- 880 Okunma
- 4 Yorum
- 0 Beğeni
Çözsen yine sever misin beni?
Karşılıksız bir sevda bile buruşmuş sayfaların arasına konup rafa kaldırılınca can yakıyormuş meğer. Terk edilmiyormuş kolay kolay yüreğe değip geçen elin sıcaklığı…
“Tanışıyor muyuz?”
“Hayır. Tanışmıyoruz. Ama müsaade verirsen tanışabiliriz.”
“Seni hiç görmedim. İlginç..”
“Ben seni çok gördüm oysaki. Bir dahaki sefere yakamdaki karanfilden tanırsın.”
“Belki de..”
Tanımak ister insan yenilerini. Acı veren birinden sonra acı verir korkusuyla yaklaşamasa da bütün bir dünyaya bedel duyduğu sevgi hissettiği mutluluk. Susmak mı? Sebepsiz yere.
“Gözlerinde buldum yakınlığı. Bakışlarındaki incelikte, sessizliğindeki çığlıkta.”
“Ben bağırmam oysaki. Sustukça büyütürler beni. Büyüdükçe gizlenirim kendi içimde…”
“Nasıl bir sırsın böyle. Konuştukça kayboluyorum içinde.”
Yalnızca bir vuslat vardır ki hep zordur hep ulaşılmazdır. Ulaşılmaz olması gizemli kılar o vakit bütün Sevdaları. Sevildikçe canı yanar cananın. Nerden bilir insan gözlerine ilk bakışta vurulduğu bedenin bir seri katil olduğunu?
“ Nasıl yazıyorsun, bu sözcükler, bu cümleler, bu öyküler… nasıl?
“Sebepler, her defasında terk ettim onları. Sebepler, her defasında saçma sapan, anlamsız.”
“Bir sır gibisin.”
“Çözsen beni yine sever misin?”
“…”
İnsan en çok sevdiğini üzer. En çok seven burkulur ayrılıklarda. En çok canı yananda vardır hatıralar. Vurdumduymaz bir sevdanın vurup geçen kapıları var ki paslanmış, yürekleri kir tutmuş. Bir kül tablasının dağılmış izmaritlerinde özlemler, intiharlar…
“Uzun yaşamak istiyorum, erken ölmek çok korkutuyor beni.”
“Öyle bir isteğim yok benim. Yapmak istediklerimi yapacak kadar zamanım olsa yeter.”
“ Yazar olmak sence yeter mi?”
“Yazmak,, her şeye yetmez mi? Yazar olmak sonraki iş.”
“Çok mantıklısın ya…”
“Mantıklarım sözcüklerimse; evet mantıklıyım. Ama bağlı kalmak körü körüne yalın sevdalara; küçültüyor beni.”
“Seni sevmek zor iş desene.”
“Bu işi yapmak zorunda değilsin ki, istifa dilekçeni ver bitsin.”
“İyi bir patron değilsin.”
“İyi bir işçi olsan bu kalbi bilirsin.”
“Ama sen sır gibisin…”
“Bırak, böyle bitsin. Çözsen yine sever misin?”
“…”
Gitmeden önce geride bir iki satır kalır, anı olur yerleşirler geçmişe. Zaman ola ki büyür ve ansızın bir sancı yaratır gözbebekleri küçülür ve bir damla yaş süzülür içten, masum. Yanarsa bir tek can ağlar halimize. Sevgi daha bir sonsuz büyür en büyük yeminlerle. Çiğnense kefareti sığdırır mı insan oruç niyetine. Sussam gözlerine bakarken, duysam kendi rüyalarımda adını; hece hece.
“ Sevilmek niye bu kadar korkutuyor seni?”
“Korktuğum yalan…”
“Sadece konuşmak, yeter mi? Duymak sesini, görmek gül yüzünü, dinlemek en güzel şiirlerini.”
“ Niye ?”
“ Konuşsam yine, sever misin?”
“…”
Hep en güzeli, hep en kusursuzu arama hırsıyla bocalaya bocalaya yaşamak; zamanın sırtına yükledik bütün külfeti. Kamburlaştırdık onulmaz yaraları var. Sırıtkan bir çocuk gibi sevmek var şimdi. Hem deliler gibi hem yarın vazgeçercesine.
“ İsmin çok edebi. Çok güzel şiirler yazılır adına.”
“ Biliyorum…”
“Galiba benden başka şiir yazan çok sana.”
