- 1478 Okunma
- 17 Yorum
- 0 Beğeni
EN BÜYÜK AŞK.
Tecrübeli bir öğretmen iseniz sınıfa girdiğiniz anda öğrencilerinizin ruh halini hemen kavrarsınız. Havalarından, duruşlarından, bakışlarından anlarsınız ders dinleme modunda olup olmadıklarını.
O gün sınıfa girdiğimde hiç biri ders dinleme ve derse katılma modunda değildi.
- Çocuklar hangi konuda kalmıştık?
- Hocam bu gün konu işlemesek?
- Bakın çocuklar. Devlet baba bana sınıfa gir boş boş otur diye maaş vermiyor. Konu anlatmasak da bir şeyler yapmamız gerekiyor.
- Hocam bu gün dersi kaynatalım.
Öğrenciler, başka hiç bir öğretmene ’ Dersi kaynatalım’ teklifinde bulunamazlar kendi çabalarıyla kaynatmaya çalışırlardı. Bana gelince durum farklıydı. Rahatlıkla söyleyebilyorlardı dersi kaynatmak istediklerini çünkü ben demiştim onlara ’ Dersi kaynatmak istediğiniz takdirde bunu bana açıkça söyleyin ’ diye
- Hımmm tamam bu gün dersi kaynatıyoruz o zaman . Peki ne yapacağız ders yerine?
- Hocam siz hiç aşık oldunuz mu? Mesela hiç bir kızla çıktınız mı?
- Aşık omuşumdur mutlaka ama öyle çıkma denen şeyi bilmezdik biz. Çıkma diye bir tabir yoktu bizim zamanımızda.
- Bize ilk aşkınızı anlatabilir misiniz?
- Çocuklar, Öğretmenlerin özel haytlarını öğrencilerine anlatmasına oldum olası gıcık olurum. Sizin bu isteğiniz ise çok özel bir konu. Peki anlaşıldı siz bu gün aşk üzerine konuşmak istiyorsunuz. Aşk üzerine konuşalım mı?
- Evet hocam bu gün aşk üzerine konuşalım.
- Güzel o zaman. Peki para aşkı, vatan aşkı, Allah aşkı, karşı cinsten birine duyulan aşk, hangisinden bahsedelim.
- Hocam bir erkek ve bir kadın arasındaki çekim gücü olan aşktan bahsedin. Ötekileri hiiiiççç karıştırmayın.
- Tamam. O zaman dünyanın en aşık aşığı kim onu tespit edelim bu gün oldu mu?
- Kerem ile Aslı, ya da Ferhat ile Şirin.... Ya hocam bu ikisini ezberledik adeta. Bunları anlatacaksanız biz almayalım.
- Yok yok onları anlatmayacağım
- O zaman Romeo ve Julyet
- O da Shakespeare ’nin uydurduğu bir hayali kahraman. Onu da anlatmayacağım. Size gerçek kişilerden bahsedeceğim.
- Mesela kimden?
- Yavuz Sultan Selim’e ne dersiniz?
- Yavuz Sultan Selim mi? O da mı aşık olmuş?
- Evet..Hem de nasıl...Peki Ridaniye savaşını hatırlayan var mı?
Kitaplar karıştırıldı. Seda
- Hocam 1517 de Memluklerle yapılan savaş.Mısır’ı Feth etmiş Osmanlılar.
-Evet işte o savaş sırasında Yavuz bir gün çadırının direğinde bir yazı gördü ’ Seven insan neylesin’ Çok şaşırdı ama altına bir cevap yazdı ’ Hiç durmasın söylesin’...Ertesi gün bir yazı daha ’ Korkuyorsa neylesin’...Koca padişah yazdı cevabı ’ Hiç korkmasın söylesin ’ ...Sonra merak etti Yavuz, kim bu yazıları yazan? Araştırdı ve buldu. Çadırın temizliğini yapan dünyalar güzeli bir Çerkes kızıydı. Ona aşık oldu padişah ve kendisine aşık olan bu kızı istetti babasından. Ama kızcağızın yüreği dayanamadı bu kadar heyecena ve kalbi durarak öldü. Bunun üzerine Yavuz gibi dünyayı titreten bir padişah günlerce göz yaşı döktü ve şu beyiti yazdı: Şirler pençe-i kahrımdan olurken lerzan/ Beni bir gözleri ahuya zabun eyledi felek. Yani benim pençemin azabından aslanlar bile inlerken Allah beni bir ceylan gözlüye esir eyledi...Şimdi çocuklar Yavuz sizce en aşık aşık olabilir mi?
