- 1830 Okunma
- 6 Yorum
- 0 Beğeni
DRAMALI MOLLA MUSTAFA..(1)
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Muharrem Ceylan...
Araştırmacı-Yazar..
[email protected]....
Ah!93 Harbi ah!..Nice yurt parçasını kopardı....Nice ocakları söndürdü...Tuna Vilayetinin tamamı Bulgarlara bırakılırken,beşyüzbin insanımız bu savaştan sonraki göçlerde,yollarda öldü yada öldürüldü..Bir milyon kişi Doğu Rumelideki yurtlarından sürüldü..Berlin antlaşması ile Şarki Rumeli Vilayeti oluşturulsa da,özel statü ile Gayri Müslim Osmanlı Valisi tarafından idare edilen bu topraklar 1885 yılında Bulgar Krallığı tarafından ilhak edildi,1908 yılınında da hukuken elden çıktı...Osmanlının o günkü kurnaz Bulgar asıllı paşası,Aleko ve o tarihteki sayıları milyona yaklaşan muhacir Müslüman topluluk ve hikayeleri hiç unutulmadı....
Hüznün Rumelide zirveye çıktığı yıllardı....O seneler...Adil görünen Aleko Paşa Bulgarların çoğunluğu oluşturması için her türlü yolun mübah sayıldığı bir süreçte Rus_Bulgar katliamını önleyemiyordu.Şarki Rumeli Vilayetinde...Kaos kol geziyordu bu topraklarda..Debreli Hasan da elindeki Martini ile dağa çıkmış bu zulme meydan okuyordu Rodopların en yüksek noktasında..
Drama -Mahmatlı Beldesinde Hafız İsmail Efendinin bir oğlu dünyaya geldi bu olaydan üç yıl önce;Çocuğun adını Mustafa koydular...Rodopların güney yamaçlarında ılık,ılık esen seher rüzgarının ıslıkları,bu sevimli çocuğun ağlama sesiyle bir mutluluk senfonisi oluşturuyordu; Mahmatlı daki huzur veren ahşap-taş karışımı tarihi yapıda....Sene ise Miladi 1874 i gösteriyordu tarih sayfalarında...Aynı zamanda içinde bulunulan yıl gemi ile Hicaza gidecek Hafız İsmail Efendi,iki fiille havalara uçuyordu.Hacılık ve babalık..Sadece şükretti Yüce Mevlaya..Elhamdülillah..
Mustafa 4 yıl,4 ay,4 günlük olunca biricik babasının rahleyi tedrisinde Kuran-ı Kerim öğrenmeye başlıyordu...Osmanlıca yazmayı,okumayı babasından öğrendi,tahsiline Dramada akrabalarından birinin yanında kalarak devam etti...Cuma günleri tatil olduğundan Perşembe akşamları yeni işletmeye açılan trenle gidip Cumartesi sabahı ayni trenle Dramaya dönüyordu...Oniki yaşına geldiğinde hayatının çok önemli bir aşamasına geçiş yaptı...Dualarla Keremetli İskelesinden, İskenderiyeye hemşehrisi birkaç akranı ile birlikte uğurlanıyorlardı..Amaç El-Ezherde İslami İlimler tahsili yapmaktı...Nede olsa o yıllarda Mısırı Memleketlileri Kavalalı İbrahim Paşanın ahfadı idare ediyordu....
Çabuk geçti yıllar...Dile kolay tahsile gideli tam altı yıl olmuştu...İcazetlar alındı...İslami İlimler konusunda ’Molla’ ünvanlı üç genç beldelerine geri döndüler.....Takvimler 1894 yılını gösteriyordu o gün....
Baba El-hac Hafız İsmail Efendinin keyfine diyecek yoktu...Oğlu Mustafa Osmanlı Eğitim Sisteminin en üst derecesi olan Müderrisliğin bir altı olan Molla Lakabı ile Memlekete dönmüştü tahsil için gittiği Mısırdan...Hatimler indirildi,yakın yerleşkedeki komşulara görülmeye değer cemiyetler düzenlendi yemekler,etli pilavlar ikram edildi,kesilen davarlar fakir,fukaraya dağıtıldı.El-hac Hafız İsmail Efendininin hanesinde büyük bir sevinç vardı o gün..Mısır dönüşünden beş ay sonra Mahmatlıya atla 3-4 saatlik mesafedeki Mestanlı dan tütün tüccarı Ahmet Efendinin küçük kerimesi ile dünya evine girdi Molla Mustafa...Rodopların kuzeyinden.güney yamaçlarına gelin gelmişti...Davullar günlerce çalındı hem Mahmatlıda hem Mestanlıda bu kutlu nikah duyuruldu görkemli velimeler eşliğinde....Ahmet Efendi 93 Harbi neticesinde tütün ticaretinin
merkezini Gümilcineye taşımıştı..Burada Mestanlı Mahallesinde ikamet etmekteydi...
