Oyun bitmeden, daha ortasındayken; hatta, hatta başındayken yakala ki..
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Titrer ya için ılık bir rüzgar eşliğinde.. Bir muhabbet vardır, bir de sen.. Kollarını kavuşturmuşsundur birbirine, uzakta bir yerlere dalan gözlerin, görüyormuş gibi, sanki gözünün önünde oynanıyormuş gibi tüm tiyatrolar; düşlersin..
Dikkatli ol, düşler tiyatrosuna giderken; önce soluna, sonra sağına, sonra önüne bak!
Kaçırma detayları..
Salondaki en rahat yere oturup ışıkların kararmasını bekle..
Sonra, gözlerini kırpmadan izle..
Unutmadan; daha oyun başlamadan bir dilek tut içinde.. Sonunu senin istediğin gibi bitirecek bir dilek..
Yorumlamaya çalışacaksın kendince; “Bu oyun eksik, bir şeyler eksik.. Ama ne?” diye geçirmeye başlayacaksın içinden.. Belki en güzel yerden seyrediyorsun bu oyunu ama, kaçıracaksın bazı detayları, değiştirmediğin için baktığın noktayı..
Arayıp durduğun, aslında hep önünde duran şeyi, tiyatronun sonunda keşfettiğinde, yani ‘işte tam önünde!’ durduğu halde bütün oyun boyunca göremediğin, yaşayamadığın, nefessiz kaldığın, yaşanmamışların belki yaşanamamışların farkına vardığında, dedim ya tam oyunun sonunda; kahramanı başka, hikayenin ise en ince ayrıntısına kadar sana ait olduğu şu sahte oyunu kaleme dökmeden önce..
‘dar-ı acun’ sana diyorum; “dur” önce..
Bir söz duydum; “bir ormanda hiç kimse yokken bir ağaç kırılırsa ses çıkar mı?
Çıkmasına çıkar da; nedense o ağaç hep birileri yokken kırılır.. Tiyatro oynanmıştır, arayıp durduğun şeyi fark ettiğinde salon boşalmıştır, kolların birbirine kavuşmuş; bir sen bir de muhabbetin kalmıştır..
Kimse duymadıktan sonra, ses çıksa nee, çıkmasa nee!!
Mesela sen, ‘dar-ı acun’ sana diyorum! Kahramanı olduğun bu oyunun sahibinin kalbini kaç kez dinledin?
Dar-ı acun!
Dönüyor işte yine.. Ah bir dursa, bir dursa biliyorum yapacağımı ama; dönüyor işte!!
Sen bir dilek tut elinde, sıkı sıkıya sar.. İncitmeden.. Kimseye bahsetme.. Göz ucuyla, parmaklarının arasından bak ona.. Sakın açayım deme avucunu.. Kaçar gider..
Sonra mı? Bir dilek gelse de, tekrar tutsam, sarılsam diye bekler durursun sonra..
İşte sen sonrasına bırakmadan, daha tiyatro oynuyorken; durdur zamanı.. Dikkatlice bak etrafına; yorumla karıncanın adımlarını, kelebeğin kanat çırpışını.. Bir başka bak işte etrafına.. Oyun bitmeden, daha ortasındayken; hatta, hatta başındayken yakala ki..
Geç kalmadan; tren kaçmadan, ya da vapur kalkmadan derler.. Bir an önce bul onu..
Sus dar-ı acun! Bir kerede beni dinle! Ne diyorsam onu yap!
Noktayı koydum; tam şuraya.
Hadi kaçtım ben..
YORUMLAR
Ne güzel yansıtmışsınız bu duyguyu, ve bu yalınlıkla olacak iş değil .Tebrikler
gordion
kaçsan ne olur ki yakalamisim seni her satirin hecesinde
bir selàm birakip virgul koyar vede varip giderim pesinde
..bende