- 3070 Okunma
- 12 Yorum
- 0 Beğeni
BİR DE BEN YAZAYIM DEDİM…
1969-1974 yılları arası…Üç yıllık bir okul olduğu halde ancak beş yılda bitirebildiğim Bakırköy Lisesi..
Bu güne kadar Sami denilen çamura pek çok usta şekil vermeye çalışmış, o çamuru belirli bir kıvama getirmişler ama son şeklini işte bu atölyede alacak.
Atölyede pek çok usta var…Her biri ellerindeki yüzlerce çamur topağına şekiller veriyor, motifler işliyor…İşlenen o çamurdan , Hababam sınıfının Hayta İsmailinden, Türkücü Necla Akben’e kadar, Diş doktoru Oya Gazezoğlu’ndan, Müzisyen İlhan Şeşen’e kadar pek çok ürün çıkıyor.
Bu gün işte bu ustalardan iki tanesini tanıtacağım.
1974-1975 Öğretim yılında yani okuldaki son senemde Edebiyat derslerimize kimin gireceğini beklerken ve de ‘’ Hayriye Ilgaz gelmesin de kim gelirse gelsin’’ diye dualar ederken sınıf kapısı açıldı ve Hayriye Hanım içeri girdi ‘’günaydın çocuklar’’ diyerek.Eyvah ki eyvah…Dört sene kaçabilmiştim ondan ama beşinci senemde yakalanmıştım nihayet.
Hayriye hanım’ın bir kötülüğünü mü görmüştüm: Hayır..Ama nedense kanım ısınmamıştı hiç kadına...Doğru düzgün bir kez olsun yüzünün güldüğünü, öteki öğretmenler gibi öğrencilerle yarenlik ettiğini hiç görmemiştim. Daima ciddi, daima ‘’disiplin demek ben demek ‘’ havalarında olan bir öğretmendi …İşin ilginç tarafı hiç kimseden de duymamıştım bir öğrenciye fiske vurduğunu ya da kötü söz söylediğini…Hatta dahası benim dışımda pek çok arkadaş dua ediyordu dersimize Hayriye Hanım girsin diye ve onların duaları kabul olunmuştu.
Kısa zamanda baktım ki gerçekten de Hayriye Hanım muazzam bir öğretmen…Diğer öğretmenler mesela uzun saçlı öğrencilere dayağı basarken hayriye Hanım: ‘’ Sana hiç yakıştıramıyorum ‘’ der ve diğer öğretmenlere karşı inatla saçlarını kestirmeyen erkek öğrenciler Hayriye hanımın bu sözüyle hemen kestirirlerdi. Kızlar için de aynı şey geçerliydi. Baldırlarına yedikleri onca cetvele rağmen okula mini etekle gelen kızlar Hayriye Hanım’ın bir kez ‘’ Sana hiç yakıştıramıyorum’u ile hemen etek boylarını normale getirirlerdi.
Günlerden bir gün Hayriye Hanım bize bir hikayenin baş taraflarını yazdırdı ve hikayenin sonunu her hangi bir yerden kopyalamadan, bir yerlerden esinlenmeden, bir filmin devamı halinde yazmadan , sadece kendi görüş ve düşünüşümüze göre yazmamızı söyledi.Haftaya toplanacaktı ödevler.
Diğer arkadaşlar neler yazdı bilmiyorum ama ben seyrettiğim bir filmin aynısın yazdım hikayenin devamı olarak.
Ertesi hafta Hayriye Hanım ödevlerimizi masasının üzerine boşalttı…Tüm ödevler kırmızı yazı ve notlarla gelincik tarlasına dönmüştü. Elli beş öğrencinin hepsine birden hangi romandan, hangi yazarın hangi kitabından , hangi filmden esinlendiğini ya da kopya çektiğini tek tek söyledi ve sordu? ‘’ Doğru mu’’ diye…Elbette ki doğruydu. Hayriye Hanım , sayfa numaralarına kadar söylüyordu çünkü.
Sen : Risale-i Nur- Lemalar, şu sayfadan, Sen : Dokuz Işık Dokrtini falan sayfadan, Sen: Marksist Diyalektik filanca sayfadan, Sen Rıza Nur’un hatıratından , Sen Filanca filmden diye hepimizin eteklerindeki taşı önümüze döktü.
