- 944 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
Dünya ve Ahiret Müjdesi
Samimi inanan insan vaad edilen sonsuz güzelliklere uzanan müjdeleri henüz dünyadayken yaşamaya başlar. İman sahipleri, Allah Katından sayısız nimetle, hem ahirette hem de dünyada müjdelenirler:
Müjde dünya hayatında ve ahirette onlarındır. Allah’ın sözleri için değişiklik yoktur. İşte büyük kurtuluş ve mutluluk budur. (Yunus Suresi, 64)
Bu müjde, peygamberler ve samimi müminler üzerinde sürekli gerçekleşir. Örneğin, Peygamberimiz (sav, "bir yoksul iken seni bulup zengin etmedi mi?" (Duha Suresi, 8) ayetinden anlaşıldığı üzere dünya hayatında da nimetlendirilmiştir. Ayrıca Kur’an’da Hz. Davud’a, Hz. Süleyman’a, Hz. Zülkarneyn’e, Hz. İbrahim ve ailesine de bu dünyada büyük bir mülk ve olanaklar verildiğinden söz edilir.
Salih kullarına dünyada nimet ve güzellik bahşetmesi ‘bağışı çok olan, karşılıksız armağan eden’ Allah’ın değişmez bir kanunudur. Zenginlik, ihtişam, güzellik ve nimetler cennet özellikleridir; Yüce Allah sevdiği kullarına bu şekilde cenneti hatırlatır, cennet özlemlerini artıracak nimetlerin benzerlerini bu dünyada da onlar için yaratır. Kendisinden yüz çeviren kişilerin sonsuz azaplarını henüz dünyadayken başlattığı gibi, samimi kulları için vaat ettiği sonsuz güzellikleri de dünyadayken izletmeye başlar.
Tek dost olan Allah’ın yardımı ve desteği her an iman edenlerle beraberdir. Rabbimiz Kur’an’da "...elçisi ile müminlerin üzerine güven duygusu ve huzur..." (Tevbe Suresi, 26) indirdiğini bildirir. Bu, müminlerin Allah’ı anarak, O’nun rızası için çalışarak ve tüm bunların ahirette karşılığını alacaklarını bilmenin verdiği huzurdur… Yüce Allah’ın, kendilerini görünmeyen ordularla ve meleklerle desteklediğinin ve bunların, kendilerini Allah’ın emriyle gözetip-koruduklarının verdiği huzurdur… Ve O’nun yolunda yaptıkları mücadelede galip geleceklerinin bilincinde olmalarının verdiği huzurdur…
Müminler, kadere kesin bir bilgiyle inanırlar ve başlarına gelenlere "... Allah’ın bizim için yazdıkları dışında bize kesinlikle hiçbir şey isabet etmez..." (Tevbe Suresi, 51) ayeti gereğince sabır ve tevekkül gösterir, asla korkuya ve heyecana kapılmazlar. Geçmişi olduğu gibi, geleceği de yaratanın Allah olduğunu bilmek tevekküllerini artırır.
Bediüzzaman da dünyanın yalnızca bir hizmet mekanı olduğunu, insanın zorluk ve güzelliklerle denemeden geçirileceğini ve sabretmesi karşılığındaki ödülün de çok büyük olacağını bildirir:
Şu dünya hayatı, imtihan meydanıdır ve hizmet yurdudur; lezzet, ücret ve mükafat yeri değildir. Madem hizmet yurdudur ve kulluk mahallidir; hastalıklar ve musibetler dini olmamak ve sabretmek şartıyla, o hizmete ve kulluğa çok başarı ve kuvvet verir. Ve her bir saati, bir gün ibadet hükmüne getirdiğinden şikayet etmek değil, şükretmek gerekir. Evet ibadet iki kısımdır: Birinci kısım olumlu diğeri ise olumsuz. Olumlu kısmı malumdur. Olumsuz kısmı ise, hastalık ve musibetlerde, musibetzede, za’fını ve aczini hissedip, Rahman olan Rabbin’e yönelip, O’nu düşünüp, O’na yalvarıp halis bir kulluk yapar. Bu kulluğa riya giremez, halistir. Eğer sabretse, musibetin mükafatını düşünse, şükretse, o vakit her bir saati bir gün hükmüne geçer. Kısacık ömrü uzun bir ömür olur. Hatta bir kısmı var ki bir dakikası bir gün ibadet hükmüne geçer.( Risale-i Nur Külliyatı, Lemalar, s. 10)
Müminler zor durumların bir hikmet üzere yaratıldığını, güzel bir sabır ve tevekkül gösterdiği takdirde bunların kesintisiz bir ecir kaynağı olacağını ve bu imtihanların olgunlaşmak için büyük fırsatlar olduğunu bilirler. Zorluklar karşısında kararlılıklarından ödün vermez, olumsuz yönde etkilenmezler. Hatta sabra ve tevekküle güç yetirebilmeleri nedeniyle, şevk ve heyecanları daha da artar.
İnsan hata yapabilen bir varlıktır. Mümin yaptığı hatalar için Allah’a yönelir, bağışlanma diler ve tekrarlamayacağına dair tevbe eder… İşte bu davranışı Rabb’inin nimetlerine kavuşmasına yol açacaktır:
Ve Rabbiniz’den bağışlanma dileyin, sonra O’na tevbe edin. O da sizi, adı konulmuş bir vakte kadar güzel bir meta (fayda) ile metalandırsın ve her ihsan sahibine Kendi ihsanını versin. Eğer yüz çevirirseniz gerçekten ben, sizin için büyük bir günün azabından korkarım. (Hud Suresi, 3)
Allah’tan bağışlanma dilemek ve tevbe etmek samimi müminlerin önemli özelliklerindendir. Çünkü inanan insan bu davranışlarıyla Rabb’i karşısındaki aczini, hataları ve eksiklikleri olduğunu kabullenip, o hiçbir şeye ihtiyacı olmayan Yüce Allah’ın rahmetine sığınıyor demektir. Allah, güzel ahlaklarının karşılığını dünya hayatında da vererek, onları güzel bir hayatla yaşatır.
Ancak dünya hayatındaki tüm güzellikler, sonsuz ahiret yurdu ile kıyaslandığında değerini tamamen yitirir. O halde insan kendisine bir hedef belirleyecekse, bu yalnızca sonsuz ahiret yaşamı olmalıdır.
Fuat Türker
YORUMLAR
Biz gene de Rabbena duasını dilimizden gönlümüzden eksik etmiyelim.
Hayırlı sabahlar efendim.