- 541 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Sabahın İlk Kornası
Sabahın erken saatlerinde uyanmaktı belki de canımı sıkan. Belki de o buz gibi havada dışarı çıkmak zorunda olmam. Belki de üşümemeye çalışıp da üşümemdi. Parmak uçlarımın yavaş bir şekilde katılaşması bile beni benden ayırıp sinirlenmeme neden oluyordu. Neden dışarı çıkarken bir eldiven almadığımı sürekli sordum durdum kendime. Eldiven alıp ellerime geçirmediğim için kıyamet kopacak değildi fakat üşüyüp sinirlenmeyecektim. Sonrasında da yüzümde asık; yarı eğik bir ifade olmayacaktı.
Neden bilmiyorum ama surat ifademin öyle olduğunu fark ettiğimde de canım sıkılmıştı. "Çünkü ileri giden var geri giden, belki de yüz ifadem ediyor onları neşelerinden." Neşeli anılar hatırlayarak suratımı biraz düzeltmiştim. Öyle de iğrenç bir huyum vardır ki; gereksiz şeylerde bile ölü siması oluşuverir yüzümde.Bu seferde soğuk bir rüzgar sebep olmuştu işte. Sağ ve sol yanaklarıma sessizce dokunan soğuk rüzgar incitiyordu hafiften. Çirkin çakıl taşlarının üzerinde iki yüz metre kadar "çatır çutur" sesleriyle de yürüyerek asfalt zemine geçmişim farkında değildim. İşe giden işçilerin fazlalaşmasından anladım asfalt yola çıktığımı. İnsanlar gidiyor her zaman ki gibi ilerliyor ilerliyor. Önümdeki bir kaç insanı geçeceğim derken yorulmuşum. Yolda ilerlerken gittikçe işçi sayısı fazlalaşıyordu. O şaşkın ve kızgın bakışların arasından sıyrılıyordum. "Sanki ben kaldırdım sizi sıcak yatağınızdan" diyesim geliyordu o bakışlara karşılık. Bakışlar o kadar rahatsız etmiş ki beni, soğuğun etkisinden çıkmışım. Benim için birinci etken "hızlı yürü ve tenha yollardan git" idi. Kısa mesafeli bir yoldan karşıya geçiyordum ki sabahın ilk kornası gene bana çalmış...
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.