Sonra başladı bize Atatürk ve Atatürkçülüğü anlatmaya…Hiç kimseye kızıl komünist, ırkçı faşist, gerici yobaz, renksiz liboş demeden….Elli beş ayrı kafaya anlattı…Hain, korkak, emperyalist uşağı, sermayenin yalakası, ahtapot beyinli, balık hafızalı, aptal ve aklıma gelmeyen hiç bir etiketi yapıştırmadan…55 insana…komünistinden faşistine, ilericisinden gericisine, sağcısına, solcusuna, futbolcusuna, yolcusuna tam elli beş kafaya sadece ve sadece Atatürk’ü anlattı. Yorulmadan, bıkmadan ve hiç bir zaman zıvanadan çıkmadan..Hep sakin, hep edep içinde…Ve sözlerini şöyle noktaladı:
‘’ Çocuklar ben bir gün ebedi hayata göçtüğümde orada iki varlığa hesap vereceğimin bilincindeyim. 1- Allah’a: Kulluk görevlerimi yerine getirip getirmediğimin hesabı 2- Atatürk’e: Sizleri nasıl yetiştirdiğimin hesabı’’
Hayriye Ilgaz artık gözüme korkulacak bir öğretmen değil. Kendi annem kadar, hatta ondan da sevimli ve cana yakın görünmeye başlamıştı. Ben de onun gibi olacaktım…Ben de bir öğretmen olmalı ve Hayriye Ilgazların bayrağını daha da yüksek burçlara dikmeliydim
Sadece öğretmen olabildim…Öteki kısmında takdir öğrencilerimin.
Öteki ustaya gelince:
Milli Güvenlik öğretmenimiz Albay Bedri Buluç’tu o da.
Tam bir askerdi. Durun o yıllara dönerek anlatayım.
Sınıf mümessilinin ‘’Dikaaat’’ komutuyla hepimiz ayaktayız. Az Sonra Albay Bedri Buluç sınıftan içeri giriyor. Sınıf başkanı:
-3Fen E sınıfı bir öğrenci eksiğiyle emir ve görüşlerinize hazırdır komutanım.
-Teşekkür ederim evladım. –Günaydın çocuklarrr
-Sağol..
-Olmadı…Bu ne öyle kedi miyavlaması gibi... Zangırdatın şu camları bakayım.
-Sağollllll..
-Aferin. İşte böyle…Oturun.
Sınıfı şöyle bir süzdükten sonra…
-Haydi getirin bakalım defterleri.
Başka hoca defter kontrolü yapmasın diye dua ederken . İş Bedri Hoca’ya gelince herkes birbiriyle yarışıyor adeta. Kızlar bile topuk selamı verip uzatıyorlar defterlerini. O defterlerde de Atatürk resimleri var bol bol ve de Atatürkle ilgili anılar, yazılar…Bir de tabii ki Bedri Hocanın yazdırdıkları notlar var ama elbette ki Bedri Albay’ın merak ettiği şey kendi yazdırdıkları değil..O , defterlerde yeni bir resim, anı ya da yazı görürse sözlü notunu çakıyor hemen 10 ayrıca adınızı not alıyor ve yazılı yoklamalarda peşin peşin kağıdınıza +3 yazıyor…Yani 5 lik bir kağıdınız varsa 8 alıyorsunuz yazılıdan.
Koskoca Piyade Albay…Ayak sesi bile okulu temelinden sarsan Albay Bedri defterlerde o güne kadar görmediği, okumadığı bir anı görünce başlıyor ağlamaya…Koca adam resmen öğrencilerinin önünde ağlıyor…Hoş Çanakkale deyince de ağlıyor, Kurtuluş Savaşı deyince de ağlıyor…Bu gün ‘’ Yine başlama Vatan Millet Sakarya edebiyatına ‘’ diyen kendini bilmezlere inat vatan diyor ağlıyor, millet diyor ağlıyor, Sakarya diyor ağlıyor…Bizleri yeni Atatürk anıları , resimleri bulmak için yarışıyor görüyor bu sefer de sevinçten ağlıyor…Evet evet…Koskoca Albay çocuk gibi ağlıyor.
Yıllar sonra öğretmen oldum ve bir gazetede , bir köşe yazarının Albay Bedri Buluç ile ilgili bir anısını okuyunca da ben ağladım.
Bizim Canımız öğretmenimiz…Albayımız Bedri Buluç bizim derslerimize girdiği o yıllarda olacak, Tuzla Piyade okuluda namaz kılmak isteyen er ve erbaşlar için bir mescit yaptırmış. Askerler rahat rahat ibadetlerini yapsınlar diye… Hiç bir Allah’ın kulu bunu laiklik ilkesine aykırı bulmamış…Gel gör ki aynı yıllarda lisemizin yakınlarındaki bir arsaya cami yapılması hususunda gericiler!!! İle ilericiler!!! Arasında konusu laiklik olan kavga çoktan başlamıştı.
O mescit hâla durur mu bilmem…Bildiğim bir şey varsa Albay Bedri Buluç’un general olamadığıydı.
Beni Yetiştiren Atatürkçülerden sadece ikisini anlattım…Onlardan bana kalan Atatürkçülüğün özeti de şu oldu: ‘’ Önce insan olamadığın takdirde başka hiç bir şey olamazsın ‘’…Onları yanlış algılamadığımı umarım…Çünkü öteki alemde benim de onlara verilecek bir hesabım var.
Nur içinde Yat Hayriye Igaz Hoca’m… Nur içinde yat Albayım, Hoca’m Bedri Buluç… Makamınız Cennet olsun.
