- 1343 Okunma
- 18 Yorum
- 0 Beğeni
ELLERİN DERT GÖRMESİN HOCAM
Kafamı her zamanki gibi dosyaların içine daldırmış harıl harıl öğrenci devam- devamsızlıklarını işliyordum ki telefon acı acı çaldı. Acı bir şey duyacağım zaman bu namussuz telefonun sesi değişiyor muydu ne?
-Alooo Akmeşe Yatılı İlköğretim Bölge Okulu mu?
- Evet hanımefendi buyurun.
- Müdür Bey ya da idarecilerden biriyle görüşebilir miyim?
- Ben Müdür Başyardımcısı Sami Biberoğulları. Buyurun efendim .Sizi dinliyorum.
-Hocam ben Sivas Ceza evinden arıyorum. 5. Sınıf öğrencilerinizden Cemil’in annesiyim. Cemille görüşebilir miyim?
Sivas Ceza evi mi? Haydaaaa. Hayatımda ilk kez bir ceza evinden aranıyordum. Tabii ki bir öğrencimin annesinin ne işi vardı ceza evinde . O da işin merak tarafı.
Ceza evlerinde telefonla konuşma süresinin kısıtlı olduğunu bildiğimden kadıncağıza ‘’az bekleyin ben hemen çağırıyorum’’ dedim ve tam odamın karşısındaki 5. Sınıfın kapısını çaldım. İçerideki öğretmen arkadaşa ( Sakine Hanım…Daha önce bahsetmiştim ) Cemil’i istediğimi söyledim ve Onu alarak sınıftan çıktım. Güya Cemil’e sürpriz yapacaktım. O bakımdan sadece ‘’ Sana telefon var. Gel konuş ‘’ dedim ama annesinin aradığını söylemedim.
Bir kaç saniye sonra Cemil telefonu eline aldı ve almasıyla paat diye kapatması bir oldu.
-Ne oldu Cemil? Niçin kapattın? Niçin konuşmadın?
-Benim o kadınla konuşacak bir şeyim yok.
- Yani annenle?
-O benim annem değil?
-Niye ne yaptı ki?
-Boş ver öğretmenim. Ben sınıfıma gidebilir miyim?
-Peki sen bilirsin. Git bakalım.
Dedim ama içime bir sancı girdi. Nasıl olur da bir çocuk annesinden bu kadar nefret ederdi? Çünkü Cemil’in gözleri nefret nefret bakıyordu. Bunun sebebini mutlaka bulmalıydım.
Az sonra telefon tekrar çaldı.
-Hocam Allah rızası için bir şeyler yapın. Kaç yıl oldu konuşmuyor çocuklarım benimle. Ne Cemil ne Şaban…Ne olur bir şeyler yapın. İki dakika seslerini duyayım yeter.
- Şaban da mı konuşmuyor sizinle?
-Evet Hocam. Şabanı da sanırım Cemil konuşturtmuyor.
Şaban Cemil’in küçüğü. O birinci sınıfta.
-Hanımefendi siz hiç merak etmeyin. Suçunuz ne olursa olsun neticede siz bir annesiniz ve çocuklarınızın hiç olmazsa sesini duymak en tabii hakkınız. Ben sizi evlatlarınıza mutlaka kavuşturacağım. Size söz veriyorum. Yalnız bana iki gün müsaade edin. İki gün sonra tam bu saatte arayın. Oğullarınız mutlaka konuşacak sizinle.
-Allah Razı olsun hocam. Allah sizi evlatlarınıza bağışlasın. Hocam inanın bana hiç bir suçum yok benim.
‘’ Hadi len ordan..Hiç bir suçu yokmuş. Kim bilir ne halt yedin ki içeri attılar seni ‘’ diyorum tabii ki içimden.
Teneffüste Cemillerin köylüsü olan okulumuz katibi İbrahim’i buldum.
-Yahu İbrahim Şu sizin köylü Cemil var ya hani 5. Sınıfta olan. Onun annesi niçin hapiste? Kadıncağız bu gün telefon etti ama Cemil konuşmadı onunla.
- Hocam Cemil’in annesi , Cemil’in babasını öldürdü.
-Aman Allah’ım neler duyuyorum. Bir de benim suçum yok diyor namussuz karı.
-Yok Hocam…Kadının gerçekten de suçu yok. Bir nevi nefsi müdafaa ama anlatamadı derdini. Öyle avukat tutacak parası filan da olmayınca cahil kadın kendini fazla savunamadı. Ağır tahrik altında cinayetten sekiz sene verdiler ve Sivas Ceza evine yolladılar.
