- 1790 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
SADIK YILMAZ İLE SÖYLEŞİ
Süleyman ÖZEROL/ 27 Aralık 2008, Ankara
Bugün 27 Aralık 2008… Ankara Arguvanlılar Kültür ve Dayanışma derneğindeyiz. Bugün aynı zamanda Atatürk’ün Ankara’ya gelişinin yıldönümü… Yine bugün Arguvan’dan bir sanatçımız, yazarımızla birlikteyiz.
Kendinizi tanıtır mısınız?
Sadık Yılmaz, 1943 Arguvan Halpuz köyü doğumluyum. İlkokulu burada okudum. Sonra iş güç derken Arguvan arka planda kaldı. Annem babam Halpuz’da yaşadılar, Halpuz’da öldüler.
İlkokuldan sonra sanat enstitüsü ve tekniker okulunu bitirdim. Yaşamımın önemli bir bölümünü öğretmenlikle geçirdim. Almanya’da da 1. sınıftan 12.ç sınıfa kadar işçi-emekçi arkadaşların çocuklarıyla ilgilendim.
1962’de evlendim, iki oğlum var. Ailece 1973 yılında Almanya’ya gittik. Çocuklar orada okudular. Biri elektrik mühendisi, biri mimar... Orada da çalışıyorlar.
Almanya’ya gidip geliyorum, orada oturumum da var. Halpuz’la ilişkim artık bitti. Gideceğim kimse yok. Annem babam vefat etti, kardeşlerim başka şehirlerde yaşıyor.
Yazmaya ne zaman başladınız?
Eskiden beri yazmayı severim. Birçok şiir, öykü yazdım. Düzenli yazmaya ise doksanların sonlarında başladım, hala sürdürüyorum.
Yayınlanmamış üç romanım, bir öykü-şiir kitabım var. Kitaplarımı Türkiye’de bastırdım. Yurt dışında yayınlama şansı pek zor, okura ulaşmak hiç mümkün değil.
Roman ağırlıklı yazıyorsunuz…
Roman ağırlıklı yazıyorum. Bu beni daha çok etkiliyor. İnsanları, toplumu anlatmayı seviyorum. Toplum sorunlarıyla bu şekilde ilgilendiğimi düşünüyorum. İlk kitabım “Sevgiler Tükenmeden”; O tükendi maalesef… 2000 yılında yayınlandı. Sevgi, dostluk, arkadaşlığı anlattım.
İkinci romanım “Harami Aşklar Çağı”: Burada her şeyin nasıl bozulduğunu, birbirine karıştığını, aşkların bile haramileştiğini-yozlaştığını anlatmaya çalıştım. Burada çıkış noktam; bir okul arkadaşımın mitleşen yaşamından yola çıkarak yazdım. Bu aynı zamanda Türkiye’nin bir eleştirisidir.
“Umuda Akan Nehir”: Son kitabım, üçüncü romanım… Umuttan söz ediyorum. 1960’larda yurt dışına bir nehir gibi akan insanların durumunu dile getirdim. Onların dostluklarını anlattım. Bu arada yurt dışındaki mücadelelerini, aynı zamanda baskıları ve asimilasyonu, politik olayları fonda göstermeye çalıştım.
Başından beri örgütlenmelerde yer aldım, çok yoğun mücadelelerimiz oldu. Örgütlenmenin çeşitli kademelerinde yer aldım. O civarda, çevrede arkadaşlar arasında tanınan bir kişi oldum.
Ülkemizde bulunan demokratik kitle örgütleri kendi amaç ve ilkelerini gerçekleştirmek yerine, başka birilerinin görevlerini yapmaya çalışmak gibi bir tutum sergiliyorlar. Bu durum orada da var mı?
Önce işçi derneklerinde çalıştık. Ama hepimizin aklımızın gerisinde kendi politik görüşümüzün yansıtılması yatıyordu. Bundan dolayı da çok mücadelemiz oldu. Hatta bölünmeler, sert mücadeleler oldu. Şimdi biraz daha değişti, duruldu. Herkes kendi yoluna kanalize oldu. Örneğin, öbür dernekler çözüldü, onun yerine Alevi dernekleri, hemşeri dernekleri kuruldu. Alevi derneklerinde de çok çalıştım. Alevi Federasyonuna bağlı… Benim Türkiye’de öğretmenliğimi Manavgat’ta geçti. Manavgat TÖS kurucu üyesi ve ilk başkanıydım. Fakir Baykurt’un başkan olduğu yıllardı. Çok mücadele ettik. İlk bayrağı, ilk ateşi tutuşturuyorduk. Çok heyecanlı, çok coşkuluydu. Fakat hakkımızda bir yığın dedikodu, baskılar, tahkikatlar başladı. Sonunda sevgili mesleğimizden çıkardılar. 1968’de meslekten ayrılmak zorunda kaldım.
