- 725 Okunma
- 7 Yorum
- 0 Beğeni
HAYDİ HAM YAP BAKAYIM.
Benim hanım sabah sabah başlamıştı sızlanmaya ’’ Başım ağrıyor, bütün vücudum adeta kırılıyor haydi doktora gidelim. Ben yalnız utanıyorum ’’ filan diye. Hayatta en sevmediğim şeydir hastaneye, sağlık ocağına gitmek ya, emir büyük yerden. Çaresiz girdik kolkola doğruca köyün sağlık ocağına....Lakin sağlık ocağına gelince fena halde tongaya düştüğümü anladım. Çünküüüüü.
Çünkü Sağlık Ocağına geldikten sonra doktorun muayenehanesine girer girmez benim hanımın ne baş ağrısı kaldı ne de vücudunda kırıklık. İşin şekli değişti
- Doktor bey ben bu kilolarımdan rahatsızım. Biraz kilo vermek istiyorum. Bana bir ilaç filan verebilirmisiniz?
- Hanımefendi kilonuz hiç de fazla görünmüyor. En fazla iki kilo filan verseniz yeter. Ama ille de zayıflamak istiyorsanız size bir diyet önereceğim.
Başladı doktor: Sabahları meyve suyu, az yağsız peynir, öğle: haşlanmış el kadar beyaz et ( yani tavuk ) akşamları ise meyve. Bu arada her gün bir teneke su, ve yiyebildiği kadar her türlü yeşil ot serbest. Bol bol tavşan misali marul ve havuç yiyecek. Ben gibi bir kocası olduğu halde sinir ve stresten de uzak kalacak ( Artık nasıl becerecekse? )
İçimden ’’ Ulan hanım bana numara ha....Biliyorsun ki zayıflama için desen kafamı kessen beni o doktora götüremezsin , bana oyun oynuyorsun ha? Sorarım sana ’’’ diyerekten evin yolunu tuttuk birlikte.
Onu eve bıraktıktan sonra okula geldim. Baktım sınıflardan biri beden eğitimi dersinde. Arkadaştan rica edip üç tane öğrenciyi aldım dersten ve ellerine boş bir şeker çuvalı vererek ’’ Çocuklar şimdi fındık bahçelerine inin bu çuvalı aklınıza gelen her türlü otla doldurun, çevre bostanlardan bir iki de marul atın içine. Çuval dolunca da bizm eve götürün. Benim hanıma verin ve ’’Sami Hocam bunu size gönderdi ’’ deyin dedim.
Böylece hanımdan intikam almış oluyordum ama doktora da bir şeyler yapmam lazımdı. Çünkü o da suçluydu. Adam bana hiç sormamıştı ’’ Abi sen hanımının kilosundan rahatsız mısın diye ’’ Oysa benim hiç de şikayetim yoktu hanımımın kilolarından. Bana göre o haliyle Jennifer Lopez bile eline su dökemezdi. ’’Ulan doktor sorarım sana nasılsa öğle yemeğine okula çağıracaklar seni. Kızarmış tavuk var ne de olsa ve kızarmış tavuk olunca menüde mutlaka çağırırlar seni yemeğe. Alacağın olsun.’’
Kısa bir zaman içinde otlar eve gönderildi. Öğlene de doktor soframıza teşrif etti. Çok genç bir stajyer doktordu. Bekardı henüz. Civa gibi ’( Allah anasına babasına bağışlasın ) pırıl bir gençti. Ama bana göre tababet dışında da derse ihtiyacı vardı.
Bizim yatılı okul yemekhanesinde bayram var adeta. Her kızarmış tavuk olayında bu bayram yaşanırdı. Ama bu gün bir başka bayram daha vardı. Kocaeli Kız Meslek Lisesinden bir grup kız öğrenci ve başlarında bir bayan öğretmen de onlarla gelmişti misafirimiz olarak.
