Kavgalı Evlilik/Öykü
- Hayır beni hakketmiyorsun be adam. Baksana ben ve sen ayrı dünyaların farklı insanlarız!..
Mahmut sinirlenir, ters ters konuşan karısından. Ve kendini tutamayarak konuşur:
- Sen de beni hakketmiyorsun. Burnun havalarda hep. Kendini dünyanın en güzeli sanıyorsun. Ama öyle değilsin. Dua et, seni aldım kendime, yoksa evde çınara dönüşmüştün şimdiye dek!..
Kocasını en büyük düşmanı olarak gören Melike, daha da patlar:
- Başıma belâ mısın hayırsız, sen ne diyorsun ? Benden önce sözü geçmez herifin tekiydin. Şimdi kalkıyorsun sana muhtaç olduğumu zırvalıyorsun.. Ot beyinlisin işte...
Melike her zaman yaptığı gibi yatağı terk eder hemen, kapıyı sertçe kapayarak. Evin diğer odasına geçer, orada gözüne kestirdiği çekyata uzanıverir. Deliksiz uykuya bırakır bedenini...
Mahmut ise duvara edilen bu kavgalar için bir çentik daha atar.. sayısını o da unutmuştur.. oturur ve sayar... Yine de işin içinden çıkamaz. Düşünür düşünür, kendine ait bir hata göremez. Düşünür düşünür, bütün suçu laf dinlemez karısına atar...
Sabah olur, kahvaltı hazırlanılmaz. Akşam olur yüze yayılan bin parça. Melike didişmeler sonrası en az bir hafta suskunluğa gömülür. Küser hayata. Kimseyle bir kelime etmez. Ne yemek yer, ne yerinden kalkar. Uzandığı çekyata yapışır. İçten içe erir. İçinden birikenlerle patlama noktasına gelir...
Bir hafta sonra:
Akşam yemeğinde nedeni hiç yokken birden kükrer Melike:
- Beni hakketmiyorsun be adam. Ben ve sen yan yana durduklarında birbirine faydası olmayan elma ve armut gibiyiz..
Mahmut:
- Hanım ne diyorsun gene. Çenen bir sussa. Gerçi bir haftadır susuyordu, ben konuş diye çırpınıyordum. Demek boşuna kendimi yiyiyordum senin için. Bundan sonra zahmet olacak ama aylarca sus. Sustukça sus. Umrumda değilsin artık...
Melike:
- Sus dediğinde susacak, konuş dediğinde konuşacak kadınlardan değilim. Bak görüyorsun aynı denizde rotası değişik rüzgarlarız. Be ne diyorum, sen ne cevap veriyorsun...
Mahmut, karısına bön bön bakar ve son tümcesini kurar:
-B-O-Ş-A-D-I-M S-E-N-İ...
Melike:
- Zaten boştun benim için...
.................................
Mehmet Selim ÇİÇEK
27-30 Kasım 2011,,,Çanakkale
YORUMLAR
(:
yani kötü bir durum ama sabah sabah çok güldüm.
bazen adam bulunur kadın ortada yok
bazende kadın bulunur adam gibi adam yok işte.
dedimki içimden
huysuzu cehenneme atsalar
o yine durmaz ve bu odunlar ıslak diye bağırır huysuzca.
ahlak ahlak ahlak..ana nokta bu sanırım...
(:
kolay gelsin ne diyeyim
saygılar...
Mehtap S.Hümeyragül DALLI tarafından 11/30/2011 10:19:27 AM zamanında düzenlenmiştir.
Benim öykülerimden sonra gelen sorudur: Devamı var, değil mi? (Neyse ki hepsinden sonra değil) Halbuki benim için durum çok açıktır; öykü orada bitmiştir. Ama bir çok okuyucu o sonla tatmin olmaz. O zaman da okuyucu ile pazarlık başlar:
- Allah sizi inandırsın, bitti.
- Yok, yok, bitmemiştir. Yarın devamını yazarsınız herhalde.
- Ölümü öpün, vallahi bitti.
Pazarlık sürer gider. Peki hangi sonlar belirsizdir? Son olduğu hissedilmeyen bir sona örnek verecek olursak:
- Dün gece neredeydin?
- Selma ile birlikte.
- Seni görenler öyle demiyor.
- Bana güvenmiyorsun, değil mi?
Günlük hayatta ahkam keseriz: Güven kaybolmuşsa ilişki bitmiştir diye. Peki kaybolan güvenle birlikte ilişkinin de bittiği yerde neden öykü bitmez? Neden okuyucu daha fazlasını bekler? Bilmiyorum. Ama güven kaybı okuyucuya yetmez, genelde fazladan bir şey, bir terkediş ya da boğazını kesiş tarzında bir üçüncü sayfa sonu bekler.
Bu uzun girişten sonra sadede gelirsek, benim için de kısmet bugüneymiş demek lazım. Madem sıram geldi, sorayım: Devamı olacak, değil mi? Yarıda kalmış gibi de... Patlama noktasına gelmek bir son gibi hissedilmemekte.
Not: Bu yorum yazıldığında öykü Patlama noktasına gelir de bitmekteydi. Demek ki haklıymışım, öykü orada bitmiyormuş.
İlhan Kemal tarafından 11/30/2011 7:38:50 AM zamanında düzenlenmiştir.