- 495 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Ata Ve Çocuk...[Yazdığım ilk öykü..
Günlerden son güz paşa yine hastaydı o kadar çok sevdiği gönül verdiği o başöğretmenliği tam yerine getirememişti hayalinde yine hep o hep o çocuk
ve günlerden bir gün paşa uyanmıştı hayata gözlerini açmıştı
baş ucunda bekleyen doktorlar hepsi ona bakıyordu birden seslendi
-“su su verin bana “
hemen hepsi sanki yağmur altında kalmışcasına koşuştular ve biri getirdi. suyu kana kana içtidediki
-“o nasıl o çocuk nasıl”
hiç kaybetmemişti o fedakarlığını hep okusun diye doktor birden irkildi ve
“paşam” dedi birden “o kim”
-“Anlatıyım” dedi paşa “anlatıyım” ve ardından derin bir iç çekti
hayat onun için yeni başlamıştı. Içindeki bunalımları, hüzünleri, çatışmaları bir kenara atıp yeni yürümeye başlayan bir çocuk misali ilk adımlarını atıyordu. Sadece benim elimden tutuyordu, önce onun dizginlerini elime aldım bazıları buna karşı çıksada..., sonra giydirdim bazı haklar tanıdım , ona okumayı yazmayı kitapları sevmeyi onları korumayı dostluğu misafirperverliği ileri görüşlügu her zaman en iyisi için savaşmayı öğrettim.
Çocuk bir an için bana sordu:
- Bu mevkiye gelmeyi nasıl başardınız? ben bu çok samimi yakınmasına gülümseyerek şöyle karşılık verdim:
- Ben çocukken fakirdim. İki kuruş elime geçince bunun bir kuruşunu kitaba verirdim. Eğer böyle olmasaydım, bu yaptıklarımın hiç birisini yapamazdım.’
Çocuk öyle çok şaşırmıştı ki ağzı açık kalmış parlayan gözlerle bana bakıyordu. ben onun idolü olmayı başarmıştım. Çocuk benim gibi olmayı hedefliyordu. Bu günden sonra elinden kitabı hiç bırakmamıştı ve kitabı zevk alarak okumaya başlamıştı. Kitap okumaktan sıkıldığında hedeflerini göz önüne getiriyordu. O yaşıtlarından farklıydı o idealist biriydi. gün geçtikçe kendini geliştiriyor, evimdeki kütüphanede tüm zamanını geçiriyordu. Çünkü en kısa zamanda kütüphanedeki tüm kitapları okumak istiyordu. Bazen geçmişine bakıyor ve ne kadar yol kat ettiğini merak ediyordu. Ayrıca en iyi dostunun geçmişinde olmamasına yakınıyordu. ben hayretle onu izliyordum bir yandan da göğsümü gere gere gururlanıyordum… Herkes benim bu yıkık dökük çocuğu yaşama nasıl bağladığımı anlamaya çalışıyordu. Günler aylar geçti ve Çocuk öyle yerlere geldi ki ben onun nasıl büyüdüğünü görememiştim bile.. Tüm arkadaşları onu kıskanıyor ve ona durumunun kötüye gitmesi için sinsi planlar kuruyor ve önüne engeller koyuyorlardı. Ama o da benim öğrettiğim gibi aklıyla engellerin üstünden geliyor, günler onun için çok hızlı geçiyordu. Fakat bu onun için kötü bir gelişmeydi. gelişmesi için daha çok uzun yolları ve zamana ihtiyacı vardı.
-Öğretmenim kitaplarınız en güzel eserleriniz midir?
-Hayır çocuk
-Peki Öğretmenim sizin en güzel eseriniz nedir ?
-Benim eserim sensin çocuk benim eserim sen olacaksın…
Paşa öksürdü… Doktor paşam sonra devam edersiniz, lütfen dinlenin dedi.Paşa uykuya dalmadan önce doktora
- İlim ve bilim gelişmek için en büyük adımdır.. çocugu ayakta tutun.. kitaplar onun dünyası olsun..Çocuk çagdaş olsun.. gururlu olsun… paşa sustu..
“Paşam” dedi doktor “kimdir bu çocuk “ paşa son yaprağını güz rüzgarıyla düşürmüştü toprağa esti geçti başından…
Son sevinciydi bu sanki yutkundu bir an doktora döndü
O çocuk….o çocuk benim TEK MİRASIMdır.. o çocuk gözümden sakındığım ömrümü harcadığım Bayrağının rengini şehit kanından alan ‘’TÜRKİYE”dir.. o çocuk size emanettir..
Yazan: Aysun Uslu..
(Fatih Ertaş’a yardımlarından dolayı sonsuz teşekkürler..
Not: Bu bir öyküdür.. Kurmaca gerçeklikten yararlanılmıştır..
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.