- 674 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Yerine Ulaşmamış Mektuplar
Ey durup durup aklıma vuran, merakım, göçebe yanım, zayıflığım, kararsızlığım, yürek ağrım, ten çağrışım, ürpertim, düş kırıklığım, bıkışım, inanışım, her şeyim…
İki bedenin, iki ayak üstünde durup, birbirlerini anlamadıklarını söyleyen sen, ve ben. Biz neyiz sahi?
İki koca insan, belki de iki kahraman, bir varlığa can veremiyoruz görüyor musun? Çünkü yanyana gibi görünsek de ayrı yönlere gidiyoruz.
kıpırtısız duran duaya
çözülmüş eller bulmaca
taş’ın göğü, bulutun in’i
zıkkımın dibinde duranız
belki de biz
topal tanrı’nın bacağına
yazgımızı yakamayanız
sen bensen
ben sensem
sende bensem
bende sensen
Benim aklımla yazdıklarımı hiçbir zaman tam olarak anlamayacaksın belki de. Tıpkı ben de senin yüreğinle yazdıklarını anlayamadığım gibi.
Çünkü bu yazdıklarımı sana değil de kendime diye yazıyorum. Ama düşünürken hep kendi yanına koyuyorum aklımı.
Sen de kendini ciddiye al ve söyle söyleyeceklerini, hissedemem ama anlarım belki.
+++
Umudunu kaybeden kişileri, küllükte ateş arayanlara benzetirim hep. Bizim yaptığımız da bu olmamalı!
Farzedelim yaşamak bir işkence, acı çekmek. Atıyorum, evlisindir, çocukların vardır, çalışıyorsundur, bir bakıma özgürsündür. Özgürlüğün mutsuzluk olduğunu biliyor muydun? Umutsuzluk özgürlük olabilir mi?
Düşünsene senden umudu kestikçe mutlulaşacağım, umutlandıkça (u)mutsuzlaşacağım.
Mektubunu okurken bir sızı yayıldı içime, bilmiyorum belki de radyo‘da çalan şarkının tesiriydi.
Hele o şiirin yok mu!
Bir bayram havası yayıldı içime, unutulmuş bir rüya tadıydı, parmaklarıma can geldi, yüreğim oturdu yerine, ya değilse sana yazamazdım biliyorsun.
Benim için endişelenme, bilirsin senin için cehennemi bile yurt edinirim. Ve derim ki işte özgürce düşünüp yaşayabileceğim bir ülke…
+++
Yüzünü özlüyorum, herhangi bir renkle değil kendi olan dudaklarım rengi. Ve hakkında ne düşünsem, herşey şiirselleşiyor.
Sızlanmaya hakkım yok biliyorum. Ama senin yerine, bu çobanaldatan kuşların sesini dinlediğimde, yüreğim az da olsa kıskançlıkla sıkışıyor.
Ritmi böyle olan ama sözleri öyle olmayan şu şarkıyı hatırlasana
Nerede o kızıl tanlarda sırtlandığımız vaatler
Sonra ürküp bıraktığımız karanlıklar nerde
Ama nerede tan şimdi, vaat, karanlık, ürkü
Dün dokunduğumuz herşey harabe
Ne kadar yaşarsak o kadar kötü
Ne kadar yaşlansak harabe
Uyuyamıyorum, nefesin hala ciğerime saplanıyor. Başka sözcük bulamıyorum.
Sana, sesine ihtiyacım var, bir kahkahan bile yeter biliyorsun.
Ve madem bana gelmiyorsan
Bana sana gelmenin yollarını öğret.
+++
Demek ayrılığı ben yaratıyorum, sonra karşısına geçip ağıtlar yakıyorum. Ve acı çekmek zevk veriyor bana! Öyle mi?
Göze görünmeyen acıya kim merhamet eder sanıyorsun. Issızlığın içinde dolaşıyorum, oysa heryanım insan.
Ben istemem mi yanında olmayı, benim iflah olmaz serüvenci, müzip, atılgan, ürkek bakışlım. Hele şimdi! Bunu o kadar konuştuk ki… ama sanırım konuşurken birbirimizi pek dinlemiyoruz. Daha çok birbirimize söyleyeceklerimizi düşünüyoruz. İkimiz de oyun bozan çocuklar gibi gürültü koparıyoruz sürekli.
Bu söyleyeceklerimi o koca kafana sığdır artık. Laf ebeliği yapmıyorum. Ya değilse seni bir yabancı, bir yalancı gibi görmeye başlayacağım, o kadar da değmezmiş diyeceğim. Ayrıca ödlek, aciz, gösteriş kumkuması diye de ekleyeceğim.
Benden çekiniyorsun, bir gelecek kaygısı tutturmuş gidiyorsun! Senin ne kadar işin var gelecekle? Bir delisin sen! Ama uysal ve çekingen bir deli. Deliler hesap vermekten, tartışmaktan, açıklamalar yapmaktan korkar mı?
Gelmek istiyorsun tamam, dilden bir anda dökülen bu sözcükler ikircikli olsa da, yüreğe hoş geliyor. Bu konuyu bir daha tartışalım. Başta atılan yanlış adımlara öyle sonradan çare bulunmaz. Şıppadak da karar verilmez. Seni bir güzel dövmeli mi ne?
+++
Sesin öyle bir hışımla giriyorki kulaklarımdan, tüm dünyayı kurşuna dizeceksin sanıyorum. Ben seni ateşten korumak istedikçe, elimden kurtulmaya çalışıyorsun. Herşeyden olmuş bitmiş gibi bahsediyorsun, oysa daha acılarımız var paylaşacak.
Söylediklerine kulak asmadığımı ısrarla söylemen, ayrılığın bile bitebildiğidir.
Kaç gün kaldı?
Bitti…
Offf…
Şiir biter mi, bitebiliyor işte! Yazamıyorum. Hani o çok beğendiğin (sanırım sana yazılmışlığını seviyordun sadece) şiirleri yazamıyorum artık.
Bundan sonra sadece, nasılsın, iyi misin gibi, sağol bende iyiyimden kurulu mektuplar yazacağım sana.
Unutma! seni kazanmadan, kaybetme telaşı yaşıyorum…
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.