-Kesinlikle olur hocam. Şu beyite baksanıza.
- Hayır olamaz. Çünkü o bir sultandı ve her istediğini rahatlıkla elde edebilirdi. Oysa aşk emek ister değil mi?
- Haklısınız hocam . Peki o zaman kim?
- Hımmmmm....Peki Türkler’in Hindistanda Kurdukları bir büyük devlet vardı. Adını hatırlayan var mı?
Sururi atıldı.
- Babür devleti hocam.
- Kurucusu?
-Babür Şah?
-Babürden sonrakiler içinde en tanınan hükümdarı?
Kafalar öne eğildi hatırlayamadılar.
- Şah Cihan desem. Aklınıza bir şey geliyor mu?
Kitaplar karıştırılmaya başlandı yine. Burcu:
- Hocam şu Tac- Mahal’i yaptıran sultan. Hani dünyanın bilmem kaçıncı harikası olan Tac- Mahal’i
- Peki Tac-Mahal’in niçin yaptırıldığını biliyor musunuz?
Yine kitaba kafalar gömüldü. Erdinç:
- Eşi Mümtaz Mahal ( Ya da Ercüment Banu ) vefat edince onun üzüntüsünden ve ona olan aşkını sembolleştirmek için yaptırmış bu şaheseri.
- Peki o eserin mimarı kimmiş?
- Mimar Kemalettin ve talebeleri diyor kitapta
- Mimar Kemalettin ve talebeleri de Mimar Sinan’ın talebeleri..Bunu biliyor muydunuz? Her neyse ana konumuza dönelim. Sizce Şah Cihan olabilir mi dünyanın en aşık aşığı? Baksanıza adam eşine olan aşkını ebedileştirmek için nasıl bir anıt yaptırmış.
- Hocam kesinlikle Şah Cihan..
- Hayır o da değil. Madem ki eşine o kadar aşıkmış ne diye kadıncağıza o kadar çok çocuk doğurtturmuş? Biliyor musunuz Mümtaz Sultan on dördüncü çocuğunu doğururken kan kaybından ölmüştür.
Öğrencilerin bir kez daha hayalleri yıkıldı..
- Peki çocuklar Atatürk ve Latife Hanım olabilir mi ?
Konu Atatürk olunca ilgi daha da yoğunlaştı. Mutlaka O dur diye aralarında mırıldandılar. Sevinç:
- Hocam kesinlikle Atatürk ve Latife Hanımdır.
- Maalesef kızım o da değil. Eğer dediğin gibi en büyük aşk o olsaydı evlilikleri bu kadar kısa sürmezdi.
- Hocam Atatürk bile değilse kim o zaman bu en aşık aşık?
- Atatürk’ün çağdaşı bir kral. Bir İngiltere Kralı...Hatırladınız mı size On Kasımda Dolmabahçe Sarayında Atatürk’ün bir İngiliz Kralına verdiği yemekte yaşananları anlatmıştım. Şimdi onu kim tekrar edebilir bana?
Tarık atıldı.
- Hocam hani o yemek esnasında servis yapan asker çorba tasını yere düşürmüştü. Halının üzeri çorba ile sıvanmışken Atatürk de ’ Sayın Kral, Görüyorsunuz bu millet her şeyi yapabiliyor da uşaklık yapmayı beceremiyor ’ demişti. O kral mı?
- Evet o Kral...Adını hatırladınız mı peki?
Hiç kimse hatırlayamadı.