1971’de sıkıyönetim tarafında tutuklandım, apar topar Ankara’ya getirildik. Burada bir hafta “misafir” edildik. Yargılanmamız da uzun sürdü.
O zamanlar, “toprak işleyenin” diye bir söylem ardı. Ağaların ellerindeki toprakları alıp halka dağıtacaktık. Gönlümüzdeki politik mücadelede yatan oydu…
Onu biz mi; yani memurlar, öğretmenler mi yapmalıydı?
Bu yaşa geldikten sonra farklı farklı düşünüyoruz…
Bunlar eserlerinize yansıdı mı? Onun için sordum. Yoksa yalnızca Almanya’yı mı anlattınız?
Bu kitapta (Umuda Akan Nehir) Almanyayı anlatıyorum. Türkiye’nin genel bir eleştirisi de var. Arka fonda bir miktar Kürt meselesi de var.
Anı ağırlığı var mı?
Elbette ki yaşadığımız olayların, dostlarımızdan edindiğimiz bilgilerin de çok yararı oldu bana. Bunları gir harmanda yoğurup sunmaya çalıştım. Hani orada bir okul arkadaşımdan söz etmiştim. O kişiyi tanımanız mümkün değil. Yani o kişi hiçbir zaman o kişi olarak yansımıyor kitapta, bambaşka bir insan. O ayrı bir etki...
Şu soruya geleyim; “Devrimi biz mi yapacaktık?”
Tabii ki bir coşkuydu. Daha önce bir örneği yoktu, deneyim yoktu. Ülkemizi sevdiğimiz için bir mücadeleye atıldık. O zaman Amerikaya karşı mücadele ediyorduk. Amerika2ya karşı olmak bir bayrak gibi dalgalanıyordu. Devrimci olmak da bir ayrıcalıktı. Başımızdan büyük illere giriyorduk. Elbette ki görevimiz değildi…
Bunlar eserlerinize yansıdı mı?
O günleri saygıyla anıyorum. Hayatımızda bir renkti, ilkti…
Şiir de var…
Gençlik şiirleri var daha çok… Dördüncü kitabım öykü-şiir. Ankara’da bastırmıştım. O biraz üvey evlat gibi oldu.
Şiir mi, kitabınız mı?
Öykülerimi seviyorum. Şiirlerim daha çok duygusal. Gençlik dönemlerine ait…
Öykülerde değişik bir yöntem denedim. Berfin Bahar dergisinde üç öyküm çıktı.
Etkilendiğiniz yazarlar oldu mu?
Bunca yıldır araştırıyorum, okuyorum, yazıyorum. Bunarlı harmanlayarak, yoğurarak… Çeşitli etkilerin bileşimiyle doğdu eserlerim.
Yaşar Kemal’i çok severim. Bütün eserlerini okumuşumdur. Ama orada ne Yaşar Kemali ne Livaneli Ne Orhan Pamuk var. Belki de hepsi vardır. Öteki arkadaşlar kusura bakmasınlar, hepsini sayamadım. İlk aklıma gelenler bunlardı.
Şiirde?
Şiirde kimseyi örnek almadım. Kendi kafamdan geldiği gibi…
Arguvan’ın etkisi yok mu?
19997’de ilk defa Arguvan’la ilgili bir araştırma yapmak aklıma geldi. Önsözü yazdım, ondan sonra en çok beğenilenleri, güzellerini bir deste olarak sunmaya çalıştım. Çocukluğumuzda söylenen, unutulmayan, dillerden düşmeyen, Arguvan’ın tadını veren… Bugün Arguvan türküleri adı altında uyduruk şeyler söyleyenler var.
Siz de türkü söyler misiniz?
Maalesef… Utanç duyuyorum, Arguvanlı olup da Arguvan ürküsü söyleyememek, saz çalamamak…
Araştırma öylece kaldı. Sonra baktım ki bu alanda herkes at koşturuyor, türküler bozuluyor…
Yeni bir roman (anı-deneme) var Arguvan’ı anlatan…
Roman, şiir, anı-deneme çalışmalarım var. Alevilik üzerine araştırmam var.
