- 3606 Okunma
- 13 Yorum
- 0 Beğeni
AMANIN KELLE KELLE...
Ben çok ters bir adamımdır. Mesela 12 yaşına kadar ayakkabılarımı hep ters giyerdim. Bu yaşıma geldim hâla defalaca gitmiş olsuğum bir semtte yolumu şaşırırm. Kesinlikle ve kesinlikle bir insana her hangi bir adresi tarif edemem. Ve en vahimi: Bu yaşta hâla öğrenemedim sofrada çatal ve bıçak kullanmasını...Çatal neyse de özellikle bıçak...Bir de yemek kaşığı, tatlı kaşığı, çorba kaşığı arasındaki farkı hâla çözebilmiş değilim.
Yok yok o kadar da değil çay kaşığını tanıyorum.
Bilmem hâla durur mu İstanbul-Kartal’da Tren İstasyonuna oldukça yakın bir restaurant vardı. Kesinlikle lokanta değildi restauranttı .
Lokanta yemeğin suyuna ekmek banabileceğiniz, çorbaya ekmek doğrayabileceğiniz, yemek yedikten sonra tabağınızı ekmeğinizle sıyırabileceğiniz ve en önemlisi ’ hey garson bana bir kuru çek bakalım ’ dediğinizde garsonun hemen koşturup size bol acılı kuruyu yanında soğanıyla birlikte ikram ettiği mekandır.
Lokantada ağzınızı rahatça şapırdatabilir. geğirebilir, dişleriniz de kalan yemek artıklarını serçe parmağınızın tırnağı ile midenize yollayabilir ya ya da ağzınızı bir metre açarak dişlerinizi kürdanla, olmazsa kibrit çöpüyle temizleyebilirdiniz.
Ayrıca Lokantalarda Vivaldi, Mozart, Bethoven, Şopen gibi müziğin m sinden anlamayan heriflerin değil Ferdi baba, Müslim baba, İbo gibi müzik dahilerinin eserleri çalardı müzik setlerinde.
Biz hep lokantaya giderdik.Rahmetli babam yemek yemeyi çok seven bir adamdı lakin kazık yemeyi hiç sevmediğinden restauranta hiç gitmezdi ya, o gün bonkörlüğü tutmuştu nasıl olduysa
Baba- oğul daldık restauranta....’Yav ne restaurantı bildiğin kelle paçacı işte’ diyorum ya o da değil. Tamam menü kelle paça lakin içerideki müşteri profili çok farklı. Daha kapıdan girer girmez palto, pardesü ve varsa şapkanızı vestiyere bırakıyorsunuz ( Vestiyer kelimesini de ilk kez duyuyor ve öğreniyorum )
Neyse oturduk masaya... Önce bir adam geldi boynunda papyonu üzerinde kolalı gömleğiyle bizim lise müdüründen bile daha memura benziyordu. Bize kitap gibi bir şey verdi. ’ Haydaaaa buraya yemek yemeye mi geldik, kitap okumaya mı ?’ Babam şöyle bir baktı o adının sonradan menü olduğunu öğrendiğim kitaba
-Yav evlat bunlar hep gavurca yazılmış. Ben bir şey anlamadım. Sen bize iki tane kelle gönder.
Garson milletinin de şefi oluyormuş...O, bir el işareti yapınca hemen bir başka memur kılıklı geldi o da sadece garsonmuş...Şef, sade garsonun kulağına yavaşça:
- Kuzuretto dö la kelle ...Dö porsiyon Dedi. Ya da ona benzer bir şeyler.
İki dakika sonra nar gibi kızarmış iki adet kuzu kelle sırıtkan çehreleriyle , dişlerinin tüm güzellikleriyle soframızdaydı..
Önce sağıma-soluma baktım. Hanımefendiler ve beyefendiler ellerinde çatal ve bıçakla kuzuretto dö la kelleleri o kadar zarif bir şekilde yiyorlardı ki anlatmak kabil değil. Mubareklerin dudakları bile kıpırdamıyor lakin nasıl beceriyorlarsa kelleyi yutuyorlardı. Daha da ilginci boyunlarına peçete bağladıkları finoları, şinşillaları, şivavaları da patilerine almış çatal bıçağı onlar bile çatal - bıçakla yiyorlar kelleleri .Hay Allah millete rezil olacağız. SAdamların itleri bile çatal- bıçak kullanmayı öğrenmiş.
Aldım çatalı sağ elime, bıçak da sol elde ( Yine karıştırmadım inşallah ) öylece bakınıyorum salak salak. Millete bakmaktan bu arada babama bakmayı unutmuştum. Babam yaaa babam benimmm. Aynen Erol Taş misali dalmış kelleye iki eliyle birlikte Öce alt çeneyi üst çeneden ayırarak operasyona üstten başlamış. Kuzunun kafasının etini yiyor.
- Oğlum yesene yemeğini ne bakınıyorsun sağa sola...
- Ama baba sen çatal-bıçak kullanmıyorsun.
- Boş ver oplum. Kelle işte böyle yenecek ki tadı çıksın Haydi dal...
Dalamadım. Çünkü babam yanılıyordu. Biz kelle yemiyorduk bir kere. Yediğimiz şey kuzuretto dö la kelleydi. Çok farklı bir şey...
Babam şappur şuppur şapırdatttıkça yavaş yavaş müşteriler bizim masaya bakar oldular. İçlerinden kalkanlar da oldu. Anladım milletin rahatsız olduğunu ama babam aldırmadı. O kendini lokantada sanıyor zahir. Bari ben kibar olayım dedim ve keserek yemek için kelleye çatalla ilk hamleyi yaptım. Kelle sağa kaçtı. Sağdan atağa kalktım. Bu sefer de sola kaçtı. Kaçmasına bozulmadım da pis pis sırıtıyor koyun oğlu koyun.
