- 1992 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
insan , akıl ve irade hakkında
İnsan, şu fani dünyaya bir biçimde gelmiş , ve yaşayacağı her şey , önceden alnına kader diye yazılmış bir varlık mıdır? Yoksa nedir işin gerçeği ?
Bir deprem olur gölcük de.20 000 insanımız göçük altlarında kalarak can verir.Bu , bu insanlarımızın alnına önceden yazılmış olan kaderleri mi , yoksa, Yüce Allah’ın vermiş olduğu aklı ve iradeleri ile, deprem bölgelerinde, fay hatlarında depremlere daha dayanıklı yapılar yapmaları gerektiği halde, çürük yapılar yapılmasından mı kaynaklanmaktadır?
Mesela şöyle de düşünebiliriz.O yüce yaradanımız Japonların, Amerikalıların, Almanların alın yazılarına depremde öleceklerini neden yazmaz da, hep bizim gibi mazlum, garip , Allahına , kaderine iman etmiş, ipin ucunu da salıvermişlerin alınlarına yazar dersiniz?
Yüce Allah, ezeli ve ebedi tek bilen’dir.Bunun anlamı şu’dur.Yüce allah geçmişte tüm olup bitenleri bildiği gibi, gelecekte de insanların neler yaşayacaklarını görebilmek, bilebilmek gücüne sahiptir... İnsanlığın bu dünya da var oluşundaki hikmet, Yüce Allah a iyi kul , hayırlı kul olup olmadığının imtahanıdır.Bu konuda insanın bulunduğu şartlarda nelere nasıl tepki verip vermeyeceği, kısacası, aklı ve iradesini ne biçimde kullanıp kullanmayarak hayatında gerçekleştireceği davranışları kendi iradesi elindedir... İnsan hayatında, başına "kader" dediğimiz, kendi iradesi dışında bir çok olaylar gelebilecektir elbette.Ama, o insanın, kendi akıl ve kendi iradesi ile, o "kaza" dediğimiz karşılaştığı "iradesi dışındaki" olaylarda bile davranışları kendi elinde bırakılmıştır... Baştan sona yazılmış bir senaryoyu dünyada tiyatro gibi oynamakla mükellef kılınmış değiliz kısacası bizler insan olarak ...
Akıl ve irademize kalan bir çok konu vardır.Ya iyi yönde, ya da kötü yönde kullanırız akıl ve iradelerimizi.Sonucunda "hayırlı" ya da "hayırsız "işler yapar, Ya Yüce Allahın sevgili kulları arasına gireriz, ya da günahkar kulları arasına ...
Akıl ve irade , okumayı ve düşünmeyi gerektirir... Doğmacı düşüncelere esir edilen beyinlerle sadece güdülen bir sürü içerisindeki "koyun" konumuna düşürürüz kendimizi , ya da Akıl ve iradelerimizi kullanarak, okuyarak, öğrenerek, bilmediğimiz bir çok şeyleri öğrenerek daha iyiye, daha güzele, Yüce Allaha daha hayırlı bir kul olabilmek yolunda yollar alırız ...
Elbette ki Yüce Allah, ve Yüce Peygamberimiz, bizlere birer örnektir.Bizler, onların güçleri ve ulvi varlıklarını övebiliriz, övülmeyi fazlasıyla hak ederler çünkü... Ama, insan yapısındaki en sevmediğim, "güç sahiplerine kulluk ve yalakalıkta ölçü tanımaz biçimdeki abartılara" da gerek bile yoktur.
Yüce Allah ve Sevgili Peygamberimizin insanlar arasındaki birilerinin durmaksızın yalakalıklar ve yağcılık ölçeklerini bile aşan icraatlerına hiç de ihtiyaçları bile yoktur dostlar ... Yüce Allah ve Sevgili Peygamberimizin, biz insanlardan beklediği nedir o zaman ?