YORUMLAR
Sami Bey bu güzel yazı için teşekkürler. Ben de Saadet Bağçacı; Hayriye Ilgaz teyzem. Annemle ikisini birer yıl arayla 1990 da kaybettim. Babam Dr Nazif Bağçacı 98 yaşında. Sizi anımsadı ve slm söyledi. Bodrum'dan selamlar...
Değerli hocam sizler ,sizin meslektaşlarınız her neslin yetiştirilmesnde öncü kişilersiniz.Öğretmen ;öğrenciyi okul aşığı da yapar düşmanıda...lise hayatım boyunca edebiyat öğretmenlerimi hiç unutmadım ve bende ayrı ayrı yerleri vardır.Mehmet Ali Özgür hocam ile de hala görüşürüz...Gözümde en kıymetli insanlarsınız ,iyiki varsınız..Işığınız sönmesin ve bizleri aydınlatmaya devam etsin....Saygılar hocam....
sami biberoğulları
Selam ve saygılarımla.
bana da çok değerli bir hocam mühim olan insanlık sözünü yaşayarak öğretmişti.güzel yazılarınız için teşekkürler
sami biberoğulları
Selam ve saygılarımla.
sami biberoğulları
Selam ve sevgilerimle.
Beni Yetiştiren Atatürkçülerden sadece ikisini anlattım…Onlardan bana kalan Atatürkçülüğün özeti de şu oldu: ‘’ Önce insan olamadığın takdirde başka hiç bir şey olamazsın ‘’…Onları yanlış algılamadığımı umarım…Çünkü öteki alemde benim de onlara verilecek bir hesabım var.
Nur içinde Yat Hayriye Igaz Hoca’m… Nur içinde yat Albayım, Hoca’m Bedri Buluç… Makamınız Cennet olsun.
Etkili ve hissettiren bir yazı okudum kaleminizden ve bu güzel yazı için kutluyorum.
Saygı ve selamlarımla.
sami biberoğulları
Aramızda kalsın bu sefer pembeyi sırf size yakıştığını bildiğim için giydirdim...Ama hakkını yememek lazım yorum da güzeldi.
Selam ve saygılarımla.
VAZO
O yıllar zor yıllardı. Neden uzadı okulun bilmem ama bitirmiş olman bile Allahın büyük bir lütfu. Allah korumuş kör kurşunlardan.
Beni Bolvadin Lisesi'nde edebiyat öğretmenim Aslan ERGÜÇ'le Eskişehir Atatürk Lisesi'ndeki Edebiyat öğretmenimin huzuruna çıkardığı ve yazdığım bir kompozisyondan dolayı alnımdan öpen Vehbi Cem Aşkun'a götürdünüz.
Paylaşım için teşekkürler, saygı öncelikli sevgiler.
sami biberoğulları
Okulumun uzamasının tek sebebi babamın itelemesiyle sosyal bölümünü değil de fen bölümünü seçmiş olmamdır...Matematik ve Fizik yüzünden anlayacağınız...
Bolvadin pek çok kez gelip gördüğüm Bir Afyon ilçesi...Sandıklıda sekiz sene görev yaptığım için Afyon'un tüm ilçelerini bilirim.
Yorum için teşekkürler...Selam ve saygılarımla.
sami biberoğulları
nur içinde yatsınlar.....hocam iyiler unutulmaz .....çünkü giderken arkalarında senin gibi kavi yürekli öğrencileri vardır.....arada bir yadetsinler diye...çok güzeldi saygılar
sami biberoğulları
Selam ve sygılarımla.
Bu kez güldürmediniz, neredeyse ağlayacaktım .Gerçekleri yazıyorsunuz zaten . Gerçekler her
zaman güldürmez , ağlatır ve yüreklerini titretir. gerçek bir Atatürkçü olduğunuzu gördüm ve size
sevgi ve saygım bir kat daha arttı .
Sizi selâm ve saygımla kutluyorum..
sami biberoğulları
Selam ve saygılar benden.
Ne acıdırki senelerce birşeyler olma çabası verirken insan olmayı unutuyoruz .
yine her zaman ki gibi keyfle okudum ama bu kez buruktu keyfim .
iyiki birde siz yazmışsınız hocam emeğinize yüreğinize sağlık sizin ve tüm öğretmenlerimizin
saygıyla ellerinizden öpüyorum.
sami biberoğulları
A-BI-HAYAT
sami biberoğulları
merhaba arkadaşım yazmaya başladım ama hala yazını etkisindeyim o kadar etkilendimki anlatamam öğretmen olduğunuzu da bu arada öğrenmiş oldum saygım bin kez daha arttı öğremenlere karşı büyük bir saygım ve sevgim vardır ben olamdım ama sizlere saygım çok birinci ve ikinci anlattığınız yazıları okudum beyenerek ina şu anda hala etkisindeyim ve yazamıyorum çok beyendim çok yazılarınızın takipcisiyim gördüğümde mutlaka okumaya geleceğim arkadaşım sevgi ile kal inan yazamaz oldum
sami biberoğulları
Selam ve saygılarımla.