- 628 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
GEÇMİŞ ÜZERİNE KURULAN SENARYOLAR
GEÇMİŞ ÜZERİNE KURULAN SENARYOLAR
VE OYUN İÇİNDE OYUNLAR
Dr. Sadık Özen
Son günlerde, Dersim Harekatı bahane edilerek ortaya sürülen sakat görüşlerle yaratılmak istenen bölücü siyaset organizasyonun üstündeki perde yavaş yavaş aralanmaya başladı.
Meğer bu senaryoların yazımına, içinde İkinci Cumhuriyetçiler’in de yer aldığı Karşı Devrimci kadro bundan tam üç yıl önce başlamış. Rastlantıya bakınız ki, açılan Ergenokon Davaları ile tamamen eşzamanlı bir dönem geçirilmiş olması söz konusu.
İlk yapılanlar ortadadır. Türk Silahlı Kuvvetlerimize karşı bir karalama kampanyası başlatılmış, Ordumuzun değerli Kuvvet Komutanlarından genç teğmenlerine kadar, muhtemel suçlamalarla çok sayıda tutuklamalar yapılmış, çıkarılan yasa ve yapılan Anayasa değişiklikleri ile askerlerimizin yetkileri törpülenmiştir.
Bugün bile, ilk kongrelerinde, bugüne kadar yapılanlarla yetinilmeyerek, askerlerimize karşı birtakım tehditler savrulmaya devam edilmektedir.
Askerlere paralel olarak, ulusalcı gazeteci ve yazarlarla bilim adamlarının da aynı işlemlere tabi tutuldukları bilinmektedir. Yani bu tehditlerin kapsamı içinde onlar da vardır. Toplum olarak; adeta iştahı kabarmış bir canavarın doyumsuzluğu ile karşı karşıya bulunuyoruz. Nutuklar atıp alkışlanmak güzeldir ve insanları coşturur. Ama, "Keskin sirke küpüne zarar verir" diye bir atasözümüzün olduğu da unutulmamalıdır.
Son olarak ortaya atılan iddialar dikkatle ele alındıklarında; birbirinden ayrı gibi görünen konuların ortak yanlarının olduğu kendiliğinden anlaşılacaktır.
Geçen yıllar içerisinde; bunların, birbirlerinden ayrı ayrı veya hep birlikte gündeme taşınarak kamuoyu yaratılmaya çalışıldığı anlaşılmaktadır. Şu anda, yeterince kamuoyu yaratıldığı kanaatine varılmış olmalı ki; birden bire ve paldır küldür, toplumun; özellikle de Kürt ve Alevi kesimin ayağa kaldırılmasıının planlanmış olduğu görülüyor. Son günlerde ülkemizde yaşananlar bunu düşündürmektedir.
Üstelik, Karşı Devrimciler ve İkinci Cumhuriyetçiler, çalışmalarını yeterli görmeyerek planlarını CHP’nin içlerine kadar uzatmaya çalışmışlar ve bunu yaparken, bölücü ve ayrılıkçılarla işbirliği yapıyor olduklarını gizleme gayretine bile gerek görmemişlerdir.
Elele vermiş ve güçbirliği içinde olan ayrılıkçı grupların yapmak istedikleri şeyler, çok açık bir şekilde ortadadır ve bu işbirlikçilerin bilinen yapıları içinde, bulundukları eylemlerin yadırganacak bir yanı yoktur. İşin ilginç olan ve şaşırtıcı yanı ise konunun CHP’ye sarkıtılması ve CHP içinden bu ayrılıkçı ve bölücüleri destekleyenlerin var olduklarının ortaya çıkmasııdır.
Hazırlanan senaryo ve oyunlar bütün ayrıntıları ile açığa çıkmıştır. Bu seneryonun içinde, birbirine destek olan ayrı ayrı oyunların bağlantıları vardır. Bölücülük yaratabileceği düşünülen bütün etkenler birleştirilmeye çalışılmaktadır. Hedef, öncelikli olarak Türk Silahlı Kuvvetleri ve uzun sürede ise Türkiye Cumhuriyeti’nin ve kurucularıdır. Yaratılan Atatürk, İsmet İnönü, Fevzi Çakmak ve arkadaşlarına duyulan husumet yanında; Ulusalcılık ve CHP düşmanlığı da yapılan planlara dahil edilmiştir.
O dönemde tek parti olan CHP’ye karşı, bu partiden ayrılanlarca kurulan DP’nin, iktidarı ele geçirince muhaliflerine karşı ne derecede acımasız olduğu bilinmektedir. O dönemden bugün ble belleklerde kalan kötü izler vardır. Kazanmak için her yol meşru sayılmıştır.
CHP ve başındakileri yıkmak için her türlü yalana başvurulmuş, uydurulan yalanlarla iftiralar atılmıştır. Bütün bunlar bilinmesine rağmen, okların sadece CHP’ye yönetilmesi ve CHP aleyhinde, eski DP’nin Dışişleri Bakanlarından İhsan Sabri Çağlayangil’ in referans gösterilmesi oldukça ilginçtir. Aynı zamanda kurulan planın ipuçlarını da ele vermektedir.
