- 684 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
İlkokulda Bir Geçmiş
Hepimiz yeni bir hayata,haberinde olmadığmız bir dünyaya isteyip istemediğimiz sorulmadan geliriz,öyle değil mi...Tabikii öyle de kimimiz biraz daha fazla hırpalanyoruz geldiken sonra bu da doğru değil mi... Neyse uzatmayayım ,sizlere başımdan geçen bir olayı nüktedan bir trajkomiklikle anlatmaya çalışacağım.Elimizde çamurlarla oynayıp okul nedir ,kalem nedir bilmediğimiz bir dünyaya adım atmanın neresi güzel;ama şimdi güzel bir hatıra olarak kaldı.Okulumuz karma sistemle eğitim yürütmekteydi. Öğretmenlerimiz de köyümüzde ikamet ediyorlar beraber yaşayıp gidiyorduk. Her öğle vakti birimiz öğretmenimizin yemeğini getirir sonra da tekrar okula gelir derse başlardık. Okulu öyle seviyorduk ki yazı yazmaya hasret kalmak zorumuza gidiyordu.
Malum köy yerinde 90’larda yaşam şartları da pek yerinde değildi.Kıt kanaat de olsa okulumuza gidip geliyorduk.Karma sistem olduğundan ta ilk sınıfta bile 5. sınıfların dersini görme şansımız oluyordu. Tabii günde ya bir ders düşer ya da düşmezdi.Ama olsun bizler farkına varmadığımız o günlerde dünyayı sadece kendi köyümüzden ibaret zannediyorduk. Bir gün köyümüze bir müfettiş gelmişti- hiç unutmadım ve unutamam- bizlere de çeşitli kırtasiye malzemesi taktim ediyordu.Yalnız ortada çözülmez bir sorun vardı. Herkes iki çeşit alabiliyordu. Ve biz bu duruma çok üzülmüştük.Çünkü kalemi alsan silgi kalıyor onu alsan defter açıkta kalıyordu. Moralimiz yerle bir olsa da müfettişin hediyelerine gayet memnun olmuştuk.Okul günleri nöbetçilik sistemi vardı. Hergün iki arkadaş sabah erken gelir sınıfı temizlerdik. Geç kaldık mı işler birbirine girerdi. Ders saatinde sobayı yakmaya uğraşırken ortalık dumandan geçilmezdi. Biz de utancımızdan yerin dibine girerdik.
Tabii köy yeri ya, biraz da şımarıklık vardı.Bol kavga eder bazen de öğretmene kızardık;çocukluk işte ne yaptığımızı nereden bilelim.Beş yerine dört aldın deyince kıp kırmızı olurdum,öyle ya sınıfta birinci olmak gerekirdi. Hocalarımızın dayak sistemi de mucitleri aratmazdı. Beş parmağınızı birleştirin derdi ve cetvelle güzelce hepsini paletlerdi.Ancak bir emmiminoğlu sure ezberleme konusunda ihmalkar ve tembeldi, çoğunca ödevleri de yarım yamalaktı ve her gün kırk sopa yerd. Bizler de gülmekten kendimizden geçerdik. Birgün okullar kapanmıştı ve okulun sorumlluğu da bir amcamıza devredilmişti. Aksilik ya, o gün bir emmimin oğluyla okulu talan etmiş ne kadar evrak, gerekli eşya varsa dağıtmaya başlamıştık. Bunları duyan sen misin...
İkimizi öyle bir dövü ki,dedik herhalde selamız verilmeye başlanmştır Neyseki öldürme konusunda pek deneyimli değildi,sadece kaburga sızlamalarıyla şans eseri kurtulmuştuk.Ha bir merasimimiz daha vardı. Öğretmen gelirken bolca takdirname,teşekkürname getirirdi, sınıfta sonuncu olan a ile b yi ayırdedemeyen emmimin oğlunu öye bir ağlama tuttu ki öğretmen herkese doyasıya belge dağıttı. Ne günlerdi o günler,inanın özlüyorum. Hasan BİNBUĞA17:01 25/11/2011 K.MARAŞ/ELBİSTAN