- 8. Edward... İşte dünyanın bana göre en aşık aşığı bu 8.Edward’dır.
- Neden hocam 8. Edward ne yaptı ki onu dünyanın en büyük aşığı ilan ettiniz.
- Kral 8. Edward , bir Amerikalı kadın şarkıcı olan Wallis Simpson için tahtını terk etmiştir de ondan. Ve bu büyük aşk Atatürk’ün bile takdirini kazanmıştır. Evet çocuklar aşk fedakarlık ister, emek ister. Kusura bakmayın ama sizler gibi her hafta yeni bir kişiye ’aşkım ’ diye hitap etmek değildir aşk. Bilmem anlatabildim mi?
Sanırım anlamışlardı. Ama yine çok iyi biliyordum bu gün yanlarında oturdukları sevgilileri yarın başka birinin sevgilisi olacak ve kendileri de başka birilerine ’ aşkım ’ diyeceklerdi. Son noktayı koyayım dedim teneffüs zili çalmadan önce.
- Çocuklar!!! Siz yine de gerçek aşk nedir diye merak ediyorsanız sizlere Mevlana-ile Şems’i, Aziz Mahmut Hüdai’yi ve İbrahim Ethem’i okumanızı tavsiye ederim.
O gün ’dersi kaynattık’ diye hava atan öğrencilerim acaba benim çaktırmadan ders işlediğimin farkına ne zaman varacaklardı? Kim bilir belki de farkındaydılar ama böylesi daha işlerine geliyordu. Kim bilir?
YORUMLAR
sami biberoğulları
Selam ve saygılarımla.
sami biberoğulları
SELAM VE SEVGİLERİMLE.
sami biberoğulları
Selam ve saygılarımla.
sami biberoğulları
Selam ve saygılarımla.
Yanımda çalışan öğretmenlerden böyle metodlarla ders işlemelerini hep istemiş, hatta örnek çalışmalar da yapmıştım.
Mükemmel bir ders işlemişsiniz Dost; tebrikler.
Paylaşım için teşekkürler, saygı öncelikli sevgiler.
sami biberoğulları
Selam ve saygılarımla.
Peki Hoca'm; siz bize de epeyce bir aşk ve tarih dersi verdiğinizin farkında mısınız ?
Çok güzeldi, her yönüyle çok güzel..
sami biberoğulları
Selam ve saygılarımla.
İşte aşk budur hocam...İşini iyi yapan öğretmenin aşkı...Ve aşkı anlatan yüreğin gümlemesi...Öğrencilerini kendine çekebilme yetenektir,tecrübedir ve bana göre aşktır...Bence en büyük aşık siz misinizdirlerdir....Selamlar Hocam bence günün yazısı seçilmeli,ha şimdi duyar gibiyim benim böyle bir derdim yok diye..biliyorum ama yine de böyle bir mekanizma var ve bu yazı olmalı bence...Selamlar ve hürmetler
sami biberoğulları
Eskilerin tabiriyle çok mültefit oldum. Yazılarımı edebiyattan ve sanattan anlayan siz değerli kardeşlerimin beğenmesi, değer verip yorum yazması bana yetiyor da artıyor bile. Ama ne yalan söyleyeyyim köşede bir kordela hiç de fena olmazdı. Takdir artık seçki kurulunun.
Selam ve saygılarımla.
İbrahim ERZURUMLU
İbrahim ERZURUMLU
sami biberoğulları
İbrahim ERZURUMLU
sami biberoğulları
//"-Ona (!) Niçin aşıksın.?-ona aşığım çünkü...Bu soru bağlamında "çünkü" diyen biri aşık olamaz.
Beğeniyor,hoşlanıyor,seviyor olabilir ama asla aşık olmaz.Aşkın sebebi olmaz da onun için
"olamaz".Aşk başka bir şeyden sebepten dolayı değil,bizatihi kendisinden dolayı istenendir.
"Şunun için veya şundan dolayı açıklamaları saçmadır ya da sahte.Sebep-sonuç ilişkisini
kurmak aklın/düşüncenin işidir.Aşık'ta akıl ne arar ki kalkıp aşkının sebeplerini arasında bulsun.