Geçmiş yaralar kanatılmaya çalışılırken; bir anda Sayın Başbakan tarafından Dersim olaylarıyla ilgili olarak Kürt ve Alevi vatandaşlarımızdan, büyük bir duygusallıkla ve de gözyaşları arasında, "Devlet adına" özür dilenmesi, ülke huzurunu tesis etmek yerine daha bozulmasına neden olacaktır. .
Başbakan’ın özür dileme olayı aslında tribünlere oynamaktır ve oy oranını daha da artırabilme amaçlı bir şov olup, devlet adına özür dileme anlamı da taşıyamaz.
Çünkü devlet adına özür dilemenin kural ve koşulları vardır. Önce, bu konu TBMM’de ciddi olarak tartışılmalı ve bir karar alınmalıdır. Bu karardan sonra, özür dileme, devleti temsil eden Cumhurbaşkanı’nın yetkisindedir. Başbakan tarafından, partisinin İl Başkanları toplantısında yapılan hamasi konuşma, bu amacının dışında kalan, tamamen şov yapmaya yönelik bir eylem olmuştur. Aklı selim sahibi vatandaşların bunun farkına varmamaları mümkün değildir.
Son derecede önemli ulusal meselelerin şova dönüştürülmesi tehlikeli ve yanlış olmuştur ve bundan sonrası için olumsuzluklar yaratacak, aynı zamanda gelecek için de kötü bir örnek teşkil edecektir. .
Kendisini bu konuların taraflarından biri haline getirmiş olan Sayın Kılıçdaroğlu’na gelince; Sayın Başbakanla girdiği tartışma ve atışmalar sonucu o da artık şov yapmayı ve tribünlere oynamayı öğrenmiş bulunuyor.
Sayın Kılıçdaroğlu’nun Sayın Başbakana karşı yaptığı ateşli ve iğneleyici konuşmalar o an için etkili oluyor görünseler de; gerek CHP’lileri, gerekse kamuoyunu tatmin etmeye yetmiyor.
Zira CHP Tunceli Milletvekili Hüseyin Aygün’ün; büyük tartışmalara neden olan, toplumsal huzuru bozan ve bizleri şu anda içinde bulunduğumuz kargaşa ortamına sürükleyen, duygusal olarak bazı vatandaşlarımızı tatmin ediyor olsa da, gerçekleri tam olarak yansıtmadığı için kamu vicdanını büyük ölçüde rahatsız eden ve büyük bir kesim için bölücülük anlamı taşıyan konuşmaları, bu konuşmaların taraflarından biri olarak Sayın Kılıçdaroğlu’ndan, gerçekçi, dürüst ve mertçe bir yanıt beklemektedir.
Sayın Kılıçdaroğlu aşağıdaki sorularımı çok açık ve net bir biçimde yanıtlamalıdır:
1- Hüseyin Aygün’ün CHP’li olmadığını ve hatta CHP’ye karşı olduğunu bile bile bu kişiyi ısrarla neden aday yapmış ve milletvekili olmasını sağlamıştır.
2- Bu zatı ikna ederken gelecek için ona neler vadetmiştir. Bu hususta Hüseyin Aygün tarafından açıklanan şeylerin doğruluk yanı var mıdır? Bu gün ortaya atılan iddialar o gün yapılan pazarlıkların içinde yer alıyorlar mıydı?
3- Sayın Kılıçdaroğlu; Partisi içinden Hüseyin Aygün’ün yaptığı açıklamalara karşı çıkan; Cumhuriyetçi, Atatürkçü, Ulusalcı ve CHP’nin ilkelerine inanmış milletvekillerini nasıl olup da bu bölücü milletvekili ile aynı terazinin kefelerine koyabilmiştir?
4- Sayın Kılıçdaroğlu, bu olaylar nedeniyle partisi içinde oluşan kaos ortamı, CHP’nin geleceği, yaklaşan Kurultay ve Dersim konusunun geldiği noktada, bundan sonra nasıl bir yol veya politika izleyecektir?
5- Son olaylar ortaya çıkıncaya kadar; CHP’nin bir üyesi olarak bütün varlığı ile kendisine açıktan destek vermiş, benim veya benim gibi düşünenleri, yapmış oldukları eleştirilerden rahatsızlık duyarak disiplin kuruluna mı sevkedecek, yoksa, sahip olduğumuz fikir özgürlüğü içinde demokratik haklarımızı kullanan bireyler olarak görerek, eleştirilerimizi dikkate mi alacaktır?
Sadece ben, sadece CHP’liler değil, Cumhuriyetin temel ilkelerine bağlı bütün vatandaşlarımız bu sorulara en kısa zamanda yanıt beklemektedir.
Saygılarımla...
26 Kasım 2011
www.antalyabugun.com
www.edebiyatdefteri.com
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.