- 882 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
Karıncanın Gölgesi Olabilmek(Tahlil)
Karıncanın Gölgesi Olabilmek(Tahlil)
Kimden: hasanbildirki (Bay, 58)
Kime: Mustafa Ceylan
Tarih: 4.10.2005 17:25 (GMT 2:00)
Konu: “KARINCANIN GÖLGESİ” OLABİLMEK
ŞİİRLERLE ŞAİR ÇİZGİSİ
OYHAN HASAN BILDIRKİ
“KARINCANIN GÖLGESİ” OLABİLMEK
YEŞİL KARINCANIN DÜŞ YOLCULUĞU
Yeşil karıncanın düş yolculuğu
Uyusam, uyansam gözbebeğimde...
Hasretin tokmağı iner de çıkar
Ömür avlusunun aşk dibeğinde...
Tutamam kendimi burda sensizim
Sevda saatinin zembereğinde...
N’ideyim?
Çaresizim...
Yüce dağ yolcusu yeşil karınca
Adımları küçük, yüreği büyük
Bir iner, bir düşer, bir kalkar garip
Ağrı Dağı sanki sırtındaki yük...
Gölgesiyim karıncanın, sessizim
Yollar girdap girdap, yollar hep höyük:
N’ideyim?
Çaresizim...
Mustafa CEYLAN
(PAŞA GÖNLÜM, Şiirler. Antalya / 2005, Sayfa: 25)
Aklını bir yere odaklamaya gör. Ne yaparsan yap, ne edersen et; düşünce ve duygu tohumlarının tamamı, o noktada filizlenir, şah çıkarır, büyür. Mümkünü yok, hayatına renk veren ya da öyle olmasını istediğin durumlar, yakanı bırakmaz.
“Yeşil karınca”, amacı uğruna oldukça zor bir yolculuğa çıkar. Çoklarına göre bu yolculuk, bir “düş yolculuğu”dur. Gerçekleşme şansı, belki de hiç yoktur. Ona rağmen, bu yolculuğa çıkılır.
Amaca ulaşmak, hangimizin takıntısı değildir? Bu takıntı, hem uykuda, hem de uyandığımızda; mıh gibi, gözbebeğimizde çakılı durmaz mı? Bu da bizi, “unutulmaması gereken”e götürmez mi? Hayata tutunmak için attığımız adımlarımızın izinde, amacımızın gölgesi yok mudur?
Girişi uzattım. Aslında benim anlatmak istediğim bunlar değildi. Yakamı kaptırmışım ya kalemime, koparamadım. Oysa “ömür avlu”muzda neler yok ki? .. Hasretlerimizin tokmağı, avlumuzdaki “aşk dibeği”nde iner çıkar. Dövüle dövüle olgunlaşırız. Bu olgunlaşmanın neticesinde, çaresizliğe düştüğümüz zamanlar da olur. O zaman bağla-nacağımız birini, “sen”i ararız. O, dostumuz ya da sevdiğimizdir. Buluşma saati yaklaştıkça, “sevda saati”nin zembereğinde eziliriz.
“Yüce dağ yolcusu yeşil karınca”, aklımıza düşer o saat. Ömür avlumuzdaki dibeği döven tokmağın verdiği acılara katlana katlana, türlü çaresizlikler içinde, kabaran yüreğimizin sellerine kapılarak, “Ağrı Dağı”na dönmüş yüklerimizden kurtulmak için, karıncanın gölgesi olmaya can atarız.
Atarız ya? .. Yollarımız kavşaklarla, dönemeçlerle, çevrintilerle, gittikçe derinleşen çukurlar, çöküntülerle kesilmiştir. İşte bu noktada ne yapalım? Dönelim mi, ilerleyelim mi?
Ceylan’ın kahramanı, şiirdeki karıncaya dönelim. Demek ki o, ilerlemiş, ne kadar zorlu olursa olsun, kendisini amacına götürecek olan bütün yolları aşmış. Aştığı yollar, zor yollar... Bu yollar; zaman gelmiş “tokmak” olmuş, zaman gelmiş “dibek” olmuş, zaman gelmiş “zemberek” olmuş. Üç öğenin özelliklerine şöyle böyle de olsa bir göz atalım: Tokmak dövücü, dibek dövüleni içinde tutan, bütün fırsat kapılarını kapatan, zemberek de dişli çarklarıyla çeviren ya da geren değil midir?
Karınca oldukça metin, büyük yüreklidir. İnse, düşse de kalkar, omuzladığı yüke aldırmaz, yolunca ilerler.
- “Ah! ” diyorum, “Biz, karıncadan ibret alsak da, onun gölgesi olabilsek... Değmez mi?
Yaşadığımız yüzyılı kirletenlerin, yüzyıla ağıtlar yaktıranların karşısına çıkabilenlerin “gölgesi olabilsek”, fena mı olur?
Sevgilerimle..
O.Hasan BILDIRKİ
Söke / AYDIN
YORUMLAR
bir çok zaman karıncanın altında ezildiğimi düşünürüm..
ve onlarla ağlaştığım çok olmuştur.
karıncayı geçelim
gölgesi olmak olabilmek,bismillah ya nasip..
karanlık gecede kara taş üzerinde kara karıncanın ayak seslerini işiten ey yüce Allah
bizi bize ve bizi bizim nefsimize bırakma..amin
çok saygılar...
MustafaCeylan
Çok teşekkür ediyorum.
Sayfama şerefler verdiniz...
Çok sağolun...