- 1102 Okunma
- 6 Yorum
- 0 Beğeni
ŞÖHRETİM , MUTLUYUM / MUTSUZUM !
CEHENNEM / LİK HAYATIM - 5
ŞÖHRETİM , MUTLUYUM / MUTSUZUM !
Şöhret nasıl bir şeydir ? Kimlere şöhret denir ?
Ülke çapında değil elbet ama kendi çevremde çok tanınan, takdir edilen, özenilen, örnek gösterilen biri olmuştum ben. Bu durumumu , affınıza sığınarak, şöhret olarak nitelendirdim.
Okuma yazma bilmeyen , yoksul bir babanın, Kurtköy’deki, sefil bir kahve köşesinde büyütmeye çalışıp, onu, o köyün tarihine geçecek şekilde, İstanbul Teknik Üniversitesi’ne kadar gönderebilmesi, bir Makina Mühendisi adayı yapması, sizce küçümsenebilir mi ?
Pendik’in yakınındaki köylerden, aynı sene birlikte orta okula başladığımız arkadaşlarımdan hiç birisi, ikinci sınıfa bile geçememişti. Üstelik bu normal bir olaydı. Çünkü , köylerde eğitim-öğretim çok zayıftı. Özel bir çaba gerekiyordu bunun için ve ben özellikle de öğretmenlerimin desteği ile bunu başarmıştım.
Bir taraftan bu büyük başarının verdiği mutlulukla, okulların açılacağı günü bekliyor, diğer taraftan da evlilik hazırlıkları yapıyordum.
Aslında, yıllarca kahve köşesinde, ailesiz, yuvasız yaşamaktan kurtulmak üzere olmanın da bir mutluluğu var bende. Her ne kadar, aşk evliliği olmayacaksa, gerçekte aşık olduğum kızı kaybettiğim için, istemeyerek bu evliliği yapıyor olsam da, buruk bir mutluluk var içimde.
Kurtköylüler, babama ve bana övgüler yağdırıyor, çocuklarını beni örnek almaya teşvik ediyorlardı. Abartmıyorum ; benden sonra Kurtköy’de okuma hevesi kesinlikle artmıştır.
En azından böyle bir yararım oldu insanlığa. Yalnız Kurtköy değil, tüm çevre köyler için söyleyebilirim bunu.
................................
İstanbul Teknik Üniversitesi deyince akla ,o zamanlar Gümüşsuyu Kampüsü gelirdi. Ben de kayıt olmak için önce oraya gittim. O günlerde siyaset almış başını gitmiş ülkede. Kapıda yine polis var aslında.
Giriş kapısından girdiğimde , hemen kapının karşısında, bir kaç tane okul sırası ve oturan öğrenciler gördüm. Devlet dairesine girdiğinizde gördüğünüz şekilde, her sıranın üzerinde yazılar vardı :
’ Dev-Genç Dev-Sol, Dev-Genç Dev-Yol, Halkın Kurtuluşu, Halkın Yolu , İGD, Partizan, Kurtuluş ve daha adı şu anda aklıma gelmeyen diğer sol fraksiyonlar. Solun otuz sekiz fraksiyonunun okulumda olduğunu öğrenmiştim daha sonra. Sağdan kimse yok, olamıyor.
İlk başvuru fraksiyonlara yapılıyor. Şaşırıp da tepki gösterirsen, öğrencilik hayatın o anda bitmiş demektir.
Doğuştan Milliyetçi, sola yeni yeni meyil vermeye başlayan biriydim ben. Doğrusunu isterseniz, eğer öyle olmasaydım, ya orada tepki gösterir, ya da kayıt olmaktan vaz geçerdim.
Benim bölümüm Maçka’da olduğu için, kaydımı da oraya yaptırmam gerektiğini söyleyip, Maçka’ya nasıl gideceğimi de tarif ettiler.
Maçka; İstanbul’un daha önce hiç gitmediğim semtlerinden biriydi. Gümüşsuyu’ndan aşağı inerek, yürüyerek gittim ve kaydımı yaptırdım.
Siyasi olaylar yüzünden eğitim- öğretime çok sık ara verildiği için, o günlerde , çoktan bitmesi gereken bir önceki dönem devam ediyordu.
...................
Şimdi düğün için ben acele etmeye başladım. Okullar açılmadan evlenmeliydim. Karşı tarafın buna itirazı olmadı. Zaten havalardaydım, kimsenin bana itiraz etmeye cesareti olamazdı.
Kırtasiye dükkânıma hem sağdan hem de soldan yayınlar koyduğum için, tepkiler almaya başladım . İnsanların sağı da solu da okumalarını, okuyarak anlamalarını istiyordum. Alparslan Türkeş’in 9 Işık, Hitler’in Kavgam kitabını da koydum, Fidel Castro’nun, Uğur Mumcu’nun (Sakıncalı Piyade),Erdal Öz(Yaralısın), Memet Türkkan (Güneşin Katli), Ahmed Arif (Hasretinden Prangalar Eskittim )kitaplarını da.
Dükkân sahibim dikildi bir gün karşıma :
- Sen Komunist misin ? diye sert şekilde sordu.
Ülkücüler rahatsız etmeye başladılar. Tarafsız kalmak istediğmi anlatmakta zorlandım. Hem ben okula gittiğimde babamın kırtasiye dükkânına bakması mümkün değildi. Karşımdaki markete güç belâ devredip, yeniden sinemacılığa başladım. Bu defa köyleri dolaşmayıp sadece Kurtköy’deki kendi kahvemizde sinema oynatacaktım.
.................
