- 640 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Onların Kalpleri Tutkuyla Oyalanmadadır
İman sahipleri ile inkarcılar arasındaki önemli fark şudur; İnkar eden kişi, “dünya hayatı çok kısa, ölüm her an gelebilir, hayatın tadını çıkarmalı”, iman eden insan ise, “dünya hayatı çok kısa, ölüm her an gelebilir, ölüme hazırlıklı olmalı” şeklinde düşünür.
Yüce Allah, insan henüz idrak dahi edemezken, onun bedenine ve yaşayacağı ortama hayatını rahatça sürdürmesi için gerekli olan sayısız özellik yerleştirmiştir. Tüm bu nimetlerin karşılığında kulundan istediği ise yalnızca Kendisine kulluk ve ibadet etmesidir. Ancak insanların birçoğu, zalim ve nankör davranarak Allah’a şükretmekten, O’na boyun eğmekten kaçınır.
Kendince bu kısa dünya hayatını doya doya yaşamak amacındaki kişi, aslında düşündüğü şekilde hayatın tadını da çıkaramaz. Eksikliklerle dolu olan dünya hayatında, Allah’a tevekkül etmediği için sürekli sıkıntı ve endişe içinde yaşar. Şeytanın etkisiyle, her zaman içinde gelecek korkusu taşır. Oysa insanın asıl endişelenmesi gereken, kıyamet ve hesap gününün gelecek olmasıdır. “Ancak insan, önündeki (sonsuz geleceği)ni de ’fücurla sürdürmek ister.’ (Kıyamet Suresi, 5)
Bazı kişiler Allah’tan uzak yaşamalarına ve ibadetlerini yapmamalarına gerekçe olarak, işleri nedeniyle çok yoğun olduklarını ya da ailevi durumları nedeniyle vakit bulamadıklarını ileri sürerler. Bunlar yalnızca, şeytanın sözcülüğünü yapan nefislerinin bahaneleridir. Allah’ı anmaya, namaz kılmaya, insanlara iyiliği emretmeye zaman bulamadığı mazeretine sığınan bir kişi, örneğin televizyon karşısında saatlerini düşüncesizce israf edebilir. Burada büyük bir çarpıklık olduğu açıktır; kişi, yaşamındaki öncelikler konusunda yanılgıya düşmüştür.
Din, arta kalan zamanlarda yaşanacak bir olgu değildir. Samimi mümin için, “Şüphesiz benim namazım, ibadetlerim, dirimim ve ölümüm alemlerin Rabbi olan Allah’ındır." (Enam Suresi, 162) ayeti gereği böyle bir durum söz konusu olmaz. Mümin tümüyle Rabb’inin rızası için yaşar ve yaşamı boyunca O’nun beğendiği ahlakı kazanmaya çalışır.
İman eden insan, yaşamı boyunca Allah’ın sınırlarını gözetir, O’na teslimiyetin verdiği huzur ve mutluluğu yaşar. Allah, yalnızca Kendisini hoşnut etmeyi amaçlayarak çaba gösteren kuluna, hem dünyada hem muhteşem nimetlerle donattığı ağırlama konağında sonsuz mutluluğu yaşama müjdesi verir.
“Onların kalpleri tutkuyla oyalanmadadır … (Enbiya Suresi, 3) ayetiyle tarif edilen kişiler Allah’tan yüz çevirerek dünyaya yönelik yaşarlar. Allah’ın dünyada kendilerine tanıdığı süreyi öğüt almak yerine, uyarıları göz ardı ederek tüketirler. Sorumluluklarını yüklenmekten kaçınarak oyalanan bu kişileri bekleyen ise azap dolu günlerdir:
Şu halde sen, kendilerine vadedilen (azab) günlerine kavuşuncaya kadar onları bırak; dalıp-oynasınlar, oyalansınlar.
Fuat Türker