Akıl ve iradelerimizi kullanmamız, okumamız, öğrenmemiz, bilmemiz gereken her türlü gerçekleri araştırarak bilebilmemiz ve bunları " insanlığın hayrına " " hayırlı işlerde " uygulamaya dönüştürmemiz gerekir hayırlı insan olabilmek için ...
Bir dönercim var idi.Esenlerde.Yıllarca alış veriş yaptığım, ve zaman zaman da sohbet ettiğim bir insan idi ... Bir gün sohbetin konusu "dini yaşamak" olayına gelmişti.
Demiştim ki,
"-Evet dostum.Ülkemizde her hangi bir insanın sokağında ya da şehrinde bunca garipler, fakirler, işsizler , yardıma muhtaç insanlar var iken , bazı insanlarımızın 47 kere hac ziyareti yapmaları ve her seferinde 2000 dolar a yakın parayı Suudi Arabistan hükümetinin avucuna saymaları çok da akıl ve mantıkla da dinimizin emirleriyle de bağdaşmıyor."
Bu dönerci dostun yanıtı şu olmuştu:
"_ Yok.Burda yanılıyorsun.Benim bağlı olduğum cemaat liderim de 50 den fazla hac ziyareti yapmıştır ve bizler de gidebildiğimizce çok gideriz.Bu dinimize uygundur" ...
Yapılabilecek, söylenebilecek ne kalıyor ki bu durumda dostlar ? Allah akıl, fikir ve irade vermiş ... Hac görevinin ne şartlarda yapılması gerektiği konusu da yeterince açık net ortalıktayken, yine de bu derece "ifrat" a kaçan insanlara ne denilebilir ki ?
Evet, fazlasıyla hassas bir konudur bu.Ve inanıyorum ki, bu yazı, bir çok insanlarımızı çok çok rahatsız edecektir ... Ama, ben de Yüce Allahın bir naçiz kuluyum, ve dinimin gerekleriyle ilgili düşüncelerimi de, başka insanları fazlaca rencide etmeden burada ifade etmeliyim bir biçimde ...
Şimdilik burada nokta koyalım...Tüm insanlarımızın müsbet ya da menfi yöndeki tüm eleştirileri ve ya katkılarını beklerim bu yazıma ... Böylece, doğrulara ve güzelliklere ulaşabiliriz diye düşünüyorum.
Selam ve saygılarımla...
YORUMLAR
Allah'ın izni olmaksızın hiç bir nefis için ölmek yoktur. O, süresi belirtilmiş bir yazıdır. Kim dünyanın yararını (sevabını) isterse ona ondan veririz, kim ahiret sevabını isterse ona da ondan veririz. Biz şükredenleri pek yakında ödüllendireceğiz. (Al-i İmran Suresi, 145)
Sonra kederin ardından üzerinize bir güvenlik (duygusu) indirdi, bir uyuklama ki, içinizden bir grubu sarıveriyordu. Bir grup da, canları derdine düşmüştü; Alah'a karşı haksız yere cahiliye zannıyla zanlara kapılarak: "Bu işten bize ne var ki?" diyorlardı. De ki: "Şüphesiz işin tümü Allah'ındır." Onlar, sana açıklamadıkları şeyi içlerinde gizli tutuyorlar, "Bu işten bize bir şey olsaydı, biz burada öldürülmezdik" diyorlar. De ki: "Evlerinizde olsaydınız da üzerlerine öldürülmesi yazılmış olanlar, yine devrilecekleri yerlere gidecekti. (Bunu) Allah, sinelerinizdekini denemek ve kalplerinizde olanı arındırmak için (yaptı). Allah, sinelerin özünde saklı duranı bilendir. (Al-i İmran Suresi, 154)
Her nefis ölümü tadıcıdır. Biz sizi, şerle de, hayırla da deneyerek imtihan ediyoruz ve siz Bize döndürüleceksiniz. (Enbiya Suresi, 35)
Umarım açıklayıcı olmuştur.