- 1038 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
ŞİİR OKU/YORUM
Gözler
Şefkatin denizinde yıkanmış da bakıyor
Sevginin güllerini bağrıma eken gözler.
Mutluluk diyarında meşaleler yakıyor
Çıkmaz aşk çivisini kalbime çakan gözler.
Yanağımdan damlalar dökülürken kuruyor
İçimde kederlerim yüreğimi yoruyor
Eşim dostum çok ama halimi o soruyor
Tükenmez dertlerimin kahrını çeken gözler.
Mutluluk ovasında öfke ve aşk vuruşur
Şiir olmuş duygular akan yaşa karışır
Sil gözyaşını artık, sana gülmek yaraşır
Hüzünlü baktığında içimi yakan gözler.
Seyretmeye doymayıp enginine daldığım
Kirpiğine takılıp hayalleri saldığım
Beyazından mutluluk badeleri aldığım
Bulutların üstüne benimle çıkan gözler.
Sevil Nizamoğulları
Duyu organlarının ya da bir organın fiziksel olarak bedene katkıları yadsınamaz. Birinin eksikliği bile insanın “özürlü” sayılmasına yol açar. Buna rağmen organlara verilen önem bu fiziksel işlevlerini yerine getirilmesinden çok farklıdır. Organlar daha çok - başta gözler olmak üzere - duygusal anlamda kişiler üzerindeki etkinlikleriyle dile gelir, söylem oluştururlar. (Diğer özellikleri tanrı korusun yokluklarında öne çıkar) Şiire katkı sağlamak adına büyük emekler veren çok sevgili dostum Sevil Nizamoğulları’nın sayfalarında gezinirken karşıma çıkan GÖZLER’inin anlattıklarını sizlerle paylaşmayı düşündüm. Bakalım ne diyecek?
Şefkatin denizinde yıkanmış da bakıyor
Sevginin güllerini bağrıma eken gözler.
Mutluluk diyarında meşaleler yakıyor
Çıkmaz aşk çivisini kalbime çakan gözler.
İlişkilerin sürekliliği ve anlamlı olması iletişimin doğru ve güçlü olmasına bağlıdır. Duygu dünyasına yolculuklarda bunun tek aracı olmasa da en önemli aracı gözdür. Görmek ve duymak eylemleri fiziksel ortamda çok zaman tek başına anlam taşımazlar. Onların bu işlevlerinin yeterli olması ayrıca algılanmalarının nasıl olduğuna bağlıdır. Göz bu görmek işlevini tam olarak bakmak algılamasıyla yerine getirir. Görmek gözün fiziksel işlevidir. Yani iletişim ve etkileşim için nasıl baktığınız öne çıkar.
Acıma içerse de şefkat farklı bir duygudur. Memnuniyetle sevginin birlikte acımayı yok etmeye yönelik işbirliği gibi algılamışımdır şefkat duygusunu ben. Etkisi de bu yüzdendir. Bazen bir bakışa anlam katar bazen bir eyleme… Şefkatle uzanan her el çekinilmeden tutulur. Her yardım kabullenilir. Art niyetin yanında barınamadığı tek duygudur. Şefkatlilik. Bakarsınız şairin gönlüne çıkmaz çivi gibi çakılmış, bakmışsınız meşale gibi mutlulukla sizi çevrelemiş… Göğsünüzün o geniş uçsuz bucaksız enginlerini gül bahçesine çevirmiştir. Asla yadsıyamayacağınız duygudur.
Yanağımdan damlalar dökülürken kuruyor
İçimde kederlerim yüreğimi yoruyor
Eşim dostum çok ama halimi o soruyor
Tükenmez dertlerimin kahrını çeken gözler.