93 Harbi Osmanlı topraklarında hüzünle birlikte,kahramanlar da ortaya çıkarmıştı..
Onlardan biri de Gazi Osman Paşa idi...Ünlü Pilevne Müdafii Kahraman Paşa...Ama bu Savunmanın belki de yeterince duyulmayan kişileri vardı ki,isimleri o müdafaadan sonra dilden dile dolaşan Pomak Müslümanlardı...Öyle bir duruş sergilediler ki Osman Paşanın arkasında,yanında,önünde her cenahında..Bütün Rumeli İllerinde bu güzide topluluğa duyulan hayranlık üst düzeye çıktı...Senelerce konuşuldu cihangirlikleri...Belki o güne kadar olsa da yeterince olmayan Pomak-Türk evlilikleri tavan yaptı bu coğrafyada...Bir musubet, bu iki topluluğun dostluğunu,kardeşliğini çok daha pekiştirmişti bu iklimde...Kader birliği sonsuza dek sürecekti...Yaradanın izni ile...İnşaallah....
Molla Mustafa Beldedeki Medresede bu izdivaçtan sonra sekiz ay görev yaptı...Ama kayınbabasının telkinleri ile,babasını da ikna ederek tütün ticaretine adım atıyordu....
İstikrar dolu yıllarda....
Çünkü 2.Abdülhamit Kapütülasyonlarla iç ticaretten uzaklaştırlan Müslüman tebanın
önünü,dış ticarette getirdiği serbeslikle açmış,Devlet Adamlığını burada göstermişti..
Tütün Ticaretini iç piyasaya dönük yapamıyan Müslüman-Türkler Dış-Ticarette
oldukça başarılı oluyorlar,iyi meblağlar kazanabiliyorlardı..O bilinen Reji Şirketi bu işten
çok rahatsızdı ama,ihracatta yabancı şirketlerin yetkilileriyle çok başarılı işler çıkarıyorlardı...
O gün için bölge tütünleri Batı Avrupanın en değerli metaı idi...Bu işin merkezide Mahmatlının dahil olduğu Drama Sancağı özellikle,Sarışaban ve Kavala civarıydı...
Sancakta 19.yy son yıllarında otuzaltı yaprak tütün işleme atölyesi bulunuyordu..Hemen Kavalada büyük mağazalar tutulup bir atölye oluşturuldu...Mahmatlının ve civar bölgelerin tütünleri trenle yada katırlarla depolara taşınıyor atölyelerde işlenerek büyük bir bölümü Avusturya-Viyanaya ihrac ediliyordu..Kavala Limanından yüklenen gemiler Avusturya Macaristan İmparatorluğunun Trieste Limanı ile ulaştırıyorlardı ilgili ülkeye.Ayrıca bir başka yolda ,işlenen tütünlerin trenle Avusturyaya ulaştırılması idi..Çok çok iyi paralar kazanmaya başlamıştı Molla Mustafa...
Bir gün babasından duyacağı bir söz onu oldukça etkileyecekti.’Oğlum dedi ak sakallı piri fani.’Bu müskiratla abad olunmaz...Zararları konuşuluyor fakat kimse uymuyor içen,içene..Elbette zamanı gelir kötülükleri ortaya çıkar..Ben olsam bu mereti kesinlikle men ederdim.’ Molla Mustafa’sadece düşündü,belki hakta verdi babasına...Ama o gün için yapacak bir şeyi yoktu....
Aslında Mahmatlı da keten,üzüm,arpa ve çavdar yetiştirilmekteydi;19.yy ilk yarısından
itibaren tütün üretimi sayılan bu mahsulleri bastırarak ilk sıraya çıkmıştı..Ama buna rağmen,her yıl Keten Islah Döneminde altı gün süren panayır yapılır,civar yerleşkelerin de katılımı ile de büyük bir etkinlik oluşturulurdu..Yine üzüm hasat ve pekmez-şıra zamanı
eğlence bayramı ifa edilirdi..
Molla Mustafa evleneli nerede ise onbeş ay olmasına karşın bir türlü mutlu haberi alamamıştı...Dünya nimetlerinin en güzeli olan çocuk sevgisine evlilikten iki yıl sonra ulaşacaktı.Tarihler miladi 1898’i gösterirken ilk oğlu dünyaya teşrif ediyordu...Adını çok sevdiği eşinin isteği ile,onun çok sevdiği Mestanlı beldesinin adını çağrıştıran MESTAN adı veriliyordu...
Rodopların kuzey eteklerine hakim bir ovada kurulu bu şirin belde,Kırcaali kazasına bağlı
idi,fakat 93 Harbinden sonra Bulgar Krallığının yaptığı zulümler neticesinde varlıklı
Müslüman aileler Gümülcine Sancağında oluşturdukları Mestanlı Mahallesine yerleşmişlerdi..
Ahmet Efendi aileside bunlardandı...
Üç yıl sonra Ahmet adında bir oğlu daha oluyordu çiçeği burnunda tüccarın...Avusturyalılarla yaptığı tütün ticareti herkesi kıskandırıyordu....
