GECE/ÖLÜLER VE BEN-III (Bir Bölümünden)
"...Tavanı seyrettim. Kiremit rengi tavanın üzerine yıldızlar yapılmış yağlı boya ile. Gökyüzü hissi veriyor. Acaba tavanı maviye mi boyasam? Açık maviye… baktığımda gökyüzünü ve yıldızları görürüm.
" Kış gecelerinde evin sıcaklığına rağmen, dışarının soğuk havasını hissederim.Bazen de pencereyi açıp, soğuğun içeriye girmesini... "
Sihirli bir havası vardı bana göre soğuğun.
Sıcak, hafızama astıklarım eriyordu sanki. Soğuk onları canlı tutuyordu. Tavandan sarkan yabani otlara gözüm takıldı. Bir okyanusun ortasında gibiydim. Nem, kemiklerimi derin bir acıyla sızlattı. Acı, bir an kendime getirdi beni ve şömineye takıldı gözüm. Şöminenin içinde birkaç odun vardı. Yakmaya karar verdim, uykum yoktu çünkü... Hafızamdakiler, beni uykumdan etmişti. Kalktım, şömineyi yaktım. Ateş, şimdi tavanı kızıla boyamış, sarkan yabani otlar beynimin içinde çıtırtılar çıkararak eriyordu. Erirken sarı, yoğun kıvamlı irine dönüşerek yok oluyorlardı. Başım dönmüştü.
" İrin kokusu geldi, midem bulandı".
Düşünmemeye karar verdim, düşündükçe başımın dönmesi artmaya başladı.
Duraksadım. Gözlerimi kapadım. Bir şimşek, göz damarlarımı aydınlattı. Göz damarlarımın ağacımsı uzantıları arasında, siyah gözbebeğimi görüyordum. Üzerinde çıplak bir kadın dans ediyordu. Saçları, suyun içindeydi sanki; ağır ağır hareket ediyordu. Gözlerimi hızla kırptım ve açtım. Baş ağrım ilaç aldığım için yok olmuş, geriye kuru şimşek çakmaları kalmıştı. Göz bebeğimin ortasında dans eden kadın, şimşeklerin ortasında, başımın zonklaması için elinden geleni yapıyordu. Beş veya on dakika geçti. Başımın ağrımayacağından kesin emin olduktan sonra su içmek için mutfağa yöneldim. Suyun beni rahatlatacağından emindim. Kenarları mine işlemeli mutfak lambasını açtığımda suratıma vuran ışık; Soğuk ve tozluydu. Burnuma gelen toz kokusu uzun süre kapalı kalmış bir evi anımsattı bana. Yüzyıl boyunca hiç ellenmemiş, yalnızlığını toz demetleriyle paylaşmış bir evi... Öbek öbek demetler, içlerinde bir sürü anıyı saklıyor, anılar, hüzünlerini anlatmak istercesine toplanmış, hava akımının etkisiyle oradan oraya uçuşuyorlardı. Onların uçuşlarına bakarken, mineli lambanın ışığında biriken toz zerreciklerine fark ettim. Aklıma, okuduğum romanlardan kalan evler gelmişti. Hafızamdaki bu yerlere; gece de asılı bıraktıklarımı yerleştirmiştim. Onların üstünü, kalın bir toz tabakası kaplamıştı. Bulunmak istemiyorlardı, kaybolmak istiyorlardı, hissedebiliyordum. Işığı kapatıp odama geçtiğim, gece lambasını açtım. Işığın soğuğu dışarıdaki havanın soğuğuna karışmış, odanın içinde dönüyor, buz kristallerine dönüşerek lambanın etrafında kayboluyorlardı. Radyoyu açtım, Paganini’nin Cappricio’sunu çalıyordu. Kemanın sesi, etrafımı doldurdu. Kulağım müziğin sesinden o kadar etkilenmişti ki… Bir an için bir şey düşünemedim. Etrafımdaki buzdan kristaller, renklere bürünmüştü. Sarı, mor, mavi ve yeşil ışıklar saçıyorlardı. Müthiş bir yansımanın içinde kaybolmuştum. Onlar, buz kristaliydi aynı zamanda... Kalın toz demeti ve buz kristalleri… hepsinin içindeydiler. Hüzünlü, sinirli, durgun veya neşeli hep bir şeyler söylüyorlardı. Beni yaşadıkları dünyalarına çekip, onların gözünden bakmamı istiyorlardı. Zaten gecelerimi onlara ayırmıştım, Paganini ve gecemdekilerle beraberdim."...
GECE/ÖLÜLER VE BEN-III’den alıntıdır.