Çevresel faktörlerin kişi üzerindeki etkileri bakışımızı da etkilemektedir. O.Eyüboğlu bir yazısında aşkı “İnsanın yöneldiğinde kendini bulmasıdır” diye tanımlamıştı. İnsanın sevdiğine bakışı farklıdır. Sevgiyle bakan gözlerde çevresel etkileşim en aza iner. Öylesine etkili olur ki kapılıp gidersin. Çünkü her şey yoktur ona bakışta yalnızca o vardı,o bakış her şeydir. Tutkunu, tutuklusu olursun. Hipnotizma olmuşçasına… Böylesi bir etkili bakış diğer organların işlevini anında durdurur. Ağlarken gözyaşın kurur. Yüzünde tebessüm donar, ya da gülücüklerle dolar. An olur soluğunu keser, an gelir takatsiz kalırsın. Bir bakış insana bakanın dost mu, düşman mı olduğunu anlatmaya yeter. Bir bakış, karşınızdakine ne kadar yakın ne kadar uzak duracağını anlatır. Yorgun yüreklere seçecekleri mola yerini hep bakışlar söylemişlerdir. Sezgilerin anahtarıdır bakışlar.
Mutluluk ovasında öfke ve aşk vuruşur
Şiir olmuş duygular akan yaşa karışır
Sil gözyaşını artık, sana gülmek yaraşır
Hüzünlü baktığında içimi yakan gözler.
Bakışlar, sevinci, coşkuyu anlattığı kadar öfkeyi ve acıyı da en kısa yoldan, en etkili şekilde anlatırlar. Aşk, imrenilecek, kıskanılacak bir duygudur. Bu yüzden onun yerinde olamadığı için hasetlenen pek çok kavram pek çok duygu vardır. Bu yüzdendir belki aşkın başı beladan hiç kurtulmaz. Hüzün yanından hiç eksik olmaz. Bir aşkın büyüklüğü ya da sıradanlığı hüzünle olan ilişkisini irdelemekle anlaşılır. Hüzünlü aşkların etkileşimleri yıkıcı, yakıcı, acıtıcı, üzücü olur. Özlenen, arzulanan aşklar sevinçle, neşeyle kucaklanılmış aşklardır. Bu yüzden her sevgili karşısındakinden gülümsemesini bekler. Aşkın dili ve söylemiyse şiirdir. Acıyı da coşkuyu da en iyi o anlatır. Bu yüzden en makbul şiir bakış gibi etkin olanıdır.
Seyretmeye doymayıp enginine daldığım
Kirpiğine takılıp hayalleri saldığım
Beyazından mutluluk badeleri aldığım
Bulutların üstüne benimle çıkan gözler.
Bakışın algılanışını çevresel faktörler etkiler demiştik. Yukarıda söz ettiğimiz etkileşim her okurun anladığı gibi içinde bulunulan ortamdan etkileşimdi. Diğer bir etkilenme ise görme eylemine yardımcı organların gözü koruyan kollayan kaş, kirpik vb organların bakışta kullanılmasının oluşturduğu etkilerdir. Etkili bir bakış bu öğeleri de en iyi şekilde kullanan bakıştır. Diğer bir faktörse karşıdakinin algılanmasını etkilemektir. Sizin, nasıl görünmek istediğiniz karşınızdakinin algılayışına da bağlıdır. Adına ister uzaduyum diyin ya da hipnotizma bunu da bilinçli ya da bilinçsiz yaparsınız. Başarı tüm bunların ardından gelir. Karşınızdaki sizi istediğiniz gibi görebilmişse bakışlarınız amaca ulaşmıştır. O artık yaşadığınız duygu ortamını algılayabilmekte sizin acı ya da sevinçlerinizi sizin gibi duymaktadır. Bu aşk gibi sevda gibi mutluluk veren duygularsa eğer, sevileni “Bulutların üstüne …” birlikte çıkarır.
Gözler, yaşamı anlamak ve kavramakta en etkin organlardır. Görme özürlülerin yaşamı algılaması bile görenlerin algılayışları aracılığıyla oluşur. Bu öneminden ötürü her şairin bu konuda şiiri mutlaka vardır. Şiir zaten görülen ve gözlenenin anlatımı değil midir? Sevgili Nizamoğulları’ bu anlatımı çok güzel bir şekilde başarmış. İşlenen temanın ses, uyak, vezin yapıları, kurgulanışı kusursuz keyifle okunan ve insanı içine alan bir yapıt ortaya çıkarmış.
Kutluyorum. Umarım onun gibi algılamış algıladıklarımı düzgünce verebilmişimdir.
M.Yaltı.