Molla Mustafanın hayatı bu bölümde 1907 yazında değişiyordu...Bir yıl sonrada babasını kaybederek hüzne gark olacaktı;eşinin üçüncü çocuğu beklediği müjdesi ile de sevinçten uçuyordu...Ta ki en küçük oğlu İsmail’i kucağına alıp,değerli eşini doğumdan hemen sonra gözyaşları ile toprağa bırakana kadar....
Nur içinde yat Sıdıka Hanım...
...............................
Velime:Düğün yemeği...
Video:Ya Allah/İlahi Terapi-DERVİŞAN..
youtube:com/watch?v=Z5UuAp73Ack
Esmaul Hüsna...
’Allah cc doksandokuz ismi vardır-yüzden bir eksik-,kim onu sayarsa Cennete girer...Hadisi Şerif...
Devam edecek....
Değerli Seçki Heyeti...
Yazıma verdiğiniz değerle,günün yazısı olarak ilan etmeniz beni oldukça memnun etmiştir...Kıymetli Heyetinizi ve mensubu olmaktan büyük keyif aldığım,Edebiyat Defteri Yöneticilerine teşekkürlerimi arz ederim...
Saygı ve iyilik temennilerimle...
Ayrıca Aynur Engindeniz Hanımefendiye;
yazmayı atladığım,değerli okurlarıma
teşekkür etmeyi hatırlattığı için
şükranlarımı sunarım...
Çok,çok teşekkürler ’Aziz Okurlarım....’
YORUMLAR
Evet,anlatımınız bir devrin çok güzel bir bölgemize acılarını damla damla kustuğu yıllar...Malasef doğusuyla batısıyla acılar bir türlü yakamızı bırakmıyor...Bize de böylesine acılı hikayeler yazmak ve okumak düşüyor...Tebrikler değerli yazar...
dramalı55
Yazıma katkınızdan dolayı teşekkürlerimi sunarım...
Esenlikler dilerim...
Tarihten bir kesit daha geliyorum dedi.
Bize de okumak düşer elbet.
Kolay gelsin efendim :)
dramalı55
Yazımaa katkınız için teşekkürlerimi sunarım...
Esenlik dileklermle...
Tarih bir milletin parmak izidir!...
Parmak izinin kıymetini bilmeyenler yolun haritasını ya büyütür ya da...
Devam etsin elbette büyük bir keyifle okuyacağım/z...
Saygı ile...
dramalı55
Yazıma katkınızdan dolayı teşekkür ederim...
Esenlik dileklerimle...
Bölüm sonu acı bitti. Ne güzel bir anlatım. Yer yer harf eksikleri olsa da, bunlara takılmadı bile gözüm. Şiir gibi okudum öyküyü. Devamını bekleyenlerden olacağım inşallah. Fakat ne acı, böyle bir öykünün okurunun az kalması. Bazen cevheri ayırt edemiyoruz galiba taştan. Bu bakımdan bu çalışmayı güne getirenlere bir teşekkür de bizden. Siz zaten yönetime, seçene teşekkür etmişsiniz. En büyük teşekkür aslında okuyanlara olmalı.
Kutluyorum sayın yazar.
dramalı55
Yazıma katkınızdan dolayı teşekkür ederim...
Esenlikler dilerim....
Makedonya, Arnavutluk, Bosna- Hersek, Bulgaristan, Avusturya, Yunanistan, Macaristan, Gürcistan, İran, Irak, Mısır, Suriye, Fas, Cezayir, Ermenistan, Kafkasya....
Aklıma gelenler ve daha fazlası belki de! Hepsinde ne koca Mustafalar yetişti, ne kahramanlar can verdi!
Her şey değişti belki, ama tarihine bile yalanlardan dolayı okumayı unutmuş neslin böyle kahramanları en azından bilmesi, bir kez de olsa okuması lazım!
Belki dünyayı değiştirmediler, bir şarkıyla, bir kitapla gönülleri fetih etmediler, ama saygıyla anılmayı bir kez de olsa hak ettiler.
Tarihine düşman olan insanın neye saygı duyacağından şüphe ederek ve de şahsi, önyargılı düşüncelerinden imtina ederek, ruhlarının mübarek olduğuna inandığımız bu şahıslara değerlerimizi vermekten el etek çekmemeliyiz.
Bu ülke sahte kahramanları sevmeye, gerçek fatihlere ise düşman gözüyle bakmaya başladı. Birbirinden kopuk, ilkokul kelime dağarcığıyla yazılmış tarih kitaplarını takip etmeye başladı.
Çok laf ettik, ama tarih bakımından çok eksiğiz... Güzel bir yazıydı... Destanın her cümlesini, kulağımda Drama Köprüsünü dinler gibi okudum.
Hürmetle efendim..
dramalı55
Yazıma katkınızdan dolayı teşekkür ederim..
Esenlik dileklerimle...