- 1014 Okunma
- 5 Yorum
- 0 Beğeni
AŞK
AŞK
Mevsimlerden kışı seviyorum…
Dediğimde bana gülmüştün.
Neden diye sorduğunda…
Benim ruh halimi anlatıyor demiştim.
Ya sen dediğimde…
Gülerek…
Yazı seviyorum, kışın ruhum sıkılıyor demiştin.
Denizi sevmiyor musun diye sorduğunda.
Denizi kışın severim demiştim.
Kışın ne yapılır ki denizde dediğinde…
Islak kumun üzerinde ki ayak izlerinin yok oluşunu seyredersin.
Dudak büküşün…
Hâlen gözlerimin önünde…
***
Parkemin yakasını rüzgâra siper edip, en yakın otobüs durağına doğru adımlarımı hızlandırdım. Geç kalmak istemiyordum. Beklemeye tahammülü olmayan biriydim. Buna istinaden birini bekletmekte tabiatıma son derece aykırıydı. Üstelik bekleyeceğim kişi O olursa. Akan sular duruyor, dünya dönmekten vazgeçiyordu. Terden sırılsıklam olmuş avuçlarımı parkemin cebinde kurulayıp, önüm sıra duran otobüse atıverdim kendimi. Heyecan ile çırpınan kalbimi karşım sıra duran denizin mavi sularına benzettim. Oda benim gibi heyecanlıydı her hal. Yoksa neydi ki bu çırpınışı.
Kolumda takılı olan baba yadigârı saatime baktım. Her seferinde, önce babamın ela gözlerini görür ardından akrebin sessiz duruşuna şahit olurdum. Akrebin sessiz ilerleyişine rağmen yelkovanın feveran ile dönüp durması ne tezattı. Bir o kadar da bir birini tamamlayıcı.
Dakikaların ve saniyelerin sevişmesi sonucu oluşan zaman dilimi…
Saat…
Yaşamın içinde zımnen akıp giden saat…
Akrep öğle sonrası zamanını gösteren iki rakamına doğru yaklaşıyordu. Kalbim sıkıştı. Ağzımın içi kurudu. Avuçlarımın içi terledi.
Koca adam sende. Ne bu heyecan?
Aşk bu.
Aşkın genci yaşlısı mı olur?
Aşk işte.
Ne yapabilirdim ki.
Kim kalbine dur diyebilmişti ki?
***
Onu ilk gördüğümde küçük bir kız çocuğu gibiydi. Kırmızı beresinin altına sıkıştırdığı sarı saçlarından bir tutamı, deniz mavisi gözlerinin üzerine gölge gibi düşmüştü. Yüzünün çehresinde ki ifade o derece masumdu ki sanırsınız ki dünyadan bihaber. Tebessüm edince, yüzünde açan kocaman bir gonca gül, yanağının hemen yanı başında duran gamzesine öpücükler konduruyordu. Gençliğinin tüm saflığıyla beraber taptaze duruşu beni utandırmıştı. Kendi hamlığımın yanında, su gibi şeffaf olan bu narin insan gerçek olabilir miydi?
Gerçek olan şuydu ki. İçimden bir şeyler akıp gitmişti. Yaşanmamışlıkların hevesleriyle dopdolu koca bir lokmayı yutmak üzereydim. Bu genç kadın bana okkalı bir tokat atmıştı. Geçmişimin ardında saklı kalmış bir hayalin su yüzüne çıkmasını sağlamıştı.
Lakin ben utanıyordum. Hislerim mantığımla savaşıyor, arın ahtapot kolları neredeyse beni nefessiz bırakacak kadar sıkıyordu. Kuruyan boğazımdan çıkan sesimi kendim dahi tanıyamadım. Bu ben miydim? Bu ses bana mı aitti?
_ Buyurun hanım efendi.
Elindeki parayı almak için uzandığımda, avucuma değen ılık parmakları kor gibi yaktı tenimi. Yanan bendim. Arkasını dönüp uzaklaşırken, ardında olup bitenden habersiz savurduğu şen kahkahaların tınısında savrulup gitmiştim. Neler oluyordu bana böyle? Terden yanan bağrımı rüzgâra doğru çevirip Karadeniz’in deli kokusunu ciğerlerime çektim. Dönen başımı önemsemeden, tekneden atlayıp iskelenin başında ki fener direğine sırtımı yasladım. Cebimdeki ıslanmış sigara paketimden bir tane alıp yaktım. Sigaradan çektiğim derin bir nefesi yavaşça burun deliklerimden çıkarırken, gözümün önüne gelen taze yüzlü güzel son tebessümüyle hala orada öylece duruyordu.
***
Sabahın taze serin rüzgârı yüzüme vurdukça, akşamdan kalan ruh halim yavaşça açılmaya başlamıştı. Başım kazan gibiydi. Rıza babanın meyhanesinde rakının dibine vurunca bekâr evimin yolunu bekçi Hayri sayesinde bulmuştum. Çok seyrek gittiğim meyhanenin yolunu son bir haftada suyolu yapınca, meyhanenin müdavimleri kendi aralarında fısıldanır olmuşlardı.
Ne önemi var ki diye düşündüm.
Teknenin kıç tarafına oturarak birbirine karışmış balık ağlarını ayrıştırmaya başladım. Bugün denize açılmak istemiyordum.
_ Merhaba.
_ …
_ Kolay gelsin. Karışmış mı?
Tam karşımda duruyordu. Okul kıyafetiyle bir çocuktan farksızdı. Sarı saçlarına vuran sabah güneşi, kızıl hareler halinde yüzüne dökülüyordu. Gamzesinde gizli kalmış son gülücüğü bana armağan edip, fütursuzca teknenin içine adım atıp karşıma oturdu.
_ Bugün canım hiç okula gitmek istemiyor.