’Hımmm sorarım sana ben.’ Ulan bizim atalarımız kos koca kılıçları sallıyorlardı nice cenklerde. Ben bir bıçağı, çatalı mı saplayamayacaktım hain kuzunun kellesine?
Tam ortadan hücuma geçtim. Lakin namussuz kelle öylesine kıvrak ki sormayın. Kıvrak bir hareketle kendisini tabaktan dışarı attı. Tam karşımızdaki masada oturan bayanın kucağına. Hala pis pis sırıtıyor namussuz...
Babam yerinden kalktı ve gayet sakin bir şekilde o bayana:
- Oğlumun kellesini alabilir miyim?
- Kellesi kopsun o oğlunun e mi? Yemek yemeyi bilmiyorsunuz Allahın kıroları ne gelirsiniz böyle nezih restaurantlara.
Babam genelde çok kavgacıdr. Ama O gün nedense huyu değişmişti adeta. Hiç ses etmedi. Kelleyi aldı ve masaya koydu. ’ Oğlum kelle işte böyle yenir ’ diyerek benim kuzuretto dö la kelleyi de mideye indirirken bana da bir kelle paça söyledi..
YORUMLAR
Yahu Sami Hoca ; bambaşka tadı oluyor senin şu anılarının.
Akşam akşam o kadar ihtiyacım vardı ki morale.
Sağol, var ol, eksik olma sakın şu sayfalardan.
sami biberoğulları
Selam ve saygılarımla.
Fikret TEZEL
Hocam kolları sıvadım abdes alacak sanma Tavuk ,balık kelle yemek için çağırırsan tabii,tebrik ederim saygılarımla.
sami biberoğulları
Selam ve saygılarımla.
Gülmekten kırıldım... Tıpkı bir sinemada film izler gibi oldum; hakikaten o kadar güzel anlatılmışki anlatamam...:)))
Bir zamanlar ben de şef garsonluk yaptığımda bu tür olaylara tanığım en çok zeytini ilk kez çatalla yemeye çalışanların zor anlarına tanık olmuştum.
Harika bir yazı okudum. puanlayıp çıkıyorum
Saygılarımla hocam
sami biberoğulları
Selam ve saygılar.
DemAN
Bıçak sağ el, Çatal sol elde; Çatalla tutulan katı bir yeme'lik bıçakla kesilir.
Çok şakacısınız hocam:)
Veya çok doğalsınız, inanın doğal olmanız modern olmaktan iyidir, kanımca modernlikten de( çok aşırı olunca) hormonluk vardır
Hürmetlerimle
sami biberoğulları
Selam ve saygılarımla.
sami biberoğulları
Selam ve saygılarımla
Çok benzeştiğimizi düşündüm bu güzel yazıyı okurken..
Benden önce yorum yapan arkadaşlar belirtmişler ama, ben de tekrar etmeden geçemeyeceğim;
"TAVUK,BALIK,KELLE
BUNLAR YENİR ELLE.."
Gerisi hikaye..
Yüzde elli olasılık olmasına karşın çatal bıçağı gene ters tuttunuz galiba [:)))] amma varsın olsun.. :))))
Bayılıyorum yazılarınıza öğretmenim..
Şu sıkıntılı dünyada bizleri gülümsettiğiniz için size ayrıca teşekkür ediyorum..
Saygılarımla..
sami biberoğulları
Ara sıra bazen hüzün katsak da genelde güldürmeye çalışıyorum insanları..Elimden geldiğince, dilim döndüğünce.
Selam ve saygılarımla.
İçi dışı aynı olan insanlara en güzel örneksiniz. Yine çok içten ve güzeldi. Kutlarım. Selamlar.
sami biberoğulları
Selam ve saygılarımla.
sami biberoğulları
Selam ve saygılarımla.
Doğal ve bildiğin gibi yaşamak Tatların en güzeli, ama öğrenmek öğrenmek yine de öğrenmek işin Temeli.
Gülümseten satırlarda bazen kendimi buldum.Bazen bahse konu yerlerde adeta yaşadım.
Yüreğine sağlık Sami Hocam.
sami biberoğulları
Selam ve saygılarımla.
nezaket kurallarına tamamda doymadan kalkacaksam neye yararki.....hep derler TAVUK. BALIK KELLE YENİR ELLE ....diye ....yasak ama içimi kazıdın hocam....saygılar
sami biberoğulları
Bunu mutlaka kullanırım derslerimde.
Selam ve saygılarımla.
Harikasınız değerli Öğretmenimiz. Derinlikler çok anlamlıydı efendim...
SeSli Okudum bir solukta eşimde dinledi..facede yakaladım YAZINIZI, .Gülümsettiniz düşündürdünüz...
Kelle, tavuk,balık elle yenir...
özellikle balığı çok severim ve de elle yerim, yerken de, Ata'mız gelir aklıma. (Atatürk protokol yemeğinde) başlıklı yazımda, sanırım biliyorsunuzdur o konuyu...
SAYGIMLA ...
Oya gedik tarafından 11/25/2011 2:21:08 AM zamanında düzenlenmiştir.
sami biberoğulları
Değerli yorumunuzu okudum. Çok teşekkür ederim. Bahsettiğiniz yazınızı okumamıştım. İlk fırsatta okuyacağım. Hatta hemen şimdi...
Selam ve saygılarımla.
ne diyeyilim hocam babanıza helal olsun ordaki bayana da yazıklar olsun güzeldi :) saygılar
sami biberoğulları
Selam ve saygılarımla.