-Hay Allah…Eeee niçin öldürmüş peki adamı?
- Hocam adam ayyaş ve işsiz güçsüzün tekiydi. Kadıncağızı her gün dövüyordu. Öldüğü gün de kadıncağız dışarıda sac üzerinde ekmek pişiriyor. Bir yandan yufka açıp bir yandan ekmek pişirirken yani eli ayağı un ve hamura bulanmış vaziyetteyken bu adi herif gelip kadınla cinsel ilişkiye girmek istiyor. Kadın bakıyor ki adam yine sarhoş. Zaten midesi bulanıyor onun bu hallerinden. ‘’ Ekmek bitsin bari ‘’ diyor ya adam dinlemiyor. Kadını o vaziyette eve sokmaya çalışıyor. Kadın direnince de başlıyor dövmeye. O kadar dövüyor ki sonunda kadıncağız dayanamıyor ve sacın altına attığı odunlardan birini kaptığı gibi adamın kafasına indiriyor. Sadece bir kez vuruyor. Ama adamın canı burnundaymış ki hemen orada geberip gidiyor. İşte olay bu.
-Vay canına be. İşe bak sen. İyi de Kadın haklı…Bu durumda Cemil neden konuşmuyor annesiyle?
-Hocam Cemil’in ninesi dolduruyor hep. Dedesi bile ‘’benim oğlum ölmeyi hakketti’’ derken ninesi çocukları fena doldurdu annelerine karşı. Hatta o sıralarda çok küçük olan Şaban, annesini öldü biliyor.
Mesele anlaşılmıştı lakin ben Cemil’i annesiyle konuşmaya nasıl ikna edecektim. Kadına bir söz vermiştim ve mutlaka o sözü yerine getirmeliydim.
Tam iki gün buna kafa patlattım. İki gün sonra kadın arayacak ve kendisine verdiğim sözün yerine getirilip getirilemediğini soracaktı bana. İşte o gün gelmişti.
Cemil’i odama çağırdım. Bir annenin, bir evladı dünyaya getirebilmek için nasıl dokuz ay sıkıntılar çektiğini, hastalanınca nasıl baş ucunda sabahlara kadar uyumadan beklediğini, bir evladın gözlerinin içine bakmanın anne için ne demek olduğunu anlattım..anlattım..anlattım ama Cemil sanki düşünen adam heykeli. Hiçbir tepki vermiyor. Bu sefer dinden girdim ‘’ Peygamberimizin ‘’cennet annelerin ayakları altındadır’’ hadisini açıklamaya çalıştım dilim döndüğünce. Cemil ‘’ O bahsettiğiniz anneler koca katili olmayan anneler ‘’ diyor başka bir şey demiyor.
Tam o anda telefon çaldı. Aldım ahizeyi
-Alooo Sami Beyle mi görüşüyorum?
-Evet Hanımefendi. Benim. Sesinizden tanıdım sizi. Meseleyi de öğrendim. Siz Cemil’in babasını öldürmüşsünüz öyle mi?
-Evet ama hocam…
-Elleriniz dert görmesin… Şimdi bana bir beş dakika müsaade ederseniz sizi Cemille konuşturacağım. Ben bu arada oğlunuzu biraz döveceğim de…Haa siz de bana elleriniz dert görmesin diyeceksiniz sonunda.
-Hocam ayaklarının altını öpeyim. Zorla olmaz. Hem onu döveceğinize ben ömrümün sonuna kadar konuşmayayım daha iyi.
-Yok yok merak etmeyin. Zorlamak için dövmeyeceğim. Onun bazı şeyleri anlayabilmesi için döveceğim. Siz bana inanın ve güvenin. Her şey çok güzel olacak merak etmeyin. Beş dakika sonra yine arayın siz de anlayacaksınız.
-Hocam ne olur O’nu dövmeyin. Allah rızası için.
-Yav sen karışma benim işime. Döveceğim diyorsam bir bildiğim var elbet.
-Hocam Allahını seversen….
Yüzüne kapattım telefonu. Nasılsa beş dakika sonra arayacaktı..
Sonra Cemil’e döndüm. Önc e sağ yanağına sonra sol yanağına öyle şiddetli iki tokat çaktım ki her iki yanağında da beş parmağımın izi çıktı.