_ …
_ Balık tutmayı çok seviyorum. Siz açılacak mıydınız?
_ Evet.
Bu koskocaman bir yalandı. Ama masum bir yalandı. Ne zararı olabilirdi ki?
***
Sonraki günlerde yolunu gözler olmuştum. Kendime dahi itiraf etmekten korktuğum hisler içerisindeydim. Tamamen masumdum. Fakat bir yerlerde birileri galiba bu iç sesim olacak kulağıma sürekli fısıldıyordu. Yanlış yolda olduğumu fısıldayan bu sesten nefret ediyordum. Beni rahat bırakmasını istiyordum.
En azından haftada iki kere tekneyle beraber açılıyorduk. Çok fazla konuşmuyorduk. Daha doğrusu o konuşuyor ben ise sürekli dinliyordum.
Gözlerimi ondan ayırmadan...
O konuşurken sürekli denizi izliyordu ve sürekli hareket halindeydi. Sanki anlattıklarıyla beraber sessiz bir tiyatro oynar gibiydi. Tek seyircisi ise bendim.
Bazen benim farkımda olmadığını düşünürdüm.
Sürekli şiirler okurdu. Kendi yazdığı şiirleri…
Bir gün çok önemli bir şair olacağından bahsederdi. Acaba kitabını imzalatmak için gelir miydim?
Heyecan ile okuduğu bir şiirin ardından bana doğru yönelirdi. Kendimden bahsetmemi isterdi. Neden evlenmemişim. Neden bu kadar sessizmişim. Bende şiir yazar mıymışım? En çok ne yapmaktan hoşlanırmışım.
Bir keresinde okulundaki bir çocuktan bahsetmişti. Ondan hoşlandığını, onun için bir şiir yazdığını, istersem okuyacağını söylemişti.
Ne kadarda içim yanmıştı.
Bu yanış sessizliğe mahkûmdu.
O an için öyle olmalıydı.
Nasıl olsa akşama Rıza babanın meyhanesinde kanayan yarama tuz basabilirdim.
***
Günler ardı sıra birbirini kovalıyordu. Merakım bir çığ gibi büyüdükçe içime sığmayan devinimleri ile beni soluksuz bırakıyordu. Beklemek ne zor bir işti. Üstelik ne olduğunu bilmeden beklemek…
Kendi yalnızlığımın içerisinde neredeyse kaybolup gitmek üzereydim. Küçük bir kızın hareli yüzündeki son tebessümde takılı kalmıştı aklım. Aklımı oradan çekip alamıyordum.
Sonraki günler daha çekilmez olmuştu. Akşamdan kalma ruhumla beraber denizin sığ sularına teknemle açılırken, aşkın ne olduğunu kendi kendime soruyordum. Varlığı kadar yokluğu da bir dert olan bu aşk ne müptela bir duyguydu. Sarmaşık çiçeğini andırıyordu. Kök saldığı yerde, sulandıkça dal veren yeşil eller gibiydi.
***
Yüreğimin iç sesini dinlemekten utandığım anlarımdan birinde birden çıkagelmişti. Anlam veremediğim bir değişikliğin içerisindeydi. Yüzündeki o masum çocuksu ifade gitmiş yerine beni ürküten bir ifade yerleşmişti. Hiç değişmeyen tavrı ile soluksuz kalırcasına kadar bir çırpıda olan biteni anlatmaya başladı.
Uzun zaman olmuştu gelememişti. Lakin bunun için sebepleri vardı. Hani o bahsettiği okul arkadaşı vardı ya. Hatırlıyor muydum acaba? İşte onunla geçen hafta nişanlanmışlardı. Aile arasında sade bir nişan töreni düzenlenmişti. O da şiir yazmayı çok seviyordu. Ayrıca çok güzel şiir okuyordu. Ona delicesine âşıktı. Ne güzeldi değilmi? Kendisini tebrik etmeyecek miydi?
Deniz susmuştu.
Yüreğim sustu.
Aklım sustu.
O susmadı.
Nişan yüzüğünü taktığı elini uzattı.
_ Tebrik ederim.
Eli sıcacıktı. Avucuma değen eli buz gibi olan tenimi yaktı.
Şen şakrak kahkahası göğe yükseliyordu.
Allah aşkına…
Aşk nasıl bir şeydi?
SEVİLAY DİLBER
YORUMLAR
aşkın tarifi hala yazılmadığı kanısındayım insana göre kişiye göre değişken duygu sarmalıdır bence yazınız çok güzeldi beğenerek okudum yüreğinize sağlık saygılarımla selamlar
SEVİLAY DİLBER
kişiye göre değişir değilmi?
selamlarımla..
SEVİLAY DİLBER
sevgili dost..
sağolasın..
sevgilerimle..
SEVİLAY DİLBER
bendende kocaman sevgiler..
deniz sustu kıyılarda yakamozlar vurdu yüzüne
-sesini öptüm nefesimle eğilip
sevgiler
SEVİLAY DİLBER
sevgiler...
sağolasın...
öykü güzel başlıyor iyi bir anlatımla, konu da harika; bir çoğumuzun yakından temas ettiği, özel bir durum, asla yaklaşılmaması gereken...
"Sarı saçlarına vuran sabah güneşi, kızıl hareler halinde yüzüne dökülüyordu. Gamzesinde gizli kalmış son gülücüğü bana armağan edip, fütursuzca teknenin içine adım atıp karşıma oturdu."
yukarıda ki gibi ruhu olan ironilere bayılıyorum, bunun haricinde yazının genelinde o ruhu yakalayamadımmm fakat güzel ve yalın bir anlatım, buda ayrı bir hoşluk...
saygılarımmm
SEVİLAY DİLBER
güzel yorumuınuz için..
sevgilerimle..