Diğer sanat dallarlı ile aranız nasıl?
Pek olmadı. İyi bir müzik dinleyicisiyimdir. Şiirin hasından anladığım gibi türkünün de hasından anladığımı söyleyebilirim.
Yaşam deneyimleriniz var yöre kültürü açısından. Türküleri sadece Hacı Engüzel mi söylüyor?
Hacı orada bir duayen. Köylümüz üstelik. Çocukluğumuzdan anımsadığımız…
Hacı var, Adey vardı… Kirvemiz olur. Düğünlerde türkü söyler, ölülerde ağıt söyler. Hep de yöreden söyler…
Hüseyin Şahin ile birlikte “Arguvan Türküleri” çalışmamız oldu. 2004 yılında AKEV tarafından basıldı. Doktorum Arguvanlı ozanların yaşamöykülerini şiirlerini derleyerek “Arguvan Ozanları” adlı iki ciltlik kitap hazırladı. Muharrem Temiz notalı “Arguvan Ezgileri” adlı iki cilt çalışma yaptı. Halk oyunlarını Volkan Aslan derledi ve AKEV bastı. AKEV ayrıca kasetler yaptı. Ankara Arguvanlılar Derneği, içinde doktorumuzun da bulunduğu bir kaset çalışması yaptı. Ve daha başka çalışmalar…
Arguvan kültürü ile ilgili çalışmaları yeterli görüyor musunuz; ya da nasıl yapılmalı?
Bu konuda emeği geçenleri kutluyorum. Arguvan’ın tarihi, coğrafyası, kültürünün diğer özellikleri de incelenmeli. Arguvan yeni yeni Türkiye gündemine çıkıyor. Arguvanlı olmaktan gurur duyuyorum.
Ankara Arguvanlılar Derneği bilgi şöleni düzenledi ve kitabını bastırdı, etkinlikler yapıyor. Elbette ki yeni çalışmalar da yapılacak.
Karahöyük sitesinde dil özellikleri şile ilgili bir yazıya rastladım (Dr. H. Basri Kılıç kendisinin hazırladığını söyledi). Teşekkür ederim, güzel hazırlamışsınız.
Nükteler, deyimler, maniler ve diğer kültürel konularda da çalışmalar yapılmalı.
İlk sosyalist olgunun Arguvan’da oluştuğunu iddia ediyordu bir dergi…
Arguvan’a göç edenler, sürgünler olmuş. Mesela Minayik’e… Nejat Birdoğan dostumuz, iyi bir araştırmacı olarak bilirim kendisini. Toprağı bol olsun. Bir kavmin Fethiye’den Minayik’e gittiğini söylemişti…
Kaç eseriniz basılmıştı?
Dört kitabım yayınlandı, üçü roman, biri öykü-şiir. Araştırma, deneme ve roman, bir de Arguvan’la ilgili çalışmalarım var. Fakat bunların biraz daha olgunlaşmaya ihtiyacı var.
Yıllardan buyana yazıyorsunuz yayınlanmış eserleriniz var; kitlelere ulaşma durunuz nasıl?
Bir yazarı n en önemli amacı kitlelerle ulaşmaktır. Kitlelere ulaşamayan yazar mutsuzdur. Fakat ülkemizde kitle dediğimiz zaman okumayan bir toplu var.
Kitaplarım İstanbul’da önemli bir yayınevi tarafından basıldı, o bakımdan memnunum. Sanırım yayınevi bunları kitlelere belli oranda ulaştırdı.
Hakkınızda tanıtıcı yayınlar yapıldı mı?
Hayır, ben görmedim…
Acaba bu ilk mi olacak?
Sadece Berfin Bahar’da bir iki yazı… Kitaplarımla ilgili tanıtım yazıları çıktı. Sonra cumhuriyet Kitap ve Radikal Kitap eklerinde... Sevgiler Tükenmeden kitabım için de bir dergide eleştiri yazısı çıkmıştı.
Yaşamöykünüze ulaşılabilecek kaynaklar var mı?
Kitaplarımın arka kapaklarında yer alan yazılar var.
Böylelikle sizin yaşamöykünüzü de hazırlarız. Sizi tanıtan bir de yazı… Hani demiştiniz ya; yazarlar kitlelere ulaşamıyor… Elbette ki bunda tanıtımın etkisi var.