Okulun Müdür Başyardımcısı olarak önce doktoru baş köşeye oturttum ve operasyona ondan başladım. Sıra misafir bayan öğretmene de gelecekti Çünkü onun cürmü çok daha büyüktü. ( Anlatacağım....) Sonra bayan öğretmeni oturttum. Daha sonra misafir kızları ve nihayet bizim öğrenciler....
Doktorun önünde durdum önce: ’’ Doktor bey hani sabah size gelmiştik de siz benim hanım için bir diyet önermiştiniz. Eve gidince kafamız karıştı bizim. O dedikleriniz yemekten önce mi yenecek yoksa sonra mı. Onu sormayı unutmuşuz.’’ Doktor aptal aptal baktı suratıma önce. Sonra başladı gülmeye...Anlamıştı. ’’ Yemek arasında hocam, yemek arasında ’’ diye cevap verdi. Zekasına hayran kalmıştım...
Sonra aldı sözü bayan öğretmen. Tam yemekler dağıtıldıktan sonra.
-Sevgili öğrenciler. Biz buraya Kocaeli Kız Meslek Lisesinden geliyoruz. Sizlere görgü kuralları içinde yemek nasıl yenir onu göstereceğiz. ( Anaaaa bize resmen görgüsüz diyorlar. Leeyyyn ben adamı naaparım ha naaaparım? Dur hele bakalım anlatsın. Benim de anlatacaklarım var elbet. ) Eveeet çocuklar. Önce tavuktan başlayalım. Çatalı sol elimize alıyoruz, bıçağı da sağ ( İnşallah yine karıştırmamışımdır ) tavuktan çok küçük parçalar keserek yavaş yavaş. İyice çiğneyerek ve ağzımızı açmadan yiyoruz. Yoğurdu kesinlikle çatalla yiyoruz ( Vallahi doğru. Yalanım varsa iki gözüm önüme aksın. Yoğurt çatalla yenecekmiş ) Spagettiye gelince? Çatalımızı spagettiye saplıyoruz ve çeviriyoruz. Sonra çatalımızın altına kaşığımızı tutarak makarnaların yere dökülmesini engelleyerek yiyoruz. Kemal Paşa tatlısına gelince: Onu da bütün olarak atmıyoruz ağzımıza. Bıçağımızla keserek parçalar halinde yiyoruz. Haydi afiyet olsun.
Bizimkiler denilenleri uygulamaya koyuldular ama hiç kimse bu işten memnun değil. Hepsi ’’ Kurtar bizi baba ’’ der gibi bana bakıyorlar. Hatta o bayan öğretmenin öğrencileri bile. Vah gariplerim vah... Hemen olaya el koymak lazım. Yoksa yavrucuklar aç kalkacak sofradan. Dayanamadım gariiii
- Çocuklar... Değerli meslektaşım, sizlere şehirlerde lüks restaurantlarda nasıl yemek yenir onu anlattı. Kendisine çok teşekkür ediyorum. ( Alkışlar yükseldi . ) Amaaa köy yerinde yemek biraz farklı yenir. Yemekten önce eller bir güzel yıkanır önce. Çünkü onlara çok ihtiyacımız var ve teniz olmaları gerekiyor. Sonra dua edilir Allah’a verdiği bu nimetler için. Sonra tavuk ile başlanır işe. Aha da böyle ( Tavuğu elime alıp etini kemiğinden sıyırdım dişlerimle... Yoğurdumuz az cıvık olduğundan onu da kaşıkla yeriz.
Sıra asıl öldürücü darbeye gelmişti: ’’ Çubuk makarna ( Ki bayan öğretmen spagetti demişti de bizimkiler değişik bir şey yiyeceğiz sanmışlardı ) İşte onun nasıl yeneceğini anlatacaktım. Ve başladım anlatmaya
- Evlatlarım makarna...Aha da bu makarnayı yemek için çatalı tam orta yerine saplayın orası tamam. Ama köy yerinde çatal çevrilmez. Çatal sabit kalacak . Tabağı çevireceksiniz makarnayı çatala sarmak için.