-Şimdi Cemil söyle bakalım ama erkekçe, mertçe söyle. Şu anda beni öldürmeyi düşünüyor musun?
Cemil gözlerinden dökülen sicim gibi yaşlarla cevap verdi:
-Senden nefret ediyorum. Evet elimde imkanım olsa seni öldürürdüm.
-Neden? Alt tarafı iki tokat yedin. Oysa annen o tokatlardan her gün yiyordu. Sen iki tokat yedin diye benden nefret ettin ve öldürmeyi düşündün. Peki annen ne yapsaydı? Son nefesini babanın dayaklarıyla mı verseydi? Babanın dayaklarıyla ölmüş olsaydı kutsal bir anne mi olacaktı? Koca dayağıyla ölmüş bir anne sence daha mı saygıya, sevgiye layık. Bak..Bu okuldan mezun olup gidinceye kadar bir daha sana asla elimi sürmeyeceğim. Biraz sonra telefon çaldığında da ahizeyi ben kaldırmayacağım. Karar senin o ahizeyi eline ya alırsın ya da almazsın.
Az sonra telefon yine çaldı. Cemil ok gibi fırlayararak telefonun ahizesini kaldırdı.
-Annee…Seni o kadar özledim ki.
O göz yaşı içinde annesiyle konuşurken Şaban’ı çağırdım odaya.
-Şaban gel bakayım yavrum. Bak abin telefonda kimle konuşuyor biliyor musun?
-Kimle öğretmenim?
-Annenle.
-Benim annem ölmüş öğretmenim.
-Hayır yavrum ölmemiş. İnsanlık, vicdan, insaf ve merhamet ölmüş ama annen ölmemiş.
Minicik Şaban insafı merhameti, vicdanı anlamadı elbette ama anladı ki annesi hayatta.
Bir kaç dakika sonra iki kardeş ‘’ Biraz da ben konuşayım’’ kavgası yapıyorlardı. Sonunda Cemil telefonu bana uzattı.
-Hocam annem sizinle konuşmak istiyor.
Aldım ahizeyi.
-Hocam gerçekten de elleriniz dert görmesin…
YORUMLAR
elleriniz dert görmesin hocam
ağlattınız beni,
eh hep güldürecek değilsiniz ya
kutlarım
saygılarımla
sami biberoğulları
Mesela bu yazımı da kullanabilirsiniz derginizde...Çok da menun olurum.
Selam ve saygılarımla.
Nush ile uslanmayanı etmeli tekdir, tekdir ile uslanmayanın hakkı kötektir....
sami biberoğulları
Selam ve saygılarımla.
sami biberoğulları
Hayat bu...Her zaman tatlı değil. Acıssı da oluyor. Aynen bu yazıda olduğu gibi.
Sami Bey, "ölen mi kanlı, öldüren mi?" derler ya, işte öyle bir şey...
Ellerinize sağlık diyorum ben de, çok güzel bir hikaye idi.
saygılar.
sami biberoğulları
Selam ve saygılarımla.
Sami Hoca'm ; ne yaptınız siz ? Hani anlaşmıştık, siz bizi hep güldürecektiniz ! Bu saatte sadece beni değil, eminim ki tüm okuyanları ağlattınız.
Fakat böylesi ağlamalar güzellik veriyor insana, merhamet, şefkat duygularını yükseltiyor.
Sizin anlayacağınız böyle anılara da ihtiyacımız var galiba.
Hem yaptıklarınız, hem de anlatmanız için size ne kadar teşekkür edilse azdır.
sami biberoğulları
Bazen oluyor işte. Ne yazık ki anıların hepsi tatlı değil. Bu anı da o acılardan. Ama yine de sonu fena sayılmaz ne dersin.
Bundan sonraki yazım inşallah bana göre öok komik olacak.Bekleyin görün.
Selam ve saygılarımla.
Hocam diğer yazılarınızda gülmekten yaşaran gözlerim bu defa insanlığınıza , tecrübenize ve o çocukların durumuna aktı...Var olun değerli hocam...selam ve muhabbetlerimle
İbrahim ERZURUMLU tarafından 11/30/2011 12:14:54 PM zamanında düzenlenmiştir.
sami biberoğulları
sami biberoğulları
gerçekten de elleriniz dert görmesin ne güzel bir yazıydı yine öğretmenim nice dersler barındıran içinde hep yazın saygımla
sami biberoğulları
Selam ve saygılarımla.