Düşünürsen yani aklı aradan çıkarmazsan aşık olamazsın.Aşıksan,düşünemezsin zaten..."//
............................................................................................Dücane Cündioğlu........................
Çok güzel bir yazı okudum kaleminizden öğretmenim,yazacak tek bir kelime yorumum yok.
Beğeni ve tebriklerimi bırakıyorum sayfanıza.Kaleminiz daim olsun...Saygı ve selamlarımla...
sami biberoğulları
Sizin yorumunuz da çok güzeldi. Hiç bir şey yazmadan en güzel yorumu siz yapmışsınız yine.
Selam ve saygılarımla.
Aşkın tarifi...
Aşk yaşadığını iddia edenler için biçilmiş bir anlatım...
Aziz Mahmut Hüda-i Hz lerinin hikayesi de öyle bir hikaye ki anlatmak zor ama yaşatıyor kendini. Okuyamıyorsanız netten indirin videosunu ve izleyin...
Bence aşkı için yerini yurdunu terketmek herşeyden vazgeçmekse aşk, aşk aşktır ebedi olan.ki bizler Hak için Allah için bile hala nefsimizden vazgeçemedik.Yazık bize...
Selam ile hocam...
sami biberoğulları
Selam ve sevgilerimle....
Ülviye Yaldızlıı
Yazınızı bitirdikten sonra, düzenlemeyi tıklayarak, en alttan keserek o boşluğu yok edebilirsiniz...
Böyle çok güzel durmuyor sayfa..Ne yapayım söylemezsem çatlarım...kusura kalmayın
sami biberoğulları
sami biberoğulları
Ülviye Yaldızlıı
Düzenlemeye gir...
Sonra mausu en alta getir... Tıkla ve geri geri yazının bitimine kadar getir ve bırak..aslında zor değil ama..sen yinede sıkma canını...
İbrahim ERZURUMLU
sami biberoğulları
Bu ne ya sözde yorum yazdım yazı olarak yazsaydım keşke yorum dediğin bukadar uzun olmaz özür hocam büyük aşklar ve aşıklar aşklarından pişman olmamalılar anlatmakistediğim aslında buydu kulağımı tersten gösterdim özür hocam
sami biberoğulları
Aynı ders işleme yöntemini ben de kullunıyorum hocam,konuyu günlük hayata uygulayıp yaşamın gerçeğini anlamalarına zemin hazırlıyorum.Aşkın gücünü,erdemini anlamaları çok zor.Gömlek değiştirir gibi sevgili değiştirip üstelik senin kaç tane,aaaa çok azmış,niye öyle?diye dalga da geçiyorlar.Gittikçe maddeleşen dünyada değerlere saygı kalmadı maalesef,basın ,diziler de bunu olıumsuz etkilediği gibi özendiriyor da.Lise öğrencilerini konu alan dizilerde kızlar adeta sevgililerini birbirinin elinden alan canavarlara dönüşüyor.Fikir,duygu ,gönül sahibi olmaya mal sahibi olmaktan daha çok önem verdiğimiz zaman gerçek zenginliği bulabileceğiz diyorum ben.Derslerde bunu kavratmaya çalışıyorum hep.Asla umutsuzluğa düşmedim,kazandığım ve gerçek sevginin bazen de tasavvufi aşkın anlamını çözenler de oldu.
sami biberoğulları
Yorumunuz için çok teşekkür ediyorum. Benim en üzüldüğüm şey ileride anne olacak hanımefendilerin yani kızlarımızın giderek erkekleşmeye, ama efendi türü değil de maço türü erkekleşmeye başlamaları. Sokak kavgaları, küfürlü konuşmalar vs..vs... Uğraşacağız...Başka çaremiz yok. Allah yardımcımız olsun. Bir tane bile kazanabilirsek kardır. Gayret bizden, takdir Allah'tan
Selam ve saygılarımla.