Çok iyi bir noktaya geldiniz. Önemli olan tanıtım yapabilmek. Dünyanın en iyi kitabını yazsanız, en iyi eserini ortaya koysanız tanıtım olmadıktan sonra hiç kimsenin haberi olmaz, kıyıda köşede kaybolup gider. Yazık yani… Ben bu konudan çok şikâyetçiyim. Çünkü Türkiye böyle ünlülerin mezarlığı haline geliyor. Görüyorsunuz televizyonlarda magazinler, aktüalite yayınları başköşede yer alıyor.
Yaşamınızın büyük bir bölümünü geçirdiğiniz Almanya’da yazarların durumu nasıl?
Türk yazarlarının Almanya’da fazla geniş kitlelere ulaşma şansı yok. Yazar kitabını Türkiye’de yayınlatacak. Bazı arkadaşlar biliyorum, kitabını Türkiye’de bastırıyorlar, bavullara koyup getiriyorlar, derneklerde okurlara ulaşmaya çalışıyorlar.
Geriye dönüş yapalım, çocukluk yıllarınıza… Arguvan’da fazla kalmadığınızı söylediniz ama o dönemde sizde iz bırakan kişiler-anılar yok mu? Örneğin ilkokul öğretmeniniz, köyünüzde önemli bir tip…
Ben okul çağıma geldiğimde köyümde öğretmen yoktu. Okul vardı, öğretmen yoktu. Bir eğitmen vardı. Allah rahmet eylesin Ecöğ Ali derdik, Ali Doğan… Gelirdi, “Ben iki lokma bir şey yiyem” der çıkardı, daha da gelmezdi. Üçüncü sınıftan itibaren sevgili öğretmenim Muharrem yıldırım geldi. Hepimiz sevdik… Sonra köyümüzün eniştesi oldu, köyümüzden evlendi. Çok sevdiğimiz bir öğretmendi. Yıllar sonra bir hain kurşunuyla, faşist kurşunuyla öldürüldüğünü duydum.
Yetmişli yıllarda mı?
Evet, yetmişli yılarda…
O da bizi çok severdi. Okumamız için çok yardımcı oldu. Okumamızı belki de o sağladı.
Eklemek istediğiniz bir şeyler var mı?
Çoktan beri dostlarla birlikte olmak istiyordum. Benim için çok hoş bir sürpriz oldu buraya gelmek, burada dostlarla bulunmak. Özellikle de sizinle. Ben kitabını ararken kendisini buldum. Kitabını bulamadım kendisini buldum.
Süleyman Özerol Bey, güzel bir araştırmaydı. Bir dostta gördüm, şöyle kabataslak bir baktım. Yani etkiledi beni, “Bu kitabı Türkiye’de mutlaka bulurum” dedim, araştırmaya başladım. Yazarını buldum, kitabını bulamadım hani…
Dernek Başkanımız Asım Aydoğdu’ya Söyleriz, AKEV’den isterler Sayın Yılmaz.
Çeşitli arkadaşlar araştırmalar yapıyorlar, yeterli değil. Mesela Arguvan’ın tarihi ile ilgili pek az şey biliyoruz. Her zaman ulaşabileceğimiz bir kitap gerekli. Arguvan’ın tarihsel, kültürel yönü daha iyi araştırılmalı.
Arguvanlılara saygılar sunuyorum.
Sayın doktorumun söylemek istediği bir şey var mı acaba?
Ben bugün teknik elemanım. Kayıtçı da gerek. Biraz sonra fotoğrafınızı da çekeceğim ve size sunacağım daha sonra.
Teşekkürler Sadık Bey, yine görüşürüz başka bir zaman…
Evet, ilişkiyi kesmeyelim.
Elbette ki… Ben altı ay Ankara’da altı ay Malatya’dayım. Kış dönemi buradayım yani.
Ben Süleyman Özerol… Çok birikimli, deneyimli bir sanatçımızla, yazarımızla tanıştık ve onu sizlere tanıtmaya çalıştık. Sanatçımız derken sadece türkü-şarkı söyleyenleri akla gelmesin. Ressamlar, müzisyenler, heykeltıraşlar, oyuncular… Yazarlarımızı, sanatçılarımızı tanıtma çabamızı esirgemeyeceğimizi belirtmek istiyorum.
Sayın doktorum H. Basri Kılıç’a emeklerinden dolayı teşekkür ediyorum.
Sayın Sadık Yılmaz’a verdiği bilgilerden dolayı teşekkür ediyorum.
İyi akşamlar diliyorum.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.