- 1063 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Yaşamak mı zor, ölmek mi?
Hani şöyle bir söylem vardır ya “Yaşamak zor zanaat” diye gerçekten öyle yaşamak zor zanaat.
Yaşamın hakkını vermek.
Alınan her nefesin değerini, kıymetini bilmek. İnsan ömrünün en değerli, en temel unsuru sağlıktır.
Her şeyinizi yitirebilirsiniz, hatta hiçbir şeyiniz olmayabilir.
Ama sağlık başkadır.
Başka başka insanların ulaşmak istediği yerlere ulaşabilirsiniz ama sağlığınızla ilgili sorunlar önceliğinizse elinizde avucunuzda olan hiçbir şeyin değeri yoktur.
Her şeyin ilk adımı sağlık, gerisi teferruattır.
Teferruat olan geri kısım içinde ilk sırayı alan maddi anlamdaki kazanımlar, ihtiyaçların karşılanmasıdır.
Sıradan bir yaşamı olan herkesin ilk isteği ihtiyaçlarını giderecek düzeyde maddi kazanım elde etmektir.
Bunun için yine sıradan insanlar için gereken ve mecburi olan tek yol çalışmaktır.
Nedir çalışmak?
Güvencedir, geleceğe yatırımdır, üretmektir, var etmektir, alın teridir, emektir.
Çalışırsınız, yıllarınızı verirsiniz, buna güvenerek yükümlülükler altına girersiniz ama bir anda sizin dışınızda gelişen olaylarla orta yerde kalırsınız.
Düzeniniz altüst olur.
Ev kiranızı, çocuğunuzun okul taksitini, bakkalınızı ödeyemeyecek durumlara düşersiniz.
Yola beraber çıktığınız ayni kaderi paylaştığınız arkadaşlarınız gemisini kurtaran kaptan misali bir anda dağılır.
Herkes artık sadece kendidir.
Anlatmak istediğim tahmin edebildiğiniz gibi hiç bıkmadan usanmadan seslendirdiğim KTHY’nın düştüğü, düşürüldüğü durumdur.
Normaldir.
Bir kurum istenilen verimi vermemiştir.
Olabilir.
Ama bunda tek suçlu çalışanlar mı?
Peki, yıllarca bu kurumu çalıştıranlar.
Onların hiç mi suçu yok?
Ayni konuları tekrar açıyorsun diye düşünebilirsiniz.
Ama bu konu hiç kapanmadı ki.
Bir toplantıda eski bir KTHY çalışanı şöyle söylemişti “Ben daha önceleri KTHY çalışanı idim.
Şimdi memlekette hiç danışman yokmuş gibi beni de danışman yaptılar”.
Bugün çokça tartışılan ve her şeye rağmen yapılan istihdamlar ihtiyaç için değil, partisel ve zümresel çıkarlar içindir.
Pazartesi günü KTHY’nın eski çalışanları Meclis birleşiminde daha sonra polis tarafından el konulan bir pankart açtılar.
Pankartta yazan oldukça anlamlıydı.
“Yaşamak mı zor, ölmek mi?”.
Bu sorunun cevabını her gün yaşam çizgisi üzerinde gidip gelenlerden daha iyi kim bilebilir ki?
SENDİKALAR UZLAŞTIRICI OLMALI
Bu köşenin okurları iyi bilir ki ben her zaman için sendikaları destekledim.
Bana göre sendikalar toplumsal muhalefetin, denetim mekanizmasının en önemli parçalarıdırlar.
Siyasi erkin sus pus olduğu, ülke ile ilgili kararların başka mercilerden öğrenildiği, muhalefetin hükümet yapacağını yapsın da daha da yıpransın bana bir şey kalmadan ilk seçimde iktidar olayım düşüncesini taşıdığı bir ortamda toplumsal bir nöbet tuttular.
En azından ben böyle benimsedim.
Fakat Haspolat Meslek Lisesinde İlahiyat bölümü açılması ile ilgili yaşanan süreç amacını aşmak üzere.
Öyle ki okul öğretmenleri greve katılmamaya başladı.
Çünkü bu olay siyasi malzeme yapılmaya çalışılıyor.
Konu ile ilgili sendikanın hiçbir öneriye yanaşmadığı iddiası var.
Bu noktada amaç araç olarak kullanılıyor.
Sendikadan toplu istifa gündeme gelebilir. Benden söylemesi.
BU YOL UNUTULMASIN
Son yıllar da trafik kazalarının en çok yaşandığı yol, Güzelyurt-Lefkoşa yoludur.
Özellikle Alayköy yakınlarında birbirine benzer kazalarda birçok insan hayatını kaybetti.
Meydana gelen kazalarda dikkat çeken nokta kazaların düz yolda ve tek taraflı olması.
Mutlaka sürücü hataları, dikkatsizlik, aşırı sürat bu kazalarda etkendir.
Ama bu yolun tekrardan ele alınması, gözden geçirilmesi gerek.
Eksiklikler vardır.
Refüj yoktur mesela.
Gündem olması için yine benzer acıların yaşanması beklenmesin.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.