pişmaniye tatlısı vardır hani şehir dışına gexmeye gidince genelde o götürülür hediye olarak biliyorsunuzdur hocam peki onun çıkış hikayesini biliyormusunuz ben anlatayım Bolu da bir beyin güzeller güzeli bir kızı varmış ve herzamanki hikayeler gibi fakir bir genç beyin kızını görüyoraşıkoluyor beyden kızını istiyor ama bey kızını çulsuza verirmi vermiyor oğlan aşık kafaya koymuş beyin konağının aşındırıyor nerdeyse cadırkuruyor bizim kızılaydan alıyor çadırı ozaman prafabrik yok neyse bey çok sinirleniyor ama kurtulucak gibi değil Bolu beyi tatlı çok even şişman tombiş babacan bir adam aslında oğlanıın aşkına saygı duyuyor inadıda hoşuna gidiyor ama kızıda vermekistemiyor ama istediğini yaparsa en güzel şeilde haketti kızını diye veririm diyor neyse Bolunun her tarafına haberler salınıyor en güzel ve en zahmetli tatlıyı kim yaparsa kızını ona vericek tatlıcı oğulları zenginler aşçılarına değişik tatlılar yaptırıyor bizim esas oğlanda kolları sıvıyor başlıyor tatlılar yapmaya deniyor tattırıyor neyse uzatmıyalım beyin verdiği süre doluyor yarışma başlıyor herkez tatlısını beye sunuyor bizimoğlanda pişmaniye yapıyor çok zahmetli beye gösteriyor nasıl yaptığını bey diyor tamam seninki en zahmetlisi tadıyor tadıda çok güzel beyin hoşuna gidiyor pişmaniye ama ozaman daha tatlının ismi yokisim bulamıyorlar kızımı hakettin diyor kızını esas oğlana veriryor düğünler dernekler kuruluyor evleniyorlaroğlan sevdiğine kavuşuyor tabi kızda aşık oğlana başta herşey güzel ama zaman geçtikçe kızçirkefleşiyor oğlan canından beziyor edepsiz dırdırcı huysuz bir kızçıkıyor bir anda ortaya oğlan evlendiğine pişman olmaya başlıyorsonunda canından beziyor ve kıza diyorki
NERDEN SANA AŞIKOLDUM PEŞİNDEN KOŞTUM SENİN İÇİN OKADAR ZAHMETLİ TATLI BİLE YAPTIM AMA KEŞKE YAPMASAYDIMKEŞKE EVLENMESEYDİM ÇOK PİŞMANIM TATLININ ADIDA PİŞMANİYEOLSUN DİYOR
Neden bu hikayeyi anlattım aşk var emek var tamam ama büyük aşklar ölenekadar sürmeli kavuştuktan sonra bıkılmamalı ve aşıkolduğu insanı bezzdirmemelişimdi bu esas oğlanla kızın aşkı büyükmü
sami biberoğulları
Çok güzel sevimli, sıcacık bir hikaye anlatmışsınız. Hikayeye bayıldım ama keşke pişmaniye üzerine olmasaydı. İzmitte kaldığım 6 yıl boyunca tam bir pişmaniye canavarı oldum ben. Şimdi de en sevdiğim tatlılardandır pişmaniye...Canım bir çekti ki sormayın.
Sorunuza gelince: Bir gün ya da bir kaç sene için var olan bir beğeni aşk değildir. Dolayısıyla o esas oğlnını sevgisi de aşk değilmiş. Aşık olan kişi sevgils ne yaparsa yapsın. Hangi cefaları reva görürse görsün sevdiğinden vaz geçmez. Ondan ayrılır, aralarına dağlar gibi mesafeler koyar ama sevgisinden asla vaz geçmez.
Ben burada basitçe beğeniden bahsetmiyorum. Aşktan söz edeiyorum. Aşk ve beğeni çok farklı şeyler.
Selam ve sevgilerimle.
NOT: Benim cevap da uzun oldu..Ama dostla sohbet güzel oluyor naapayım.
ERAY ÖZGÖR SARIKAYA
sami biberoğulları
Selam ve sevgilerimle.