- 1210 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
DİŞÇİ BEŞLİ
DİŞÇİ BEŞLİ
Beş at arabası ile çoluk çocuklu ve cümbür cemaat, turuncu kafalı ve yüzleri çilli bu dünyada en az yeri ve yurdu olan, acıları bal eylemiş ötekileştirdiğimiz poşalar, zayıf atlarının zor zapt ettiği arabaları ile tuz eken(sazara) köyün yanı başındaki düzlükte zor durabildiler. Portatif yırtık ve çok yamalı kıldan yapılmış çadırlarını kurdular. Elekçiler, dişçiler, kalaycılar, kemikçiler ve nalbantlar olmak üzere Beşe bölündüler. Sanatkâr göçerler evlerinin eşiklerine tezgâhlarını açtılar.
Kuku seslendi…
Zo… zo… Adem oğlu…’’Hu erenler Tahta sakal adına yapun zer zanaat…
Elekçiler! Kolipi, elek, şedra, taş gözeli, teşi, sepet, kaşık, paston ve oklava; Dişçiler! Damak, gümüş kaplama, zer kaplama ve pamuk; Kalaycılar! Körük, nişadır, saç ruhu, tuzruhu ve kurşun; Kemikçiler! Koçboynuzu, tarak, bıçak sapı, silah kundağı ve kın; Nalbantlar! Nal, mıh, kerpeten, maya bıçağı, törpü ve çekiçlerini tezgâhlara dizdiler… Bütün ekip tez zamanda başladılar üretmeye…
Kuku: ‘’Ban şehre gidip gelince an, herkes üç takım yapsın…!
Şalvarlı kadınların ocak başında duman içindeki karartılarından anlaşılıyordu ki yemek yapıyorlar. Anadan doğma üryan nar topu esmer çocuklar mila oynarken yüzlerinde gülücükler açıyordu.
Kuku öğrencisi dişçi Beşli’in altın, gümüş diş protez siparişlerini ve Çıldır Pazarı’nın elek siparişlerini alarak şehre inmeye karar verdi. Yol boyu sıralı evler önünde peşnemallarını sırtına sarmış, başındaki Kofi’nin parıldayan boncuk işlemeleri, kollarında büzgülü kolçakları ve bellerindeki sarmal gümüş kemerleri ile bergir de tuz öğüten gelinlerin otantik kıyafetlerine bakarak ilerledi. Çeşmenin başına varınca iki avucunu açarak çeşmeden kana, kana su içti. Yine su taşıyan Cemo amcayı gördü… Bir türlü akıl erdirilemiyordu. Cemo amca omuzluk ile iki teneke sille dolu suyu bir dirhem dökmeden nasıl bir dengede taşıyor kahvehanelere diye düşündü. Sonra akliselim kendi kendine… Hakikat yahu her mesleğin bir sırrı vardır elbet.’’ Emeğine sağlık Cemo amcanın… Diye kendi, kendine söylendi. Yüz adım ilerdeki Cihangir’in bakkalının yanındaki fırından gelen O müthiş ekmek kokusunu burnundan ciğerlerine kadar hissetti. Kars caddesindeki dükkânların önünden geçerek Çıldır Pazarına geldi. Hayırlı işler, kolay gelsin dedi. Elekleri verdi. Parasını alarak Çıldır pazarından ayrıldı. Kaptanlaşa mah muhtarı Timur Tekgül’ün dükkânından bir paket birinci sigarası yanında üzerinde’’kav orman sanayi yazan bir kibrit alarak millet bahçesin yanı başındaki eyerci Kiraz’ın dükkânına uğradı. Üç tekelti, egzotik duyarlılıkla örülmüş bir heybe ve bir adet gözlüklü kantarma satın aldı. Beşli’nin müyanehanesinin önüne geldi. Tahta kapıdan içeri giderek dar merdivenleri tırmanarak muayenehane kapısından içeri girdi.
Selam vererek kolay gelsin dedi.
Beşli: Ustam hoş geldin. Tam zamanında geldin… Malzemelerim bitiyordu. Hepsini getirdin mi?
Kuku: Hoş bulduk. Getirdim dedi.
Beşli: Tanıştırayım… Aynur kızımız diş hekimi birlikte çalışacağız.
Kuku: Kızım merhaba hayırlı olsun dedi.
Aynur: Merhaba amca memnun oldum. Beşli abi sizden çok bahsetti. Bu mesleğin duayenisiniz. Ben burada usta çırak tecrübe deneyimlerini mesleki bilgilerimle pekiştiriyorum.
Kuku: Zanaat ve kültüre, köprü gereklidir. Kuşaktan kuşağa aktarılması için, gençler de bunun için bulunmaz Hint kumaşıdır. Bu coğrafyada her ilde ve her ilçede bir çırağım vardır. İpek yolu gibi dolaşırım onları. Ürünlerimi onların vasıtası ile pazarlarım.‘’Bizimkisi derviş hayatı …’’Bir hırka bir lokma yeterlidir. Bir sır vereyim. İyi bir dişçi sağlam dişleri çekmez… Her şey bu sırrın içindedir.
Aynur: Amca tekrar memnun oldum. Aslında açıkçası beni hayal kırıklığına uğrattınız. Bu denli duyarlılık sergilemeniz karşısında mahcup kaldım. Sizden bütün Poşalar için, ön yargılarımızdan dolayı özür dilerim.
Kuku: Önemi yok kızım… Masanın üstünde okuduğun kitabı gördüm… Öflez Işıkları okuyorsun. Bu önemli olsa gerek… Sen benden de duyarlısın… Ki gençliğine acıdım… Yani kendini heder etmene çok ama çok üzüldüm değerli kızım. Keşke iklim bahar olsa duyarlı insanlar heder olmasa… ‘’Pi-ru narda
odlara yanmasa… Bunu nasıl yadsıyayım…’’Karagözlü hercai menekşe kızım… Öflez Işıkları senide mi götürecek?
Aynur: Amca üst ad ne demiş…
Ben yanmasam
Sen yanmasan
Biz yanmasak
Nasıl çıkar karanlıklar aydınlığa…
Kuku: ‘’Umarım, umarım… Kızım dedi.
Kuku Beşliye seslenerek istediklerin tamamıdır? Ben musadeni istiyorum Maksut’un değirmenine gideceğim atlara arpa alacağım dedi.
Beşli: Ustam isteklerim tamamdır.İhtiyaçlarımı belirlerim bir daha uğradığında siparişlerimi alırsın dedi..
Kuku ayağa kalkarak e… sohbetinize doyum olmuyor bana müsaade… Allaha ısmarladık… Diyerek oradan ayrıldı.
Beşli ve Aynur; Kuku’yu uğurlayarak güle, güle dediler.
Kuku: Eğitim ve tecrübelerine yetenek eklemenin semeresini çıraklarında görmenin memnuniyeti ile tabyalara doğru yol aldı.
‘’Ölmesin el emeği göz nuru zanaat diyerek…
Sunay Karataş
07.12.2011
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.