Düğün günü belirlenince ( 15 EKİM 1978 PAZAR ) davetiye basmak için matbaa ararken, eski bir okul arkadaşıma rastladım. Eniştesi düğün salonu işletiyormuş. Her ne kadar düğün yapmak istemediğimi söylesem de, beni eniştesinin salonunu tutmam için ikna etti.
İstanbul’da evlâtlık olarak büyüyen Mukaddes ablamı da düğün hazırlıklarımda ve düğünümde bulunması için getirmeye karar verdim. Ablam ise temelli gelmek için sebep arıyormuş zaten. Bavulunu toplayıp geldi benimle.
Ablam onbeş yıl önce Beşiktaş’taki o eve evlâtlık olarak verilmişti. (Müebbetlik Hayatım’da anlatmıştım ) Bir süre sonra yolladığı mektubun peşine düşen annem ve ağabeyim onu oradan alamamış, ağabeyim de fena bir dayak yemişti.
İşte o günden beri ana-kız birbirlerini görmemişlerdi.
- Yollar bitmek bilmiyor, uzadıkça uzuyor , diyordu ablam yolda. Anne özlemi o anda içini daha fazla yakmaya başlamıştı.
Olduğu yere yığılıp kaldı annem ablamı gördüğünde. Kolay değil, onbeş yıldır görememişti canının bir parçasını. Ablam da sarılıp ona uzun uzun ağladı. Yılların hasreti giderilmeye çalışıldı.
Annemle birlikte kalmaya başladı ablam. Ben de sık sık gittim onlara. Babam bu işe biraz bozulmuş ve ablama gücenmişti.
.............
Hazırlıklar süratle tamamlanmış, sıra davetiyeleri dağıtmaya gelmişti. Babamın akrabalarının hepsi Gebze’nin köylerindeydiler. ( Mollafenarî, Cuma Köy, Denizli, Kadıllı, Şekerpınar), hem oralara hem de Kurtköy’ün civarındaki köylerden benim tanıdıklarıma davetiye dağıttım.
Kurtköy’ün tüm sokaklarını ablamla birlikte dolaşıp, hem onlara ablamla tanıştırıp, hem de davetiyeleri dağıttım.
Mutlu muydum, mutsuz mu ; gerçekten belirsizdi.
Aşık olduğum insanla değildi düğünüm ama evleniyordum işte. Yıllar sonra bir aile sahibi olacaktım. Birlikte büyümek kısmet olmamıştı ablamla ama şimdi el ele Kurtköy sokaklarında düğün davetiyemi dağıtıyorduk.
.................
Çok güzel oldu düğünüm. Salon doldu taştı. Yüzüm güldü gün boyunca. Mutsuzluk hiç aklıma gelmedi.
Şimdi yepyeni bir hayat beni bekliyordu artık.
(Devam edebilir )
Fikret TEZAL
YORUMLAR
dokuz yıl izmitte görev yaptım çok gidip geldim kurt köy yolundan istanbula.....avucumun içi gibi bilirim...o yol ipek yoludur....molla fenari kurt köy keşke karşılaşsaydık usta ....ne iyi olurdu değilmi...birde fikretçiğim bu seriyi daha öncede yayınlamıştın yoksa benmi yanılıyorum çok güzeldi saygılar
Fikret TEZEL
Daha önce evlendiğim günlere kadar (Müebbetlik Hayatım ) olarak yazmıştım. Şimdi kaldığım yerden (Cehennem/lik hayatım ) olarak başlamak istedim. Fakat biraz geriden başlama gereği duydum. Fırsat olursa eğer, sonrasını anlatmaya devam edeceğim.
Saygılar, selâmlar.
Fikret bey yazınızı okudum,ilgimi çekti ve daha sonra sizin önceki paylaşımlarınıza baktım, Emek verdiğiniz güzel yazılarınızı okudum..Bu paylaşım ve diyer paylaştıklarınızla bir bağlantı kurunca,sonuç olarak geçmişisindeki aile ortamınıza bağlıyorum.Herşey insanlar için,herşey olabilir insan,herşeyde başına gelebilir.Bütün bu genel herşeylerin başı sizi siz yapan sizi yetiştirenlerin ailenizden aldığınız değerler ile gelişir.Kardeşleriniz yetim verildiği,sizin bir başka ailede büyüdüğünüz ve bundan sonra hayatın içindeki yaman çelişkiler ,mücadeler ve sizin başarılarınız ,hepsine size özel değerler olarak yaşandı.En azından bundan sonraki yaşantınızda daha tecrübeli adınlar atacağınız kanaatındayım..Siyah ve beyaz farklılığını bilmek ve hayatınızda hep beyazları örnek alıp yaşamanız,yaşatmanız dileklerimle..saygılar.
Fikret TEZEL
nE KADAR GÜZEL NOSTALJİK .Ben çok seviyorum böyle eski siyah beyaz fotoğrafları ve o zamanki anıları dinlemeyi okumayı.Ne olur ilerde devamını da yazın çok güzeldi .Sevgi ve Saygılarla
Fikret TEZEL
Bu günün rengârenk sayfaları gerçekten o siyah beyaz masumiyetin tadını veremiyor bizlere..
Demekki hayat insana her zaman kötü sürprizler hazırlamıyor. Kurt Köyden bir mühendis çıkması ( O devirde tabii ki ) az buz bir şey mi? Hem de o şartlarda. Ayrıca bir de sevdiğinle olmasa bile ileride sevebileceğin biriyle evleniyorsun. Daha ne olsun? Siyasete gelince bu gün ne kadar rahat anlatabiliyoruz değil mi o sıkıntıları. Halbu ki o günlerde hiç de rahat değildik.
Güzel gidiyor yazınız. Bence kesinlikle devam etmelisiniz.
Selam ve saygılarımla.
Fikret TEZEL
Çok çektik hocam, çok çektik..