- 557 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
KARALAMA YAZILARIM
..insanın çarpılması bu,kendi elleri ile inşa ettiğinin altında kalmasıdır,bu bir insanın depremidir emanetleri ne kadar kötü kullandığının ihanetler yaşattığının resmidir, ilahi yasanın doğadaki yerleşmiş gerçeğine duyarlı olmayan sorumsuz insanın depremi .Korkutur hepimizi sarsıntılar ve fay hattıdır yüreklerimizden geçen ayrılıklar ne acılar ağıtlar yaşadık hiç yere, en aşağılık huylarımız yüzünden daha çok kazanmak her şeye sahip olmak hırsı ile en güçlü, kibirli zengin kalmak için görülmemiş hayasızlıklarımızın üst düzey diplomalarımızla maskelenmesidir bu .Bütün gerilim filmleri polisiye romanlar hiç yanıltmadı en yakınlarından çıkıyor en büyük hayret ve cinnet ve de ihanet ve aranan katil, kendi içimizden çıkanların bize yaptıklarını kimse yapamamıştır ve deprem en büyük imtihan kendimizi yeniden ele almamız gereken ilk sıra gerçeğimiz çünkü bunda temiz insanı iyi doğru insanı yetiştirmek var, çünkü bunda çalmanın hırsızlığın katlin cinayetin büyük günah olduğu hakikatinin ilahi terbiyesi, uhrevi bedelleri olduğu cevabı var. Yaşadığımız hayatta öyle gün ve olayların kabus gibi bizi örselediği durumlar oluyor ki elimiz ayağımız karışıyor bir depremin yaşattıkları gibi yerine oturamayan eksenimizi kollamaya çalışıyoruz .Az önceydi az sonra hayata veda eden yakınımın ölümcül rengini sesini soluklarını yakından gördüm hissettim onun yerine geçtim yaşadım ben de.Ölümü anmak veya yazmak yüzlerimizi kederlendirse de bizim en mutlak gerçeğimiz onu seveceğiz çünkü bu dünyadan bizi sevgiyle güzellikle huzurla almaya gelen elçi (melek-azrail) bu dünya ömrümüzde ektiklerimiz ne ise öyle ziyarete gelecek ne mutlu yeryüzünü çiçeklendirenlere.İki tarafı ağaçlı yollardan geçiyorum yerler kuru yapraklarla sarı kiremit kırmızısı gri tonlarla dolu bir dünya doğanın bu şahaser renk gülümseyişleri karşısında ah Allah’ım iyi ki yaşıyorum hissediyorum bu nefesleri gözleri duyguları hayatı yaratan Rabb’im seni çok seviyorum diyorum harika bir yağlı boya tablosu ve ölüm sonrası vaat edilen cenneti düşünüyorum da kaç milyon fazla daha güzel olmalı.Daha şafak sökmemişti yürüyordum bu şehrin sabahlarını yaşamak hiçbir şehrin sabahlarına benzemez bunu görüyorum boğazın Anadolu tarafı köprünün ayağına yakınım sabahın bu erken saatlerinde köprüyü açık yeşil renklerden koyu mavi renklere geçiren ışıkların altında büyülü bir şehri daha yakından keşfediyorum.Düş kuruyorum İstanbul’a dönüyorum kimi yerlerde hızla geçiyordu kimi yerlerde gözlerimize hayatın güzelliklerini gösteriyor adı mavi tren bütün vagonları gezinerek yaşıyorum yolculuğu gün doğumu gibi rastlaştık güzeldi gözlerin, tren yolculuğu kadar heyecan vericiydi ne yazık ki son istasyon ve sönen bir kibritten geriye kalan hiç bir şey gibi kaybettim seni karardı senin olmadığın gündüzlerim.Kısa bir hikaye yazdım böylece bu bir anlık hayalimde konup havalanmak sık sık heyecan yaşamak bu güzelliklerin tik tak-ları içinde yaşamayı sindirmek bir var mış bir yok muş gibi göçmen kuşlarına benzemek sanki daha renkli geldi yoksa böyle mi yaşanmalı mutluluklar ah bilemiyorum.Oysa bir gelincik kadar mütereddit ve yaprağının inceliği kadar her an kırılacak gibi titrek yaşıyor kalbim-ruhum-iç dünyam . bu sabah bütün sokaklar benimdi istanbul’un, ve kaldırımlar soğuktu ayaz inmişti şafakla aydınlanan şehri yakalamıştım bir ömür kadar uzun yollara düşmeliyim yine.Sevmek öncelikle kendi başımıza gelenlerin arka planında yatan sır kaderimizi sevmek sabır ve tevekkülle ilahi yasalara boyun eğmek en doğru işimiz olacak kendi kaderimizi inşa eden özgür tercihlerimizle yüzleşmek ve tablo görülmemiş renkleri ile doğanın karşısında şaşkınlığını gizleyemiyor ressamın fırçası aynı renkleri bulmakta zorlanıyor yakınlardan gelen bir akarsu sesini vermeye nasıl çalışacaktı kalakaldı sadece seyre koyuldu muhteşem yedi renk ağaçların bitkilerin yeryüzü çiçeklerin karşısında diye düşünemeden edemedim şehir öyle güzel bir sonbahar yaşıyor ki.Aşk duygularım heyecanlarım arkası arkasına geliyor beni bu kadar çok sevmen için ben ne yaptım ki ? demiştin ya ".. bana bak tebessüm et kafi .." demiştim ben de ne güzel bakmıştın yine sevgiyle demek bu yol bu kadar kolay fakat bu ayrılıklar o kadar acı ki meğer sevmek ne zormuş diye düşünmeden edemedim evet olmasaydı ayrılık sen yine hiç bıkkınlık vermeden olurdun benimle.Ah bu güz serinliği bu ince yağmurlar bana da uğra yağmur beni de ıslat belki sel oluruz birlikte yok oluruz .Başlangıçta dünyamın sonu geldi dediğim günler meğer en güzel başlangıç günlerim miş sen gittin gideli kıymetini daha iyi anladım günlerdir ağladım yeni kararlar aldım yeniden başladım hayata miladım oldu bu başlangıç.Kibrit ateşi kadardı senin bana yaşattığın mutluluk belki, ama kabahatler benimdi aysız geceler gibi gelirdi her ayrılık kıvrılır kalırdım kulağı çekilmiş çocuklardan farksız odaların bir köşesinde ve tebessüm eden yüzünün resmi her zaman gözümün önünde olarak derin pişmanlıklarımla.Unutmak için acılarımı sık sık yürür dolaşır gezintiler çizerim bugün yolum fethi paşa korusunu düştü ah ben orada simidin o leziz tadıyla korunun temiz havası baş döndürücü temizliği ve dinlendiriciliğinde duygularımı yenilerim kendimi bulurum resetlenirim adeta fethi paşa korusu bu şehirde benim favori huzur köşelerimdendir.İstanbul serin ve soğuk günler sonunda yine bahar güneşleri yaz güneşi arada bir güz güneşli günler açık gökyüzü ile yine masmavi ..
beylerbeyi/ 07/12/2011
mustafa kaya
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.