“…”
Satırbaşlarında bırakınca merhabaları hep satır sonlarına “hoşça kal” lar kalırmış. Masallar hep bir varmış bir yokmuş. Öyküler hep “dı”lı bir zaman dilimi içerisinde farklı bir döngü farklı bir resim. Senli bir şarkı söylesem hep o çalacak diye korkuyorum aslında. İnsanlar zor, insanlar fersiz gözleriyle umutsuz, insanlar yalanlarıyla doğrucu. Düzen yavaşça yok oluyor toplumda. Kırgınlıklar, dargınlıklar, sus pus oluşlar, hep düğümler atılmış boğazlara, onun için “git” diye bağırıyoruz ya sevemediğimize, “dur” demeden kayboluyor sokak başında.
“ Sana bir şey söylemeliyim.”
“ Evet…”
“Bir beklentin olmasın benden.”
“Evet, senden bir beklentim var. Ne kara kaşına ne kara gözüne. O kadar güzel de değilsin. Anlam veremediğim lanet olası bir yar çekimi, anlamlandıramadığım bir bağlılık. Üstelik karşılığının olmadığını bile bile. Üstelik seni çözmek bu kadar zor iken…”
“Çözme, boş ver…”
“ Ne söylersen söyle hala çözülmezsin benim için. Hala ulaşılmazım. Ve hayatımda olamasan da bu çok güzel bir şey. Senin varlığını bilmek; çok güzel.”
“ Kendine iyi bak. Gitme demeye yetecek kadar güçlü değil sözcüklerim. Sevmek zor iş ve ben iyi bir patron değilim. “
“Kendine iyi bak..”
“Sen de.”
“Hoşça kal…”
Suratından bin parça düşen ikonlar gibi hala iki noktanın yanında parantezi kapatamadık. Hep yalın ve hep açık kalmış bütün ümit kapıları. Ve bu nedenledir ki hala can ağrıları çok ve can kenarları boş. Sevmek zor iş ve ben iyi patron değilim.
Ulaşılmazı kılan ne sözcükler ne de gözlerdeki can. Ulaşılmazı kılan hala bir çözememişlik, bir sır.
Zaman geçer ya, koşar hatta. “Hoşça kal”lar uçuşur kuş misali. Hiç susmaz, kanatları mor püsküllü, gözleri umut dolu endişeler içinde.
Mükemmeli yaşamak kadar zordu yaşatmak, uyum sağlamak kadar çetrefilli kalplerimiz. Kesiştiğimiz yollarda hep ayrımlar sebep uzak kalışlarımıza…
Ve ansızın bir cümle, bir ileti gözbebeklerinden, yürekten kopan bir sözcük yığını.
“Sadece bir cümle yazabilmek amacım , sapık bir aşık gibi algılama.”
Artık soğuk değil içim; üşümüyorum eskisi gibi. Buz tutmuş bir Demirci ortasında sıcak bir kahve eşliğinde birbiriyle uyumlu ritimler halinde çalan bir fon müziğini dinleyerek;
“Kal gözbebeklerimde; sırıtkan bir çocuk gibi.”
“Aşık olmak var şimdi Ekim’de. Dal kırmadan, yaprak koparmadan, çıt çıkarmadan. Uzaktan, mahrem ellerin uzanmamış saflığıyla, tertemiz…”
Sevmek var şimdi bir sokak öteden, göz göze gelişlerde yetinemeyişlik.
Sevmek; zor iş. Ve zor zanaat uzun ömürlü karşılıklar…
Ve ben sanki kırılgan mektuplarla uğurluyorum seni yıldızlara. Orda iyi baksınlar sana…
Sen de bana.
Evren her şeyi kaldıramaz. Sevgi her şeyi yenemez, susmak da çığlıklar kadar engebeli, sığ.
İnsan samimiyeti kadar da uzaktır kendine.
Kendi kadar yabancı …
Can havliyle fırlıyorum uykudan; bir ses katıksız ve ironik gülüşmelerin arasında, bir şiir ve ardından bir sitem yumruk gibi birikmiş, düğüm olmuş boğazımda.
Ve şimdi; kapının arkasında bir gün ve yarının ucunda bir gelecek telaşı.
Hoşça kal dedim mi sana,
Vazgeçtim; benimle kal bugün…
YORUMLAR
“Mantıklarım sözcüklerimse; evet mantıklıyım. Ama bağlı kalmak körü körüne yalın sevdalara; küçültüyor beni.”
bu sözün üstüne sevsen ne yazar ,sayın yazar :)
seni küçülteni değil, yücelteni sevmeyi dene...
küçük sevdalara hoşca/kal
bence yüce sevdaların yanında kal bugün