindirmişti.
Bir poşet içersin de en büyüğü 3 santimi geçmeyen boyutta olan boya kalemleri geçmişti elime.
Alın yazısı mı desem, büyük bir şans mı desem yoksa tesadüf mü desem;
Her ne ise bu sayede sınavı başarıyla vermiştim.
Dünyayı bağışlarcasına sevinç yaratan bu olay, yıllarca unutamadığım bir anı olarak hafızamdaki en güzel yeri almıştır.
Devam edecek..
YORUMLAR
Sanatın birkaç dalına birden yeteneği olabiliyor insanın. Bütün sanatlar aynı zamanda diğer bilim dalları ile de bağlantılıdır.
Anıları kaleme alabilmek zor, zoru başarmışsınız, teşekkürler emeğe
selam ile