Bayan meslektaş gözleri fal taşı gibi açılmış bana bakıyor.
- Ve en son olarak evlatlarım... Kemal Paşa Tatlısındaydık değil mi? - Aşçıbaşı getir hele bakalım benim Kemal Paşaları.....
Aşçı, içinde en az otuz adet Kemal Paşa tatlısı kalmış olan tepsiyi önüme koydu. ( Tatlılar asla çöpe gitmezdi okulda . Çünkü Tatlı canavarı Sami vardı o yemekhanede . Yemek istemeyenlerinki mutlaka benimdi )
Otuz adet Kemal Paşa tatlısını ( Belki daha çok...ben asgari limiti söylüyorum ) bıçak-mıçak kullanmadan gövdeye indirdikten sonra
- İşte Kemal Paşa tatlısı da böyle yenir....Tabii ki köy yerinde. Siz şehir yerinde Hoca hanımın dediği gibi yeyin. Ama köy yerinde bana uyun tamam mı? Haa sofradan kalkerken yine dua etmeyi ve elleri tekrar yıkamayı da unutmayın.
Az sonra baktım tüm öğrenciler, İzmit Kız Meslek Lisesi öğrencileri de dahil ellerine aldılar tavukları ve kemik sıyırıyorlar. Hatta hocaları bile...
O günkü kadar güle oynaya bir yemek yememiştik. Hoca Hanım :
- Hocam ders vereyim derken öyle bir ders aldım ki hayatım boyunca unutamayacağım. Çok alem adamsınız vesselam. Sizi tanıdığıma çok memnun oldum.
Diyerek öğrencileriyle birlikte İzmit’e dönerken yanıma sekizinci sınıflardan bir öğrenci yanaştı.
- Hocam...Türkçe öğretmenimiz bir ödev verdi ama bir türlü bulamadım.
- Neymiş bakalım ödevin?
- Cinaslı kafiyeye bir örnek veriniz dedi. Bulamadım bir tane bile.
Hemen doğaçlama yapıverdim bir tane.
Hamdiye
Yerim seni ham diye
Kurtulamazsın benden
Olmamış bu ham diye.
O bayan Öğretmenin adı yanlış hatırlamıyorsam Hamdiye’ydi.
YORUMLAR
:))eeee kebab ,tavuk,kelle hepsi yenir elle...Bizim denizlinin meşhur laflarından biridir bu zaten...teşekkürler hocam..
sami biberoğulları
Selam cve saygılarımla.
Temel Kaptan
saygılar bizden değeli kardeşim...
dün kelle bu gün tavuk afiyet olsun onuda yedin elle....saygılar hocam...çok güzeldi...
sami biberoğulları
Selam ve saygılarımla.
Sami Hocam' klasik olacak galiba ama ben yine öyle diyeceğim : Siz çok yaşayın, yaşayın ve bizi güldürün ki ömrümüz artsın sayenizde....
sami biberoğulları
Yazılarınız kimi zaman hüznün doruklarına çıkartıyor, kimi zaman ise kahkaha attırıyor insana...
Sizi tekrar gönülden kutluyorum öğretmenim..
sami biberoğulları
Selam ve saygılarımla.
sami biberoğulları
sami biberoğulları
Gülenay
Gök yüzünde gülen ay
İk güzel misafir.
Biri güldür, biri nây
Bilmem oldu mu? Bu da bir başka cinaslı kafiye.
Selam ve saygılarımla.
glenay
Böylelikle cinaslı kafiyeyi iyice öğrenmiş oldum .
Ben pek mektep medrese görmediğimden mi kafiye işine aklımermez .
Şiiri bana verdiği tınıya göre yazarım ..
Şiire teşekkürler, İyi günler..