Esmize - Perihan Kılıç
sami biberoğulları
Üç yazınızı tek bir sayfada toparlayarak ve özer bir şekilde yeniden yazmanız mümkün. Özellikle niçin sadece Dersim?...Orada bir soykırım yapıldıysa nasıl oluyor da Seyit Rıza'nın torunları halen hayatta? gibi sorular sorulararak yeniden yazılabilir diye düşünüyorum.
Selam ve saygılarımla.
Bir eğitimci olarak dayağa karşıyım ama yıllar sonra bir öğrenci karşıma çıktığında hocam iyi ki müdür o gün o dayağı atmış yoksa ben buralarda olmazdım diyende var. Tebrik ederim saygılarımla.
sami biberoğulları
Selam ve saygılarımla.
(:
geçen hafta öğretmen bir arkadaşla konuşurken öğrencilerin aşırı boyuttaki özgürlüğü gerdi biraz bizi.
bir içeri bir dışarı kıpır kıpır girip çıkıyorlarken mehtapcım ya sabır diye dudaklarını ısırdı sevgili arkadaşım zehra hoca.
onlar büyük biz küçüktük sanki.
yer değiştirdi dünya
ve
dayak cennetten çıkmamış bunuda burada not düşmek isterim
sonra yeniden okuyacağım yazıyı..inş
(:
yani hoş
saygılar...
Mehtap S.Hümeyragül DALLI tarafından 11/30/2011 10:27:01 AM zamanında düzenlenmiştir.
sami biberoğulları
Yorum için teşekkürler.
hocam sizin ayarınız yokmu ya güldürorsunuz yada ağlatıyorsunuz aslında nefsi müdafalarda ceza olmaması lazım ama bizim ülkemisde kasıtlı yapılmış gibi ceza alıyorlar ellerinize sağlık
sami biberoğulları
Ayar konusuna gelince. Bu tamamen o günkü ruh halime bağlı bir durum.
Yorum için çok teşekkürler. Sağolun var olun.
Selam ve sevgilerimle.
sami biberoğulları
Selam ve sevgilerimle.
Roza
Sizden öğrenecek çok şey var.İyi ki varsınız...
sami biberoğulları
Çok teşekkür ederim zarif yorumunuz için. Ama bir kez daha yazıyorum. Artık sizin yeni yazılarınızı da görmek istiyorum. Hâla ne bekliyorsunuz. Yazsanıza..
Selam ve sevgilerimle.
sami biberoğulları
Selam ve saygılarımla.
Dayak cennetten çıkmadır sözüne inanmazdım : Bu kez gerçekten cennetten çıkmış :
Çok güzel bir işe yaramış .. Öyle bir pisliği temizledi diye kadının çocuklarından atrı hapiste olmasına üzüldüm . Ben de gebersin diye ilendim ama olmadı ..
Yürekten kutluyorum ; selâm ve saygımla..
sami biberoğulları
Madem ki duanız tesine işlemiş. O zaman çok yaşaması için dua edin. Garanti gider. Haaa ama helvasına beni de çağırmayı unutmayın. Bayılırım çam fıstıklı irmik helvasına.
Selam ve saygılarımla.
glenay
Çok şükür bu sayede elimi kana bulamaktan da kurtuldum .
Allah versin cezasını .. Fıstıklı helvayı yiyemedik ama , neyse ..
iyi geceler..
sami biberoğulları
Selam ve saygılarımla.
Bu ne biçim öykü ya !
Vallahi okuyunca bir acaip oldum öğretmenim..
Su gibi akıyor satırlar..
Dedim ya ben tiryakisi oldum artık yazılarınızın..
Eskiden Teksas,Tom Miks'in ve Gırgır dergisinin yeni sayılarını özlemle beklerdim.
Şimdi de sizin yazıları öyle bekliyorum..Sağolun ne diyeyim..
sami biberoğulları
Teksas- Tommiks tamam da benim gibi bir adamın ( Ki bir yazımda kendi siyasi ve dünya görüşümü az buçuk anlattıydım ) evet benim gibi bir adamın ilk sayısından son sayısına kadar bütün gırgır dergilerini okuduğuna, hatta yetinmeyip ciltlettiğine, 12 eylül ihtilalinde de hepsini yaktığına inanır mısın?. ( Eski yazma bir Nutuk hariç ne kadar kitap varsa hepsini ) O Nutuk'u da anlatacağım sanırım ileride...
Selam ve sevgilerimle.